Adnan Polat'ı çok yakından tanımam.
Sadece bir iki kez karşılaşmışlığımız vardır o kadar!
Birisi geçen yazdı mesela. Rasim Ozan Kütahyalı ile birlikte öğleden sonra uğradığımız Suada'daydı.
Ada bomboştu. Kimsecikler yoktu. Sadece Polat ve arkadaşları bir kenarda oturmuş sohbet ediyorlardı.
O tarihlerde de SABAH için pazar röportajları yapıyordum. Birkaç kez aramama rağmen kendisinden randevu koparamamıştım.
Derdimi Rasim'e açtığımda, "Hasta olanın ayağına doktor gelir. Yakaladın işte! Hadi gel selam verelim. Sen de söyleşi teklifini yinele" deyip cesaretlendirmişti beni sağ olsun.
Beraber gittik oturdukları masaya.
Her ikimiz de başımızla selam verip, "Başkan nasılsın?" dedik.
Üstelik en şirin halimizle!
Yüzümüze bile bakmadı.
Kafasını çevirdi.
O anda içimden, "Herhalde tanımadı. Herhalde bizleri sıradan taraftar falan sandı" diye geçirdim tabii. (Hoş, sıradan taraftara bile öyle kaba davranmamalı koskoca GS'nin Başkanı ama neyse!)
Önce kendimi, sonra Rasim'i takdim ettim.
Yine kıpırdamadı mübarek!
Sanki dersiniz, büyük dağları Allah, küçük dağları Polat yaratmış!
Öylece bakındı suratımıza.
Hani derler ya, "Bön bön..."
Aynen öyleydi işte Polat'ın bakışları.
Ayrıldık tabii derhal yanlarından.
Ama çok bozulmuştuk.
Rasim'e, "Hadi sen erkeksin. Bırak gazeteci mazeteci olmamı. Karşısında bir bayan var yahu! İnsan bir doğrulur. Zorla da olsa bir gülümser kibarca" diye epeyce bir söylenmiştim.
O da cevaben; "Valla Sevilaycığım. Ben Alevileri mütevazı, alçakgönüllü insanlar olarak bilirim. Polat'ın bu kabalığı ve kendini beğenmiş tavırları inan beni de çok şaşırttı!" demişti.
O kadar kızmıştım ki, o kızgınlıkla ağzımdan, "Adam adam olsun kardeşim! Adam adam olmamış Alevi olmuş, olmamış ne fark eder! Batsın onun Aleviliği de, Sünniliği de!" sözleri dökülmüştü.
Peki bunu niye yazıyorum.
Şundan...
Son yaşanan Arena skandalından dolayı Polat'ı yemek isteyen malum güruh bu aralar her zaman yaptıkları gibi yine onun köklerine inip ellerindeki çuvaldızı ısrarla oralara batırmaya çalışıyor.
Özellikle bazı mektepliler, Polat o başkanlık koltuğuna aday olduğunda başlattıkları kampanyayı ısrarla bugün de sürdürüyorlar.
Duyuyorum.
Bu malum güruh kapalı kapılar ardındaki konuşmalarında, muhabbetlerinde, Polat'ın son dönemlerdeki beceriksiz yönetimini yine getirip babası İbrahim Polat'ın hayata apartman kapıcısı olarak başlamasına bağlıyorlar.
Şimdi efendim.
Buradan. Bu köşeden alenen, "Bir kapıcının oğluna koskoca GS'yi emanet etmek GS'nin geçmişine ihanettir!" diyenlere ve "Arena'daki protesto Alevilerin organizasyonudur!" safsatasını yayan kendini bilmezlere sesleniyorum izninizle!
"Bakın. Adnan Polat'ın babası geçmişinde kapıcılık yapmış olabilir. Doğrudur. Ama o baba geçmişinde fabrika işçisi de olabilirdi benim babam gibi. Madenci de. Ya da bir balıkçı teknesinin kaptanı! Ya da sokakları temizleyen bir belediye çalışanı. Yanlış yapıyorsunuz! Sizden olmadığını düşündüğünüz Polat'a olan kininizi ve nefretinizi kusarken farkında olmadan milyonlarca insanı aşağılıyorsunuz! Hakaret ediyorsunuz! Ayrıca emin olunuz ki bugünün Adnan Polat'ı tavırları, hareketleri ve en önemlisi yaşam biçimi ile size yakın! Bize değil! En az sizler kadar snop! Sizler kadar, 'Her şeyi ben yarattım havasında!' ve sizler kadar, 'Dağıtırım ulan bu memleketi' edasında! Sizden rica ediyorum. Lütfen bir daha Polat muhabbetlerinizde onun babasının geçmişteki mesleğini masaya koymayın! Köklerini işin içine karıştırmayın! Biliniz ki, 'Kapıcı oğlu' deyip Polat'ı aşağılamaya kalkmakla ya da, 'O ıslıkları Aleviler çaldı!' demekle aslında beni ve benim gibi bu ülkede yaşayan milyonlarca insanı aşağılıyorsunuz! Ayıp sizin bu yaptığınız! Utanç verici! Terbiyesizlik! Bakın vallahi billahi bir daha aynı şeyi yaptığınızı duyarsam sizi tek tek afişe ederim bu köşeden! Hanginizin, nerede, hangi ortamlarda, ne konuştuğunu açık açık yazarım ve hakikaten rezil olursunuz cümle âleme! Ve biliyorsunuz bunu yaparım. Tanıyorsunuz az çok beni! Ne arıza olduğumu biliyorsunuz! Değil mi?"