Ya ben bu ülkeyi sevmiyorum. Bir vatansever değil, bu topraklarda huzur istemeyen namert evladı namertim. Alçak bir insanım... Ya da onlar!
Emin olun ortası yok bu işin. İroni falan da yapmıyorum. Tamamen bir doğruyu işaret ediyorum. Durum aynen bu. Ya ben bir hainim yani ya da onlar!
Düşünün... 30 küsur senedir akan kardeş kanını durdurmak, bu kirli savaşı son buldurmak için kılı kırk yardık... Dantel gibi, ilmek ilmek işleye işleye dümeni barışa kırdık. Umut besledik. Geleceğimize umutla baktık. "Ohh" dedik ya! "Çok şükür son 2 senedir şehit haberi gelmiyor... Çatışma haberi gelmiyor... Kan dökülmüyor" dedik. Devletin "Çözüm" dediği sürecin başarıya ulaşması için bir olduk. Birlik olduk. Diri olduk.
Eee peki şimdi nerdeyiz? Ne haldeyiz? Nereye doğru yol alıyoruz biz? Yani süreç? Yani çözüm?
Hemen söyleyeyim; kötü yola doğru gidiyoruz. Ta en başına dönme yolunda adım adım ilerliyoruz. Yüreğim yanarak izliyorum olanı biteni. Düşünün... Bir ülke bir uçuruma doğru sürükleniyor. İç savaşa doğru koşuyor ve koştukça yoldaki bazı kuzular telef oluyor... Ve ben; "Acaba ne yazsam, ne söylesem de bu gidişata bir son versem" diye panik bi halde bir şeyler yapmaya çalışıyorum... Ama bakıyorum öbür cepheye. İzliyorum söylediklerini ekranlarda. Okuyorum gazetelerde yazdıklarını. Ağızlarından salyalar akıyor. Kalemlerinden sadece fitne ve alçaklık akıyor. Zevkten dört köşe olmuş bi haldeler. Utanmasalar partiler düzenleyip, kadehlerini kırmızı şarap yerine kanla doldurup; "Ohh ohh... Bi 30 sene daha içeceğiz bu meretten" diyerek şerefeler çekecekler. Belki hep beraber maklube pişirip midelerine indirdikleri evlerinde, yanaşmaları olan hanımefendinin yalısında, yeni ağabeylerinin köşkünde, ya da en sonunda müridleri olan sakallının Nişantaşı'ndaki mekanlarında yapıyorlardır da bu dediğimi... Bilmiyorum. Bildiğim tek şey var bunlar gerçekten insafsız! Tayyip Erdoğan'a olan nefretleri öylesine geçmiş ki hayata insanca bakabilmenin önüne... Kalp yerine taş taşır olmuşlar böğürlerinde. Tek istedikleri bir şey var; onun yolunu kesmek! 10 Ağustos günü onun o köşke çıkışını engellemek. Mantık aynen şu; Engellensin de bu! Nasıl olursa olsun!
Bakın... Benim penceremden baktığınızda ülke alev alev yanmak üzere. Onların penceresinden baktığınızda ise her şey güllük gülistanlık, toz pembe. Zerre telaş yok! Endişe yok! Aksine, her yaşanan provokasyonu süsleyip püsleyip manşetlerden gösterme, soslu, hormonlu anlatımlarla milleti galayena getirip kışkırtma gayretlerini tam gaz sürdürüyorlar...
Gerçekten inanamıyorum... İnanılası da değil zaten. Bilirdim kime nasıl olursa olsun duyulan nefretin, kinin insanı küçülttüğünü, zavallılaştırdığını ama bu kadar alçaklaştırdığına ve bu kadar zalimleştirdiğine ilk defa şahit oldum.
Tek isteğim var Allah'tan... Bunların bir kez daha yenilgiye uğraması için dua ediyorum... Bunların bir kez daha alçaklıklarının elinde patlaması için yalvarıyorum... Bu süreç devam etmeli. Biz... Hep beraber... Türkler, Kürtler, Sünniler, Aleviler... Yani halklar aynı bayrak altında durmaya devam edip sonsuza değin devam edecek barışı getirmeliyiz. Biz bunu yapmalıyız! Bu alçak, kirli ittifakın inadına bunu başarmalıyız!