Bodrum dönüşü yazdığım yazı bazılarını sevindirmiş, bazılarının da pek bi canını sıkmış. Dün sabah erkenden çalmaya başlayan telefonuma cevap vermekte zorlandım zaman zaman.
2 gün öncesine kadar Demokrat Partili olan ve genel merkezden birilerinden söz aldığı için ancak üye olmaya karar veren Mehmet Kocadon olayı tam bir bomba! Anlatanların yalancısıyım ama sanırım bu transferin arkasında Adnan Keskin ve Umut Oran var. Kılıçdaroğlu'nun
"Hapisten çıkalı epey oldu.
Niye bu kadar bekledin aramıza katılmak için! Biraz geç olmadı mı?" serzenişlerine rağmen partiye üye olmaya karar veren Bodrum Belediye Başkanı Kocadon'a aday olacağı sözünü verenin Keskin ve ona yakın birkaç milletvekili olduğu iddia ediliyor. Enteresan ama İnönü'nün torunu Gülsün Bilgehan bile devreye girmiş bu konuda. Eğer hakikaten böyleyse durum, bence Kocadon boşuna heves ediyor. Çünkü kendisine verilen sözün mevcut şartlarda yerine getirilmesi hem olağan değil, hem de uygun değil!
Neyse... Ak mı, kara mı çok yakında göreceğiz. Bu arada tabii 10 günlük miss gibi bir tatil sonrası pek bi hızlı dalış yaptım gündeme. Yalan yok!
Sadece Bodrum değil, Türkiye genelinde aday belirlemede hatalı bir yol izlendiğini iddia edenlerin anlattıkları içimi şişirdi!
Bodrum çerez aslında!
Asıl sorunlar büyük şehirlerde. Özellikle de İstanbul'da. Neler anlatılıyor neler... "Yazsan olmazzz, yazmasan olmazzzz" durumu tam bir psikolojik harp olayı benim açımdan.
İşte dün tam
"Partinin emektarları bir kez daha ikinci plana itiliyor!
Ahbap çavuş ilişkileri, akçesi bol başvurular ne yazık ki yine önplanda yer alıyor" diyenlerin doğruyu söyleyip söylemediğini düşündüğüm ir sırada kulağıma üflenenlerin teyidi sayılacak o açıklama gündeme bomba gibi düştü.
Aday adayları ile yaptığı toplantıda; "Ankara'daki abilerinize güvenmeyin. Bu abilere kaparo yatıranların kaparoları yandı. Bol sıfırlı çekleri verenler çekini geri alsın!
Çünkü İstanbul'da seçimleri ben yöneteceğim!" şeklinde sözler sarf eden İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı büyük ihtimalle "bunları ben söylemedim" deyip durumu kurtarmaya çalışacak ama söylemiş!
Hem de yüzlerce insanın önünde!
Şoka girmiş bazıları bu sözler karşısında. Bazıları ise pek bi memnun ayrılmış toplantıdan.
İşte o memnun ayrılanlardan birini buldum dün. "Off the record" şartıyla bütün detayları anlattı ve Salıcı'nın bu çıkışında ne kadar haklı olduğunu ortaya koymak için de ekstralar yaptı. İspatı elzem olduğundan neler anlatıldığını yazmam mümkün değil ama ben Kemal Kılıçdaroğlu'nun yerinde olsam korkunç spekülasyonlara sebep olabilecek bu olayların önüne geçmek için derhal önlem alırım. Nasıl yapılır, nasıl becerilebilir bu, bilmiyorum ama haberi olsun genel merkez ve civar mekânlarda inanılmaz sıkı pazarlıklar dönüyor adaylıklarla ilgili. Hele de mevcut belediye başkanları ile! Devam etmek isteyenlerin önüne sürülen şartlar yenir yutulur cinsten değil. Düşünün... Kaynağım, İstanbul ilçelerinden birinde belediye başkanı olan bir siyasinin; "Yeter be! Neredeyse ruhumuzu teslim alacaklar bir kez daha aday yapmak için!" şeklindeki isyanının kayıtlı kuyutlu olduğunu söylüyor.
Durum bu kadar vahim yani!
Anlayacağınız CHP yine cambazların at koşturduğu pazara dönüşmüş durumda. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Genel Merkez'de bazıları, üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokuyor ve Oğuz Kaan Salıcı gibi asıl vazifeciler de yavaş yavaş isyan etmeye başlıyor. Yakında Ankara, İzmir ve Antalya gibi büyük şehirlerden de aynı çatlak sesler gelmeye başlarsa hiç şaşırmayın. Zira hakikaten ipin ucu kaçmış durumda. Valla Kılıçdaroğlu çok geç olmadan o ipin ucunu bulup sıkı sıkı elinde tutmazsa, kendi siyasi kariyeri açısından çok kötü bir finalle karşı karşıya kalabilir. Benden söylemesi...