Mesleğimizin üstatları ne düşünür, nasıl bir yorum getirir bilmiyorum ama bence Taraf gazetesi dün çok iyi bir iş yaptı. Birçoğumuzun "gizlilik ihlali" kuralını göz ardı edemediği için açık açık yazmakta çekince gösterdiği MİT'in PKK ve KCK'dan istihbarat alabilmek için işbirliği yaptığı o gazetecinin savcılara verdiği ifadeyi olduğu gibi okurlarıyla paylaştı.
Niyetleri o muydu değil miydi bilmiyorum ama Taraf sürmanşetinde gördüğü haberle aslında bir taşla iki kuş vurdu. Hem, "Çift kimlikli gazetecilik" meselesinin ne berbat bir şey olduğunu, hem de MİT'çilerin sorgulanma meselesindeki saçmalıklara nelerin sebep olduğunu belgesiyle gözler önüne serdi.
Aslında bu konuyu gündeme ilk taşıyan gazete Melik Duvak imzası ile Türkiye gazetesidir ama hatırlarsanız geçtiğimiz pazar ben de konuya girmiş, "MİT soruşturmasında asıl hedef Başbakan mı?" başlıklı bir yazı kaleme alarak savcıların MİT'çileri soruşturma arzularının temelinde yatan donelerden birinin de KCK soruşturmasında gözaltına alınan bir gazetecinin ifadeleri olduğunu aktarmıştım. (http://www. sabah. com.tr/ Yazarlar/yukselir/ 2012/03/25/ mit- sorusturmasinda-asil- hedef-basbakan- mi)
Allah yalanı sevmez...
O tutanağı bana ulaştıran haber kaynağıma, gazeteci kimliği ile MİT'e çalışan o kişinin ifadelerinin yayımlanması halinde MİT'le ilgili ortaya atılan abuk sabuk iddiaların içinin de ne kadar boş ve anlamsız olduğunun ortaya dökülmesini sağlayacağını söylemiştim. Ama o, böyle bir şeyin söz konusu gazetecinin can güvenliğini tehlikeye atabileceğini hatırlatınca da yazımda o gazetecinin ifadelerine üstün körü değinmek durumunda kalmıştım.
Gazeteciliği kullanarak MİT'e bilgi sızdıran o kişinin can güvenliğini düşünmekle, bilemiyorum iyi mi yaptım kötü mü... Ama inanın bu konuda kafam çok karışık.
Hakikaten benim kabullenemediğim ve şiddetle reddettiğim bir "gerçektir" çift kimlikli gazetecilik. Üniversite yıllarımızda gazeteci kılıklı bu ajan tiplerden biz de çok çektiğimiz için böyle bir alçaklığa müsamaha göstermemi kimse beklemesin.
Elbette ki gazeteciyi kullanarak hedefindeki alandan bilgi toplamayı başaran istihbarat kurumları açısından bu şahane bir yöntemdir. Ama... Gerçek bir gazeteci için, yani işi haber toplamak ve o haberi kamuya aktarmak olan gazeteciler için bu durum kabul edilemez!
Böyle diyorum ama bunun sadece Türkiye'de değil tüm dünyada sıkça rastlanan bir uygulama olduğunu da biliyorum. Bunu sadece MİT yapmıyor yani. Dünya çapında bazı gazeteci kılıklı tipler çeşitli istihbarat kuruluşlarınca çatır çatır kullanılıyor.
Sadece istihbarat kuruluşları da değil bunu yapan üstelik. Polis, asker, yargı ve daha birçok kurum gazetecileri hedeflerine ulaşmakta bir basamak görüyor. Gazeteci kökenli olmadığı halde eline bir fotoğraf makinesi ya da kamera verilip gazeteci diye alana salınan bir yığın insan var.
Dün öğrendim ki MİT ajanı olduğu ortaya çıkan M.Ö. adlı kişi de gazeteci değilmiş zaten. Birileri tarafından zamanında "gazeteci" yapılmış. Bazı tanıyanlar anlamış ne olduğunu... Aslında ne iş yaptığını. Ama... Bazıları fena keklenmiş. Düşünün. M.Ö. KCK'dan gözaltına alınınca, "Kefilim" falan diye yazanlar bile olmuştu.
Şaşırmadım. Çok doğal bir durum bu. Çünkü bugün bile geçmişinde gazeteci kimliği ile Emniyet'e, MİT'e ya da Jitem'e çalışan ama hâlâ gazeteciliği sürdürenler var aramızda.
Hülasa: Gazeteci gazetecidir sadece ama MİT'in bir gazeteciyi kullanarak PKK'nın en derin yerlerine sızması da alkışlanacak, takdir edilecek bir harekettir.
Evet. Taraf dün önemli bir iş yaptı ama bu işle sadece bir gazeteci ajanın kimliğini değil, MİT'in çok sıkı bir elemanının kim olduğunu deşifre ederek aynı zamanda bir milli istihbaratçının da anasını ağlattı!