Hatırlarsanız HSYK seçimlerinin bittiği gün sosyal medyada "Paralelcilerin son kalesine darbe vuruldu!" şeklindeki sloganvari söylemleri yanlış bulduğumu ifade etmiş ve bu söylemlerin gereksiz yere bir rehavete sebep olacağının altını çizmiştim.
Ne kadar haklı olduğum yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Zira sadece HSYK'yı değil, devletin birçok kritik noktasını ele geçiren Sakalsız ve Çetesi hâlâ belli noktalarda gücünü muhafaza ediyor ve kanlarının son damlasına kadar da bu gücü kullanmak istiyor. Umarım ben yanılıyorumdur. Ya da umarım bana bu bilgileri aktaranlar haklı çıkmaz ama dün aldığım bir duyuma göre Paralel Yapı'nın Anayasa Mahkemesi'nde hummalı bir çalışma yürüttüğü iddia ediliyor. Eğer doğruysa Türkiye yeni bir kaosun eşiğinde.
Biliyorsunuz; daha önceki yıllarda devletin kendisini mağdur ettiği şikâyetiyle kişisel başvuruların yapılabildiği tek merci Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) idi. Yargıdaki son reformlarla bir ikinci yol açıldı. İki yıldır artık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her birey kendisine karşı hak ihlali yapıldığı gerekçesiyle AYM'ye başvurabiliyor.
Aslında buradaki asıl amaç, eğer varsa, vatandaşın mağduriyetinin ivedilikle giderilmesini sağlamak. Geçmişte bu türden haksızlıkla karşı karşıya kaldığına inanıp birçok kişinin başvuruda bulunduğunu biliyoruz. Mesela Ergenekon, Balyoz gibi davalardan tutuklu olanların tamamının bu yolu bir seçenek olarak değerlendirdiğine şahit olduk. Ancak AYM hiçbirine beklendiği ölçüde bir hızla cevap vermedi.
Paralel Yapı'yı yazdığı bir kitapla deşifre ettiği için binbir türlü komplo sonucu tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne konulan ve o dönem yargıyı bir ahtapot gibi sarmış olan bu yapıyla mücadelede başarılı olamadığı için "hak ihlaline uğradığını" iddia edip AYM'nin yolunu tutan eski emniyetçi Hanefi Avcı bunlardan biriydi mesela. AYM sonunda Avcı'nın lehine karar verdi evet ama bunun için tam 2 yıl bekledi.
Dün Milliyet'te Atabeyler Davası sanığı Yüzbaşı Murat Eren'le ilgili bir haber vardı. Eren "hak ihlali" gerekçesiyle 3 ayrı başvuru yapmış AYM'ye. Ancak mahkeme 2 yıl boyunca değerlendirmeye almamış; bu arada yüzbaşı tahliye olmuş. Neyse yani... Sözüm ona hak ihlallerinde acil çözüm AYM. Ama bugüne kadar Twitter hariç hiçbirinde acil bir çözüm ürettiğini göremedik. Ancak aldığım duyumlara göre mahkeme önümüzdeki günlerde benzer bir yaklaşım sergileyebilirmiş.
Yalan değilse eğer Cumhurbaşkanı'nı, Başbakan'ı, MİT müsteşarını ve daha binlercesini hukuksuz bir şekilde dinleyip ve binlerce insanı Ergenekon, Balyoz, Selam örgütü üyesi olduğu iddiasıyla fişleyen İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görevli eski İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan ve eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Ömer Köse'nin de aralarında olduğu 44 polisin başvurularını lehlerine karar vererek sonuçlandırabilirmiş.
Yani önümüzdeki günlerde bu 44 örgüt mensubu polis serbest kalırsa şaşırmayın! Daha önceki başvuruları elinin tersiyle itip nadasa bırakan ve yıllarca bekleten mahkeme, Adalet Bakanlığı'ndan savunmayı bile almış. Kaynaklarım Paralel Örgüt mensubu olduğu iddiasıyla tutuklu bulunan polislerin serbest kalması için AYM'nin jet hızıyla hareket ettiğini iddia ediyor.
Bu iddialar doğru mu değil mi göreceğiz ancak daha şimdiden söylüyorum; eğer AYM bu iddiaya uygun hareket ederse, gerçekten Sakalsız ve Çetesi'nin asıl son kalesi olduğunu kamuoyuna da resmen ilan etmiş olur. Bu böyle biline!