Suni gündem esas tartışmamız gereken konuları boğuntuya getiriyor ve milyonlarca yurttaşı doğrudan ilgilendiren sorunlar arada kaynayıp gidiyor. Yaklaşık 2 hafta oldu Başbakan Erdoğan'ın sayıları 600 bini bulan asker kaçaklarının yakalanması ile ilgili yaptığı açıklama. İşte o günden beri de gazetedeki posta kutum feryat eden mektuplarla dolup dolup taşıyor. Sadece asker kaçağı olanlar değil, onların eşlerinin, çocuklarının isyanlarının da yer aldığı bu çağrılara duyarsız kalmaksa içimi yaralıyor.
Katılırsınız katılmazsınız ama bence hükümet bu konuda kesinlikle çok yanlış bir politika izliyor. Evet.
Yasalarımız gereği askerlik görevi bir mecburiyet olduğu için Başbakan tarafından kaçaklara dair yapılan bu çağrı son derece gerçekçi ve doğru bir çağrı. Ama Milli Savunma Bakanlığı tarafından önerilen çözüm de karşılık bulmayacak, bulsa bile binlerce insanın mağduriyetine yol açacak kötü bir formül.
Bilmiyorum haberdar mısınız ama bakanlık bir ceza cetveli yayımladı internet sitesinde ve o cetvele göre de 'yoklama ve bakaya kaçağı' olan kişilere uygulanacak cezaları kaçak olduğu süreye göre belirledi. Dün yazıya oturmadan evvel şöyle bir göz attım. Aklım şaştı. Düşünün en düşük ceza 0-4 ay olarak belirlenmiş ve bu sürede bile kaçak olan birine kendisi teslim olması halinde 296 TL, yakalanması halinde ise bin 187 TL uygun görülmüş. Verilere göre mevcuttaki kaçak 600 bin kişinin askerlikten kaçma süresinin ortalaması 5 yıl!
Peki bilin bakalım bakanlık 5 yıl boyunca askerden kaçmış bir yurttaş için hangi cezayı öngörmüş? Kendisi teslim olması halinde 5 bin 645 TL, yakalanması halinde ise 13 bin 073 TL!
Posta kutuma gelen mektuplardaki isyanın temeli de zaten bu astronomik cezalara. Bir okurum aynen şöyle yazmış: "Ailemin dayatmasıyla askere gitmeden 20 yaşında evlenince başıma iş aldım.
Bakmakla yükümlü bir eş ve hemen gelen bir çocuğun sorumluluğu da ondan sonra maalesef hep askere gitmeme engel oldu. 17 yaşında girdiğim tekstil sektöründeki işime devam ettim. Aylık gelirim şu anda bin 750 TL. 600 TL'sini kiraya veriyoruz. Geri kalanıyla da kıt kanaat geçinip gidiyoruz.
Şimdi benden askere gitmemi istiyorlar. Gitmeyi ben de çok isterim ama bu şartlarda nasıl olacak bu?
Benden başka hiçbir güvencesi olmayan eşime ve 8 yaşındaki oğluma kim bakacak? Birikimim yok. Askerde olduğum süre içerisinde ailemin var olan standartlarını devam ettirebilecek kimsem yok. Bir de devlet benden 8 yıl kaçak olmam nedeniyle tonla para istiyor. Kendim gidip teslim olursaymışım 9 bin 211 TL ödeyecekmişim.
Onlar yakalarsa 22 bin 583 TL ödeyecekmişim. Soruyorum size Sevilay Hanım. Oğluma istediği bir oyuncağı bile alamaz durumdayken ben bu cezaları nasıl ödeyeceğim devlete? İnanın bana bakanlığın bu açıklamayı yaptığından beri huzur kalmadı evimizde. Eve girip çıkarken, işe gidip gelirken yaşadığım psikolojiyi anlatamam sizlere. Her an bir polis beni enseleyecek ve kelepçeleyip askere götürecek korkusuyla hayatım zindan oldu. Size yalvarıyorum...
Lütfen bize sahip çıkın ve hükümetin yaşadığımız bu mağduriyete kulak vermesi için sesimize tercüman olun!"
Tabii yukarıda okuduğunuz mektup sadece bir tanesi. İnanın bunlardan yüzlerce var. Okudukça içim büzülüyor. Kendimi mektuplarıyla yaşadıkları mağduriyeti anlatmaya çalışanların yerine koyuyorum beynim uyuşuyor. O yüzden başta Başbakan Erdoğan'a, sonra da Milli Savunma Bakanlığı'na seslenmek istiyorum buradan. Lütfen bu kararınızı revize edin. Buna mecbursunuz çünkü görüyorum ki bu kararı uygulamaya geçtiğiniz anda korkunç aile dramlarının yaşanması kaçınılmaz olacak. Anlıyorum. Asker kaçaklarını toplamak sizin göreviniz ama bu iş bu şekilde olmaz. Olamaz! Çünkü gelen mektuplardan anlaşılıyor ki sayıları 600 bini bulan asker kaçaklarının çoğu çok yoksul ve gerçekten yaşam standartları çok düşük. Evine ekmek götürmek için kılı kırk yaran ve üç kuruş maaşla yaşam mücadelesi veren bu insanları bu kararı uygulamaya kalkıp lütfen bir de siz iyice dibe çekmeyin!
Lütfen...