Haberim yoktu. Diyarbakır'dan çok sevdiğim bir okurum Facebook sayfama mesaj atıp, "Abla... Kurban olayım şu densiz herife bir cevap ver!" deyince öğrendim.
Meğer Posta Yazarı Candaş Tolga Işık, Doğu ve Güneydoğu halkıyla ilgili gerçekten izah edemeyeceği, çok kötü, iğrenç bir yazı kaleme almış.
Candaş'la bugüne kadar iki kez falan karşılaştım. O da davetler sebebiyle.
Söz konusu yazısını defalarca okudum.
Abartmayayım en az 20 defa.
Her defasında da, "Yok ya! Benim gördüğüm çocuk bu kadar aptal, bu kadar salak ve bu kadar dengesiz değildi!" dedim kendi kendime.
İnanılır gibi değil çünkü!
Güya arkadaş aylardır köy köy, kasaba kasaba bölgeyi dolaşıyormuş.
Tespit etmiş ki, bölgedeki evlerin yüzde 90'ında en az 8 kişi bir arada yaşıyormuş. Ve yüzde 90'ına doğru dürüst yiyecek girmiyormuş. Kitap girmiyor ve gazete girmiyormuş. Ama bu evlerin hepsine çanak anten giriyormuş. Ve bu çanak anten sayesinde de o evlerde istisnasız herkes porno kanalları izliyormuş! Evdeki ilkokul talebesi de, 80 yaşındaki dede de! 7 gün 24 saat. Ve bu yüzden de o dedeler torunlarına gelinine, 14 yaşındaki çocuk minicik bir bebeğe, öz abisi kız kardeşine, komşunun karısına- kızına tecavüze yelteniyormuş! Ve çoğunlukla da başarılı oluyorlarmış. "Nasıl olsa töre var kimse duymaz'' diye düşünüyorlarmış.
Anlayacağınız okuyan her aklıselim insanı çılgına çevirecek kadar iğrenç, buram buram milliyetçilik kokan ve milyonlarca insanı ipe sapa gelmez bir tez üzerinden aşağılayan bir yazı kaleme almış Candaş.
Yazı bölgede infial yaratmış.
Doğan Medya Grubu'nun santralini kilitlemişler gün boyu.
Bunun üzerine de, "Yanlış anlaşıldım. Kesinlikle niyetim bu değildi. Ne olur yok sayın o yazıyı" mealinde bir özür açıklaması yapmış.
Ben şahsen Candaş'ın özründe samimi olduğuna inanıyorum.
O yazıyı tamamen cahilliğinden, yaptığı işi hazmedemediğinden ve popülist karakterinden dolayı kaleme aldığına inanıyorum.
Gerçekten de o yazıyı yazarken vermek istediği mesajın o olmadığına inanıyorum.
Ama kusura bakmasın özrünü de kabul etmiyorum.
Bölge halkının da kabul edeceğini sanmıyorum.
Çünkü bu bir canlı yayın kazası falan değil.
Yani, "Sehven ağzımdan çıkmıştır" diyebileceği bir durum yok ortada, Mehmet Ali Erbil gibi filan!
Zira sehven yazı yazılmaz.
Köşe yazarı isen, ne yazdığını bileceksin arkadaş.
Yazdığın bir makaleyi gazetene yollamadan evvel en az 10 kere okuyacaksın.
Ve dil bilgisi kuralları gereği yapılan hatalar hariç, yazdığın yazı yayına girdikten sonra da içeriğine sonuna kadar sahip çıkacaksın.
Doğru ya da yanlış!
Hiçbir yazar, Türkiye'nin en çok satan gazetelerinin birinde milyonlarca insanı "ahlaksız, tecavüzcü, pislik" diye nitelendirip, sonra da, "Yav pardon. Ben aslında öyle demek istememiştim! Affedin beni" falan diyebilme lüksüne sahip değildir!
Yazarlık büyük sorumluluk ister.
Ha eğer zaten yazdıklarının nereye varacağını, nelere sebep olacağını, ne anlama geleceğini bilmeyecek kadar cahil ve acemiysen de...
O zaman da yazmayacaksın kardeşim!