Yalan yok ben çok tuttum Dersimlilerin mektubunu. Evet ifadeler can yakıcı, incitici Kılıçdaroğlu açısından ama bunları birilerinin eninde sonunda ona hatırlatması gerekiyordu. Kürt Sorunu'nun çözümünü ve terörün bitirilmesini amaçlayan bu sürece dair tavrının ne kadar yanlış; ve bu sürecin siyasi hezeyanlara kurban edilmeyecek kadar kıymetli ve şu partinin, şu siyasetin, şu hükümetin olamayacak kadar da mühim olduğu anlatılmalıydı.
Umuyorum kendisine isyan eden hemşehrilerinin mektubundaki satır aralarını doğru okur. Çünkü sürecin sağlıklı devam edebilmesi için olmazsa olmazlardan biridir CHP! Tüm kalbimle temenni ediyorum böyle olmasını ama bunu sadece benim değil, Erdoğan dahil barış isteyen her yurttaşın temenni etmesi gerekir.
Çünkü önümüzde yerinden sökülüp atılması çok zor ağır bir taş var. Elbette Başbakan'ın ve partisinin, BDP'nin ve birçok STK'nın "daha fazla kan, daha fazla ölüm görmek istemiyoruz" anlayışından hareketle taşın altına elini koyması çok önemli ama yetmez! Bu süreçte toplumsal mutabakat şart! O nedenle sorumluluğu, gücü ve vicdanı olan herkesin elini koyması gerekiyor taşın altına.
Kürtlerin, Alevilerin omuzlarında büyümüş CHP'nin ise herkesten önce bunu yapması gerekiyor! Ve Sayın Kılıçdaroğlu'nun bırakın sürece muhalefeti, aksine tabanını iknaya çalışması gerekiyor. CHP'nin ve tabanının içinde olmadığı bir süreç çok kolay ve hızla başarıya ulaşamaz. Ayrıca bu mesele AKP'nin ya da BDP'nin değil! Hepimizin, devletin meselesi! Ve biz birbirimize kenetlenirsek ancak sonuca bağlayabiliriz meseleyi.
Benzer sorunları yaşayan ülkelerin tarihine bakıldığında da izlenen yol, aynı olmuştur. İngiltere'nin o dönem muhalefet lideri olan Tony Blair, IRA sorununu çözmek için yola çıkan ve örgütün siyasi kanadı Sinn Fein'in liderleri ile gizli görüşmeler yapan dönemin Başbakanı Major'a asla bunu kullanarak muhalefet yapmamıştır.
Aksine destek vermiş ve hatta Major'un 10 yıllık koltuğunu devralırken, onun döneminde IRA çözüm sürecinde başarılı çalışmalar yapan John Holmes'u da ekibine katmıştır. Major da 10 yıllık koltuğunu elinden alan Blair'den çok hoşlanmamasına rağmen onun barış çabasının yanında olmuş ve hatta "Hayırlı Cuma Anlaşması"nın ardından zora giren sürecin bir anında Blair'in yanında görüşmelere katılmıştır.
İşte bizde de olması gereken tablo budur. Tarihin elinin hepimizin omuzlarında olduğunu unutmayalım.
Bu günler geçer. Geriye sayfalarda yazılanlar kalır ve gelecek nesiller o sayfaları karıştırırken her şeyi görür.