Dün birisi soruyordu. "Peki hiç düşündün mü Aleviler neden senden nefret ediyor?" diye. "Düşünmeme gerek yok!" dedim ben de. Çünkü biliyorum o nefretlerinin nedenini. İstiyorlar ki bu hükümete ve politikalarına külliyen "muhalefet" edeyim! Hem de ağır muhalefet! Ve onların "ak" dediğine "kara", "kara" dediğine de "ak" diyeyim!
Yani mesela bir "Yılmaz Özdil" olayım. Ya da mesela bir Emin Çölaşan!
Olmam kardeşim! Ben o ergen halli gazetecilik günlerini atlatalı çok oldu! Bu hükümetin iktidarının 5. yılında mahallenin çığırtkan tiplerinin kuyruğuna takılıp da saçma sapan hezeyanlara kapılıp, saçma sapan düşüncelerle kendime kötülük yapmaktan vazgeçeli çok oldu! Geçenlerde bi tanesi... Eski bir arkadaş! Daha 2 yıl önce bizim grupta iş kapmak için etrafımda fır dönen ancak bütün iyi niyetimi zorlamama rağmen kendisine kapıyı aralayamadığımdan dolayı bana kızgın olan bir looser... Çemkiriyordu; "Cumhuriyet mitinglerine giden sen değil miydin Sevilay? Şimdi de niye o mitinglere katılan herkesi ulusalcı, faşist diye yaftalıyorsun!"
Bi kere ben o mitinglere katılan insanları ulusalcı, faşist kafalı falan diye yaftalamadım hiçbir zaman! Yaftalarsam hakikaten kendime ayıp etmiş olurum zira gerçekten de o günlerde, "laiklik elden gidiyor" endişesinin sarmalına kapılıp da "imdatttt!" diye bağıranlar arasında ben de vardım! O nedenle söylüyorum açık açık... Varsa böyle bir beyanım çıkarsınlar koysunlar önüme! Ama yoksa da, olmayan şeyler üzerinden bana iftira etmesinler! Benim itirazım gidenlere değil, olmayan şeyler üzerinden mahallede yoğun baskı oluşturup da milleti götürenlereydi! Çünkü Ergenekon Davası sayesinde gördük ki, yani en azından ben gördüm ki o mitinglerde yürüyerek alenen birilerinin kirli hesaplarına ortak olmuşuz biz zavallılar.
Neyse... Geçelim ve asıl mevzuya gelelim. Şimdi bana, "Sen tam bir hükümet şakşakçısısın" diyen arkadaşlara sesleniyorum. Gelsin aralarından bir temsilci otursun yanıma, girelim hem yazı, hem de televizyon arşivime bakalım tek tek!
Ben nerede ya da hangi konularda bu hükümete "şak şak" yapmışım?
Evettt... Alkışladığım yerler var elbette ki! Hem de avucumun içi patlayıncaya kadar! Mesela derin devletin çözülmesi için yaptıkları devrimde... Askeri vesayetin kaldırılması için verdikleri mücadelede... Ve elbette ki Kürt Meselesi'nin bitirilmesi için attıkları adımlarda!
Ama buna karşın yerdiğim yerler de var. Hem de birçok defa. Uludere'de... Kürtajı bir gündem haline, okullarda serbest kıyafet değişimini getirdiklerinde... Ve Gezi'nin ilk başladığı günlerde... 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adını verdiklerinde v.s...
Ve işin garibi ne biliyor musunuz? Muhalefet ettiğim yerlerde bu hükümet taraftarı tek bir kişiden ağır bir laf işitmedim! Niye? Çünkü bu hükümet ve taraftarları diğer tarafın olmadığı kadar demokrat! Olmadığı kadar insancıl!
Ha bir yerde daha alkışladım onları. O da Alevilerle barış arayışına giriştiklerinde... Bizzat o çalıştayların içinde yer aldım. Ve gördüm ki evet bu insanlar Alevilik konusunda önyargılılar. Ama bütün bunlara rağmen de, "Aleviler" için bir şeyler yapmak istiyorlar.
Neden? Çünkü demokrasiye inanıyorlar. Onun birinci koşulu "İnanmasan da saygı göstereceksin" ilkesinin evrenselliğini kabul ediyorlar.
Soruyorum şimdi bu hükümeti yönetenlerin sırf "mütedeyyin" olması sebebiyle her daim karşı duran Aleviler'e!
Ne kötülük yaptı Allahaşkınıza bu AKP'liler Alevilikle ilgili söyler misiniz? Ne?
Evvelden cemevleri ibadethane statüsündeydi de, o statüyü mü kaldırdılar? Ya da cemevlerine devletin finansal desteği vardı da onu mu geri çektiler? Dedelere maaş ödeniyordu da o maaşları mı kestiler? Kendi imkânlarınızla bile cemevi yapamazsınız mı dediler? Ders kitaplarında sayfa sayfa Alevilik anlatılıyordu da o sayfaları mı yırtıp attılar?
Hayır! Peki ne kötülük yaptılar? Hangi tavuğunuza kış dediler?
Durunnnn!!! Sakın ha bir yere gitmeyin çünkü anlatacaklarım daha bitmedi! Yarın da devam. Hem de bütün şeffaflığı ile!