Günlerce tartışıldı. Üzerine söz söylemeyen kalmadı. Çevirdiler de çevirdiler. Ülkenin amiral gemisi olarak bilinen gazetenin 3. sayfasında meşhurlar meşhuru bir yazar meseleye "sazan" gibi dalıp, "Bunların derdi Abdülmecid'i anmak filan değil, alenen Atatürk'ün idam fermanını yazan hain Vahdeddin'i anmak!" diyerek saçmalayınca iş iyice çığrından çıktı! Kafalar gerçekten karıştı.
Sonunda ahali, "Ne oluyoruz lan?" falan diye sormaya başladı.
Ben de sordum.
Bir de baktım ki, memlekette epeyce bir tantanaya sebep olan Abdülmecid'i anma organizasyonunun arka planındaki mimar bizim Muko!
Meğer bu kadar kıyametin kopmasına sebep olan kişi, çevresinde laikperest de olarak bilinen, Atatürk deyince ayağa zıplayan, onun ilkelerine her daim kurban olan, "Ben Cumhuriyet kızıyım!" şeklinde böbürlenerek etrafa caka satan reklamcıların duayeni Mukaddes Akça'nın kendisiymiş.
Milli Saraylar Müdürü, 6 ay önce bir sohbette, "Osmanlı'da önemli bir çığır açan Abdülmecid'i ve devrini incelemek, yad etmek lazım" deyince atlamış bizim Muko işin üzerine!
"Ben yaparım! Şahane de bir iş çıkarırım" demiş.
Bunu duyunca koptum tabi...
Yarıldım gülmekten!
Açtım bi telefon. Tebrik ettim kendisini.
Dedim ki; "Harbiden büyük kadınsın. Tebrik ederim. Vallahi iyi iş çıkardın! Bir insan ancak böyle 'yad' edilir, böyle anılır! Ortalık karışsa da sayende bilinmeyen Abdülmecid ve hayatı bütün memleket tarafından ezberlendi. Padişah yattığı yerden kim bilir sana ne dualar ediyordur Muko! Ne hayırlar diliyordur!"