Herşey Özden İnönü Toker'in Atatürk ve Latife Hanım'ın evliliklerine dair yaptığı yorumu gazetede okumamla başladı. Toker, sadece Cumhuriyet tarihçilerinin değil, dünya tarihçilerinin de ilgisini çeken gizemli ilişkiye dair ilginç bir tespitte bulunmuştu. Demişti ki; "Evliliklerinin devam edememesinin nedeni ikisinin de ideal insan olmasıydı."
Ben de Atatürk'ün hem Fikriye, hem de Latife Hanım'la yaşadığı ilişkilerinin derinliğini merak eden ve sorgulayan bir kadın gazeteci olarak görüşlerimi paylaşmak istedim Twitter'daki takipçilerimle. Ve Toker'in aslında, "Bir ipte iki cambaz oynamaz!" mealine gelen ifadeleri üzerinden hareketle; "Atatürk gibi bir erkeğin eşinin gücünden ve aklından rahatsız olması kabul edilir bir durum değil. En azından benim için" şeklinde yorum yaptım. Demez olaydım ardından da; "Zaman zaman acaba Latife Hanım'a şiddet uyguladı mı diye düşünmüyor da değilim. Gerçekten böyle bir ihtimal de var arkadaşlar" dedim. Bu son yorumum üzerine şahsıma ağıza alınmayacak hakaret, küfür ve tehditlerle saldırıya geçen 'Atatürkperest' güruha, yazdığım tweti, "Atatürk'e şok hakaret!" şeklinde haber yapan bazı Ulusalcı-Kemalist internet siteleri de eklenince tabii durum iyice içinden çıkılmaz bir hal aldı. Atatürk ve eşi hakkında lisedeki İnkılap derslerinde anlatılandan öte bilgiye sahip olmayan cahiller ordusuna Twitter ortamında doğruları anlatmanın imkansız olduğunu bildiğimden konuyu köşemde yazmaya karar verdim. Dün tam klavyemin başına geçmiştim ki Balçiçek (İlter) aradı. Ve bir çırpıda Taraf Gazetesi Yazarı Yıldıray Oğur'un henüz kitapçılarda yerini alan, "Cumhuriyet'in Beyaz Mağdurları" adlı kitabından bir bölüm okudu. Oğur'un kitabında geçen o meşhur son geceyi yani 1925 yılının 20 Temmuz'unu biliyordum aslında ama bu biçimde değil. Faruk Bayar'ın Latife Hanım'ın yeğeni Sadık Öke'nin anlatımlarından yola çıkarak kaleme aldığı Teyzem Latife'de farklı anlatılmıştı o gece. Öke, Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Amerikan ve Avusturya elçilerinin de olduğu köşkteki gecede, teyzesi ile Atatürk arasında bir piyano çalma krizi yaşandığını ve bu krizin sonunda Atatürk'ün teyzesine tokat atmak için elini kaldırdığını ancak Latife Hanım'ın son anda Atatürk'ün elini tutarak o tokada engel olduğunu anlatmıştı.
Meğer öyle değilmiş işin gerçeği! Maalesef engel olamamış Latife Hanım o tokadın yüzünde patlamasına! İnmiş yüzüne o tokat! Hem de çok okkalı bir biçimde! Üstelik bu onlarca davetlinin gözleri önünde yaşanmış. Davetliler arasında bulunan Avusturya maslahatgüzarı çiftin boşanmasından 1 ay sonra Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği telgrafta ayrıntısıyla anlattığı geceyle ilgili şu notu düşmüş; "Gazi tek bir söz söylemeden bile yerinden kalkarak eşine gürültülü bir şamar indirdi. Latife Hanım'ın kendini savunmak için kaldırdığı eli de, tesadüfen Paşa'nın yanağını sıyırdı."
Aslında, "Acaba Latife Hanım'a şiddet uygulamış mıdır?" sorusunu bana sordurtan sadece o gecede yaşanılanlar değil. Hem İpek Çalışlar'ın Latife Hanım'ında, hem Bayar'ın Teyzem Latife'sinde, hem de Fikriye'nin trajedisinin anlatıldığı Çankaya'nın Duvaksız Gelini'nde Atatürk'ün kadınlara şiddet uygulayabilecek bir zayıf tarafı olduğu kuşkusunu hep duydum ben. Ve ne yazık ki Latife Hanım'la ilgili son çıkan Oğur'un kitabında da yazıldığına göre haklı çıktım!
Şimdi gelelim iki gündür şahsıma ağız dolusu küfürlerle saldıran güruha iki çift laf etmeye...
"Anlayamazsınız biliyorum ama yine de bir iki tavsiyede bulunacağım size arkadaşlar. Atatürk bir put ya da makine değil. O da bizim gibi etten, kemikten oluşmuş, duyguları, hisleri olan normal bir insan. Ve bir erkek. Onun askeri ve siyasi alanlarda da bir komutan, bir yöneten olarak var olması başka bir şey, bir erkek olarak kadınlarla kurduğu ilişkileri başka birşey! Neden korkuyorsunuz söyler misiniz? Onun özel hayatındaki inişli- çıkışlı ilişkilerinin ortaya saçılmasıyla birlikte milli mücadelede göstermiş olduğu başarısının ya da Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken ortaya koyduğu perspektifinin gölgelenecek olmasından mı? Size son diyeceğim şu; Bakın! O bir asker, bir lider olarak da feci hatalar yapmıştır ama bilin ki bu hataları konuşmak, tartışmak dahi onun tarihteki yerini, büyük bir lider ve büyük bir devrimci olduğu gerçeğini değiştirmez!"