Daha önce Twitter'da yazdım. Ve A Haber'de katıldığım bir programda da aktardım. Şimdi de köşeme not düşmek istiyorum...
Çünkü artık gerçekten gelinen nokta rahatsız edici. Kaygı verici...
Değerli okurlar...
Biliyorsunuz. Neredeyse son 15 gündür hemen hemen her gün 28 Şubat'la yatıyoruz, 28 Şubat'la kalkıyoruz.
Bazıları bu durumdan çok rahatsız; "Üzerinden 15 yıl geçmiş bir dönem neden bugün ısrarla kaşınıyor? Neden ısrarla tartışılıyor?" diyenler var.
Şahsen ben onlara katılmıyorum.
Çünkü genç nesillerin de öğrenmesi, bilinmeyenlerin afişe edilmesi, hiç değilse o dönem mağdur edilenlerin yüreğinin serinlemesi için konuşmak lazım 28 Şubat'ı. Sadece o dönemi değil. Üzerinden değil 15 yıl, 1000 yıl geçmiş olsa da tarihimizde kritik ibaresi ile mimli her dönemi ama her dönemi kaşımak lazım!
Fena mı oldu mesela aradan 74 yıl geçmiş olsa bile, resmi tarihimizde gerçeklerin sümen altı edildiği Dersim'deki o katliamı aslında kimlerin, nasıl ve neden yaptığını sorgulamak! Tanıkları, belgeleri ile bütün yaşananları birer birer ortaya dökmek...
Keşke benim henüz çocuk yaşta olduğum yıllarda ailemin de mağdur edildiği 12 Eylül darbesi de aynı biçimde konuşulabilse. O dönemde yapılan faşizanlıklarda da kimlerin rolü olduğunu, hangi kirli ellerin o senaryoları yazdığını, hangi kukla kalemlerin kimlere nasıl hizmet ettiğini öğrenebilsek.
Eminim bugün 28 Şubat'tan öğrendiğimiz gibi o günlerden de kayıtlara geçirecek, tarihe düşülecek çok ilginç anekdotlar, ayrıntılar elde ederiz.
Hülasa... Bir gazeteci olarak, "28 Şubat'ta aslında ne oldu?" sorusunun ayrıntılarına ulaşmaktan, o dönemle ilgili bazı hakikatleri öğrenmekten dolayı çok mutluyum.
Ancak izlediğim kadarıyla herkes benimle aynı niyette değil!
Belli ki onların niyeti o günün senaristlerinden, yönetmenlerinden ve kendisine rol biçilenlerden intikam almak!
Okuyorsunuzdur, duyuyorsunuzdur siz de. Başladılar yazıp çizmeye. Orada burada söylenmeye. "Filanca, feşmekânca tutuklanacak" demeye.
Ve hatta "28 Şubat dönemi için soruşturma başlatılsın" şeklinde savcılığa gidip suç duyurusunda bulunmaya.
Şahsen bu durum beni çok ürkütüyor.
Çünkü bütün bunlar bana yeni bir 28 Şubat sürecinin başlatılması için yapılan atraksiyonlar gibi geliyor.
O zamanda öyle olmamış mıydı?
Fişlemeler... Mimlemeler... Sonra da kelepçeyi bileğine vurup, "hadi yürü bakalım" demeler...
Bugün, o günlerdeki yanlışlarını itiraf ederken, "Yatacak yerimiz yok!" diyen gazeteciler de, işte böyle böyle başlamamışlar mıydı kelle almaya?
Emin olun çok endişeliyim...
Çünkü, Hz.Ali'nin, "Mazlumun öç günü, zalimin zulmettiği günden daha beterdir!" sözünün doğru çıkabileceği ihtimalinden korkuyorum.
15 sene evvel güzel ülkemin demokratikleşmesine epeyce zarar veren, ilerlemesine engel olan 28 Şubat'taki o faşizanlıkların aynısının, üstelik de o günün mazlumlarının elinden bugün yaşatılmasından korkuyorum.
Lütfen sağduyulu davranalım.
28 Şubat'ta millet mağdur edilirken kendisi başka mecralarda, okyanus ötesinde filan keyfine bakan, düne kadar hükümet aleyhine antipropaganda yapıp, ama şimdi birdenbire başımıza 28 Şubat'ın rövanşist kalemi kesilen... Önceki gün utanmadan köşesine "İşte tutuklanacak gazeteciler" deyip liste konduran... Olası bir soruşturmada ardı ardına gelecek tutuklamaların hem dünya, hem de Türkiye kamuoyunda yaratacağı yankıyı hesap edip, AKP hükümetinin iyiceeee itibarsızlaşmasını planlayan şu sinsi kalemlerin gazına gelmeyelim lütfen...
İnanın yazıktır bu ülkeye. Günahtır. Bühtandır!