İnsan yaşaya yaşaya öğreniyor bazı şeyleri. Şu son 1 haftada yaşadıklarım bana epeyce bir acı verse de tecrübe sahibi yaptı bazı konularda.
Mesela bir kalp krizinin nasıl yaşandığını, yaşayan insanda nasıl bir etki yaptığını bilmiyordum ben. Çünkü daha önce hiç böyle bir vaka ile karşılaşmamıştım. Değil bir yakınımın uzaktan bir insanın dahi kalp krizi geçirdiği anlarına şahit olmamıştım.
Kriz geçiren kişi, filmlerde olduğu gibi birden kasılır, elini göğsüne götürür, morarır ya da kızarır sonrada ansızın yıkılıverir sanırdım. İşte o yüzden de ağır bir kriz geçiren ağabeyimi evinin önündeki bahçede, karların üzerinde, iki büklüm bir halde acılar içerisinde kıvranırken bulduğumda anlamadım neler yaşadığını.
Ancak çok sonra... Saatler sonra doktorlar, "Ölümden dönmüş. Çok ağır bir kriz geçirmiş" dediklerinde farkına vardım onun neler yaşadığının.
Bir de mesela "Genç doktor tecrübesizdir. Güvenmemek lazım!" yargısının ne kadar yanlış bir şey olduğunu kavradım yaşadığım bu olaylar neticesinde. Ağabeyimin hayatını kurtaran Esenyurt Devlet Hastanesi'nde görev yapan 25 yaşındaki Doktor Numan Gürbüz'e can borçluyuz.
İnanılır gibi değil değerli okurlarım ama 7 saat boyunca kaldığı o hastanede bize gün boyu söylenen neydi biliyor musunuz? "Kalp ile ilgili bir sıkıntısı yok! Kas spazmı olabilir. Ya da panik atak filan!"
Meğer kalp krizi var mı yok mu anlamalarına yardımcı olacak asıl tahlili yapmamışlar. Doktor Numan sonradan farketmiş yapılmadığını. Eğer, acildeki o sedyede yılgın ve çaresiz düşen hastamızı eve götürmeye mecbur kaldığımızın hemen öncesi yeniden kan alıp, tahlile gönderen o genç doktor sonradan telefonla arayıp; "Derhal ambulansla bir hastaneye nakledin. Çünkü ağabeyiniz her an kalp krizi geçirebilir!" şeklinde uyarmasaydı belki de bugün canım kardeşim yanımızda olmayacaktı.
Bu arada Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ'ın dikkatini çekmek istediğim bir iki nokta var.
Esenyurt Devlet Hastanesi çalışanlarının işi gerçekten çok zor. Günde ortalama 3000 acil vaka kabul etmek zorunda kalan o hastane bu yükü kaldıramıyor. Kaldıramadığı için de bazen böyle hayati tehlikeye yol açacak arızalar yaşanıyor. Bölge halkının durumu malum. Gelir ve eğitim düzeyi düşük insanların yaşadığı bir alan. O alanda sürekli action yaşanıyor.
Gözlerimle gördüm. 1 saatte 4 bıçaklama, 4 intihara teşebbüs, 2 trafik kazası ve onlarca ateşli hasta, kalp krizi vakası... Hasta yakınları ilgisizlikten şikâyetçi. Bunun için de sürekli tatsız olaylar yaşanıyor. Doktorlara, diğer personele saldırılar had safhada. Sürekli tartaklanmaktan şikayetçi personel, "can güvenliğim yok!" diye isyan ediyor.
Evet. Aynı ilgisizliği ben de yaşadığım için hasta yakınlarına hak veriyorum ama bir yandan da onca hengame, kalabalık içerisinde doktorların da çaresizliğe düştüğünü düşünüyorum.
O nedenle bakanlık derhal takviye yapmalı. Bir an evvel adına yakışır bir hale, yani 'tam teşekküllü' hale getirilmeli o hastane. Ayrıca bilinmeli ki Esenyurt Devlet Hastanesi sadece Esenyurtlulara hizmet vermiyor. Daha büyük bir alana hitap ediyor. Mesela biz Bahçeşehir'de oturuyoruz. Bölgede tam teşekkülü başka bir hastane olmadığı için bizim için de gidilecek ilk yer orası. Gittik ama maalesef kılı kılına yırttık!
Çok şükür atlattık ama sonuç hüsranla da bitmiş olabilirdi.
Neyse... Bu vesile ile hem genç Doktor Numan'a, hem de ağabeyimi sonrasında naklettiğimiz Beylikdüzü Medicana'nın kardiyoloji uzmanı Profesör Doktor Sebahattin Ateşal'a teşekkür ediyorum.
İlk müdahale çok başarılıydı.
Hoca sadece doktor değil. Anjiyo yaparken, stent takarken bile hastasına türkü söyleyen muazzam bir iletişim mühendisi! Tabii asıl operasyon önümüzdeki salı günü. Umuyorum herşey yolunda gidecek. Ağabeyim önce Allah'a sonra da bypass ameliyatını gerçekleştirecek olan Profesör Mehmet Salih Bilal ve ekibine emanet. Allah yollarını açık etsin...