Bir arkadaşım telefonuma, "Çabuk CNN Türk'ü aç. Kıyamet kopuyor" mesajını göndermese haberim olmayacaktı. Açtım hemen. Açar açmaz da Can Ataklı'nın kısa süre öncesine kadar patronu olan Aydın Doğan'dan yediği fırçalar nedeniyle kireç beyazını almış yüzüyle karşı karşıya kaldım. Aydın Bey, "Ucuz kahramanlık peşinde. Yalan söylüyor! Eğer Ertuğrul Özkök böyle bir şey yapmışsa dünyanın en şerefsiz insanıdır!" dediği anlarda ise o kireç beyazı yanaklarına allar düşüyordu. Kendisine edilen onca hakaretin karşısında bir türlü o bildik ekran moduna giremiyor ve şöyle elini kolunu sallayıp, "Hadi oradan! Atma! Sen de, senin adamlarının da günahı çok büyük bu işlerde!" diyemiyordu. Acınacak haldeydi vesselam...
Aydın Doğan'a gelince... Tarihiydi o anlar bence. Karanlık, dar ve çıkmaz bir sokağın içinde sıkışmış kalmış küçük bir kedi gibiydi. Kıvrım kıvrım kıvranıyordu...
İnsana, "Ehh işte! Tatlı tatlı yediğin hurmalar sonra seni tırmalar!" dedirten sahnelerdi. Paçaları öyle tutuşmuş, öyle tutuşmuş ki, unuttu aslında Ataklı'yı kamuoyunda rezil edecek iki çift okkalı laf etmeyi.
Diyemedi panikten; "Cem Uzan'ın yanındayken şahsıma, grubuma yaptığın tüm saldırılara rağmen işsiz kaldığında yine de ben sana kapımı açtım. Madem bunları biliyordun. Madem 28 Şubat'ta benim gazetem şantajla bakan devirmeye çalışmıştı! O zaman neden bu ifşaatı daha düne kadar benim maaşlı elemanımken yapmadın kalleş herif?"
Ah Aydın Bey ah... Ne diyeyim ben size bilmiyorum ki!
Meğer ne kadar haklıymış Fehmi (Koru) Ağabey! Boşuna dememiş vakti zamanında; "Aydın Bey iyi de etrafı kötü!" diye.
Vallahi de billahi de öyleymiş gerçekten.
Bakın. Adamlarınızdan biri (ki o kişi Ertuğrul Özkök'tür) sizin haberiniz olmadan hükümetin bakanlarına şantaj yapmak için dosya hazırlamış. Diğeri (Zafer Mutlu) o şantajın gerçekleşmesine aracılık etmiş. En sonuncusu ise (Can Ataklı) hem gidip adama"şantaj yapacaklar" demiş. Hem de o olayı bugün size karşı kullanmak için kasasında bekletmiş!
Ahh Aydın Bey. Ahhh...
Allah ne kadar büyük görüyor musunuz? Resmen burnunuzdan getiriyor ettiklerinizi. Günahların hesabını hiççç öbür tarafa filan bırakmıyor! Bu yakada, işte böyle çatır çatır soruyor! Milyonların gözü önünde hem de.
Bana sakın, "Günahım yok! Pir-ü pak'ım!" filan demeye kalkmayın lütfen. Çünkü sizin günahınız çok büyük Aydın Bey!
İnanın, 28 Şubat döneminde askeri vesayetin emrine girmiş olmanız ve medya gücünüzü kullanarak ülkeyi hiç gereği olmayan bir pozisyona düşürmeniz, diğer işlediğiniz günahların yanında devede kulak kalır. Bir kere siz çok kul hakkı yediniz! Gazeteleriniz insanları hunharca infazladı. Mesela Hürriyet'iniz, topyekûn yazarları ile Ahmet Kaya gibi bir adamı "şerefsiz" diye yaftalayıp, "vatan haini" ilan ederken siz seyrettiniz öylece. Sanıyor muydunuz onun, çocuklarının, eşinin ahları yanınıza kâr kalacak? Ya yetimlerin, garibanların hakkını yemek için yaptığınız atraksiyonlara ne demeli? Eğer, Emekli Sandığı'ndan 3 kuruşa aldığınız Hilton Oteli'nden milyar dolarlar kazanmak için kurguladığınız imar oyununuzu bozan belgeleri ben bulup çıkarmasaydım ortaya, haksızca elde edeceğiniz o milyar dolarları gözü kapalı hüpletecektiniz. Eğer, ben o meşhur "vergi raporunu" bulup çıkarmasaydım ortaya, siz devletten ihale ile aldığınız POAŞ ile ilgili ortada dolaşan bütün haberleri, "Yalan! İftira" filan diye bertaraf edecektiniz.
Ahh Aydın Bey...
Keşke geçmişinizde de, o gece hem kendi televizyonunuzda, hem de sonradan bağlandığınız Beyaz TV'deki kadar mülayim, mütevazı ve alçak gönüllü olsaydınız.
Mesela havalara girip pijamalarla başbakan karşılamasaydınız.
İnanın bugünkü ruh haliniz bambaşka olurdu.
Huzurlu, mutlu ve tabii ki onurlu!