Zalimin zulmüne boyun eğmeyenlerin destanı, "Elhamdülillah Müslüman'ım" diyenin değil sadece, "insanım" diyebilen her kişinin lanetle andığı, anması gerektiği korkunç bir katliamdır Kerbela.
Ve bu öyle bir katliamdır ki, öyle fena zalimliğe şahit olmuştur ki insanlık... Sayfalar dolusu yazmakla, anlatmakla bitmeyecek kadar derindir acılar.
Ne olmuştu o gün peki? Hüseyin... İslamiyet'i anlatmak ve yaymak için seçilmiş Hz. Muhammed'in kendi nazarından bile sakındığı, sevip koklamaya doyamadığı biricik torunu... Onu seven ve ona bağlı 40'tan fazla insanla birlikte Muaviye oğlu alçak Yezid tarafından günler süren korkunç bir muamele ile karşı karşıya kalmış ve 680 yılının Muharrem ayının 10. gününde, en az Yezid kadar alçak olan askerleri tarafından katledilmişlerdir.
İşte o günlerin yasını tutuyor bugünlerde İslam âlemi. Sünnisi, Şiisi, Alevisi... Tüm Müslümanlar İslamiyet'in en büyük aliminin evlatlarının, soyunu devam ettirenlerin hunharca katledildiği o günlerin acısını kalplerinde hissetmeye çalışıyor.
Belki anlamsız bulacaksınız. Belki de kızacak bazılarınız ama işte bu günlerde ezelden beridir kafama takılan bir soruyu kurcalamak istiyorum. Ben görmedim. Hiç duymadım bu âlemde. Ve samimiyetle söylüyorum ki tanık olmadım babası Muaviye'den halifeliği devraldıktan sonra İslamiyet tarihinin en kanlı, en zalim katliamına imza atan Yezid denen o alçağa sevgi ya da saygı duyan herhangi bir kimse! Aksine... Adının her geçtiği yerde, Kerbela'nın her konuşulduğu anda Müslüman olmanın gereklerini bilen her insanın ondan nefret ve lanetle bahsettiğine şahit oldum. Belki yanılıyorumdur ama mesela dindar, mütedeyyin çoğu Müslüman genellikle İslamiyet'in anlatılmasında, yayılmasında az ya da çok, öyle ya da böyle emeği geçmiş onlarca ve hatta yüzlerce isim taşırlar ama halifelik sıfatını almış olsa da "Yezid" denen o alçağın adını asla almazlar. Almazlar ve aldırtmazlar! Hatta bırakın Yezid'i... İslamiyet içi kavgaların, çatışmaların ilk nifak tohumunu eken babası Muaviye'nin de adından uzak dururlar.
Peki hal böyleyken neden bu kavga devam ediyor? Neden hâlâ İslam âlemi 1500 yıl evvel yaşanan o zalim günün bugün bile hesabını görmeye devam ediyor? İslam alimleri tarafından şiddetle reddedilen ve lanetlenen Yezid'in o gün ektiği nifak tohumları neden ısrarla büyütülmeye çalışılıyor. Anlamıyorum, anlayamıyorum, daha doğrusu anlamakta zorlanıyorum. Ve soruyorum. Birilerinin de bunu bana izah etmesini istiyorum. Neden? Bugün bu topraklarda Alevilerle Sünnilerin, Suriye'de, Irak'ta, İran'da Şiilerle, Sünnilerin bir diyalog zemininde buluşmasını engelleyen Kerbela faciasında nedir insanları birbirine düşüren sebep? Bu âlemde "Yezid haklıydı! Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt o muameleyi hak etmişti!" diyen birileri var da benim haberim mi yok!
Tabii ki yok öyle birileri! Varsa da zaten onların ne İslamiyetle, ne de insanlıkla alakaları vardır.
Peki... Madem gerçek bu... Madem Kerbela inanan tüm Müslümanların yüreğini sızlatıyor... O halde neden hâlâ bu vahim olayın mimarı Yezid ve soyunun günümüzde uzantıları varmış gibi yorumlar yapılıyor? Ve neden hâlâ bugün birileri yüzyıllar evvel yaşanmış bu acı olayla ilgili düşüncelerini aktarmak için "Bu olayda safımız bellidir. Safımız Yezid'den yana değil, Hüseyin ve Ehl-i Beyt'ten yanadır" demek zorunda kalıyor?
Yanlış bir anlaşılma mı var? Yoksa insanlar ısrarla birbirini yanlış anlamaya mı çalışıyor?
Ben çözemedim bu işin püf noktasını. Valla varsa çözen lütfen bana anlatsın.Ama lütfen...