Dün kaldığımız yerden devam edelim. Ne sordum ben ezeli AKP karşıtı olan Alevi camiasına: "Evvelden cemevleri ibadethane statüsündeydi de, o statüyü mü kaldırdılar?
Cemevlerine devletin finansal desteği vardı da onu mu geri çektiler?
Dedelere maaş ödeniyordu da o maaşları mı kestiler?
Kendi imkânlarınızla bile cemevi yapamazsınız mı dediler? Ders kitaplarında sayfa sayfa Alevilik anlatılıyordu da o sayfaları mı yırtıp attılar?"
Baktım kimseden bu sorduklarıma tek cevap yok! Bildik klişelerle yine bana, kişiliğime saldırmalar falan. Efendim benim savunduğum AKP, Sivas'ta katliam yapan adamların avukatını getirmiş milletvekili ve hatta bakan yapmış iktidarında.
Efendim Başbakan cemevlerine "Cümbüş Evi" demiş. "Ucube" demiş. Yavuz Sultan Selim ismini kasıtlıca 3. köprüye koymuşmuş falan filan...
Ha bi de demişler ki; "Kör müsün Sevilay? Koca memlekette bir tane bile Alevi vali, Alevi Emniyet Müdürü yok!"
Yahu kardeşim... Biraz insaflı olun!
Biraz vicdanlı!.. Hadi bu adamlar harbiden mütedeyyin. Yani sizin tabirinizle yobaz, takunyalılar! Onun için de Alevilere zinhar aman vermiyorlar bürokraside de, orada burada filan...
Peki ya öncekiler? Onlar veriyor muydu? Ecevit döneminde, Çiller döneminde ya da Mesut Yılmaz döneminde kaç valiniz vardı, generaliniz vardı, emniyet müdürünüz vardı hele bi saysanıza bana! Ben bi tane hatırlıyorum evet! O da İstanbul emniyet müdürünün yardımcısı rahmetli Hüseyin Kocadağ'dı!
Susurluk'ta kamyonun ezdiği o meşhur Mercedes'ten çıkan adam! "Vah vah..." bile edemedik arkasından ya!
Utancımızdan, "N'ayır...
N'olamaz... O adam kesinlikle bizden olamaz" diye kendimizi yedik bitirdik be!
Niye gerçekleri görmüyorsunuz?
Niye çarpıtıyorsunuz?
Sivas Katliamı'nın sanıklarının avukatı Hayati Yazıcı bu iktidarın en önemli isimlerinden doğru! Kendisini tanımam, bilmem ama adama "niye mesleğinin gereğini yerine getirdin" demek kadar abuk bir şey olabilir mi? Denilebilir mi böyle bir şey? Denilebiliyorsa o halde o zaman ülkücü, ulusalcı cenah da Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'dan CHP'ye vurmakta haklı! Niye? Çünkü o da bir dönem PKK'lıların avukatlığını yapmış mühim bir isim değil mi?
Kendinizi kandırıyorsunuz bari başkalarını kandırmayın! Alevilerin sorunu AKP iktidarıyla falan değil kardeşim!
Alevilerin sorunu Cumhuriyetle!
Körsünüz, göremiyorsunuz bari ben söyleyeyim... Cemevlerinin yasal statüye kavuşmasının, dedelerin maaş almasının, din dersinde Aleviliğin anlatılmasının yani Aleviliğin bu ülkede yaşanmasının önüne engel koyan AKP değil! Atatürk ve arkadaşlarıdır!
Onların çıkardığı 1925'teki Tekke ve Zaviyeler Kanunu'yla, kurdukları Diyanet İşleri Başkanlığı ile Alevilik yaşanamaz hale gelmiştir bu ülkede!
Adamlar cami dışında bütün dergâhları, tekkeleri, zaviyeleri, cemevlerini kapatarak, Sünni İslam'dan başka bir şey tanınmasını istememişlerdir olay bu kadar basittir!
Şimdi siz... Atatürk ve arkadaşlarının yıktığı binayı AKP'den, "takunyacı, yobaz kafalı" dediğiniz Tayyip Erdoğan'dan yeniden inşa etmesini istiyorsunuz!
İsteyin eyvallah! İsteyin ama sürekli yumruk sallayarak, "gel meydana, gel, gel!" diyerek olur mu bu iş?
Gerçekten nedir derdiniz sizin?
Allah aşkına! Hz. Muhammed, Ali aşkına!
Sürekli bir kaosun içinde mi yaşamak niyetiniz? Eğer buysa valla ben yokum arkadaş! Çünkü ben ülkemi seviyorum. Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Ermeni, Musevi, dinsiz, ateist her neyse ne! Herkesin, ABD'de olduğu gibi huzur içinde yaşamasını istiyorum! Bunun için de sizin yalakalık dediğiniz şeyi yapıyorum evet!
O yobazlar diye yaftaladığınız insanlara zeytin dalı uzatarak; "Ya bakın bu ülkede Aleviler de var! Onları da görün ve onlarla birlikte büyüyün!" demek istiyorum. Ve o "yüz karamızsın" yaftalamalarınıza rağmen, şu anda Ortadoğu'da birçok ülkeyi kasıp kavuran ve kan akıtan mezhep savaşlarının ülkemize de sıçramasını önlemek için bir orta yol bulmaya çalışıyorum. Çünkü ben, yüzde 50'si Alevi, yüzde 50'si Sünni olan oğlum Deniz'in geleceğinin böyle bir kirli savaşın ortasına düşmesini istemiyorum!
Peki çok şey mi istiyorum Allah'ınızı severseniz! Çok şey mi?