Beğenelim, beğenmeyelim. Tamamıyla dedikodu, laf ebeliği, söylenti olsa da, bir süredir yayınladıkları ve piyasada gölge CIA diye bilinen istihbarat şirketi "Stratfor" elemanlarının yazışmaları işiyle yine istediği gündemi yarattı Taraf.
Ben sadece "helal olsun" diyebiliyorum! Çünkü işi biliyorlar. Haberin de kralını yapıyorlar, dibine kadar itibarsızlaştırmanın da! Mevzu harbi gazetecilikse en ala gazetecilik! Kara propaganda yapmak ise en ala kara propaganda!
Taraf'ın yapmak istediğini nasıl yaptığına yakın tarihten bir örnek vereceğim. Geçen pazar mesela... Neydi manşetlerinin amacı? Uzun süredir hedeflerinde olan MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı halkın gözünde itibarsızlaştırmak. Başlıkları şöyleydi: "MİT müsteşarını doçent yapmadılar!" Demek istedikleri ise "Üniversitenin doçent yapmadığı adamı Başbakan MİT'in başına getirdi."
Kusura bakmasın Tarafçı arkadaşlar ama haberin arkasına gizledikleri "kara propaganda" pis koku verdi etrafa... Midem bulandı. Onun üzerine takıldım haberin peşine.
Haber doğru. Fidan daha önce yüksek lisans ve doktorasını yaptığı Bilkent Üniversitesi'ne 2010'da başvurmuş doçentlik için. Ancak 3 jüri üyesinden 2'sinin "ret" oyuyla doçent unvanını alamamış. Ret verenlerden bilgi almak zor olacağı için, onay veren üye Prof. Nuri Yurdusev'e ulaşmaya çalıştım, başarılı olamadım.
Bunun üzerine Yurdusev'i yakından tanıyan bir akademisyenden bilgi aldım. Söylediği şu: "Nuri Hoca dürüst ve işinin ehlidir. Alanında da otoritedir. Eğer 'evet' demişse o iş bitmiştir! Neden iki üye ret vermiş, neyi eksik bulmuşlar bakmak lazım!"
Diğer iki üyeden biri de Prof. Dr. Burcu Bostanoğlu. Çok aradık, Gazi Üniversitesi'nden. Dediler ki: "Hoca emekli oldu. Yurtdışında."
Yine Gazi'den olan üçüncü üyenin adına bile ulaşamadım. Baktım olmayacak, Tarafçıların doçentlik başvurusu üzerinden Fidan'a yaptığının itibarsızlaştırma girişimi olduğunu ispat için daha fazla bilgi lazım.
Daha gerilere gittim. Fidan'ın hem yüksek lisans, hem de doktorasında Bilkent'te danışmanı olan Prof. Mustafa Kibaroğlu'nu buldum.
Okan Üniversitesi'ne geçmiş. Sağ olsun, her şeye cevap verdi. Özetle de şu yorumu yaptı: "Üzülerek izliyorum yapılan haksızlığı. Zira Fidan çok başarılı bir akademisyendir. Hem yüksek lisans, hem de doktora tezleri çok başarılıydı. Dönemin akademisyenlerine sorabilirsiniz. Ayrıca elbette ki Bilkent'ten aldığı unvanlar önemlidir ama daha önemlisi, istihbarat alanındaki çalışmalarıdır. İstihbaratta, uluslararası engin deneyime sahiptir Fidan. Yüksek lisans ve doktora tezlerini de o uluslararası deneyimle hazırlamıştır. NATO'da üstelik de istihbarat alanında görev yapmış kaç kişiyi bulabilirsiniz Türkiye'de? Ayrıca, doçentlik unvanı alamaması onu liyakatsiz mi kılar? Kusura bakmasınlar ama Bilkent'te sadece doçentlik değil, doktora da zordur! Hakeza yüksek lisans yapmak da! Fidan'ın unvanları, Bilkent'in yüksek akademik kriterlerine uygundur! Doçentlik unvanını alamamak ne gibi bir eksi olabilir onun sahip olduğu liyakatte?"
Şahsen bunları duyduktan sonra bir gazeteci olarak, haberciliğin ne hallere düştüğünü görünce utandım.
Bilmiyorum acaba bir dönem hakkında yapılan itibarsızlaştırma haberlerinden yaka silken Ahmet Altan da utandı mı?