CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul'un Kağıthane ilçesinden milletvekili seçildi. Ama Kağıthane'ye pek gitmiyor. Bağdat Caddesi'nde dolaşıyor. Hatta Cumhuriyet Bayramı'nı Kâğıthane'de kutlamıyor, gidip Bağdat Caddesi'nde kutluyor. Niye Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Bayramı'nı Bağdat Caddesi'nde kutluyor?
Bu sorunun cevabını önceki gün Taraf'ta Neşe Düzel'e konuşan, Türkiye'nin önde gelen siyaset bilimcilerinden Hasan Bülent Kahraman verdi.
Sosyal demokrat hareketi yakından izleyen ve bu konuda kitaplar yazan Kahraman, Kılıçdaroğlu'nun niye Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamak için Kağıthane'ye gitmediği, daha doğrusu "gidemediği", onun yerine Bağdat Caddesi'ne gidip bayramı orada kutladığı konusunda çok önemli tespitlerde bulunuyor.
Kahraman, "Türkiye toplumunun Cumhuriyet diye olumlu ya da olumsuz bir problemi yok da ondan (bayramı Kağıthane'ye gidip) kutlamıyor. Kılıçdaroğlu, kendisinin Kağıthane'den seçilip Bağdat Caddesi'nde kutlamaya katılması çelişkisi üzerinde de düşünmüyor" diyor ve şöyle devam ediyor:
"Doksan senelik bir kültürü konuşuyoruz burada. Bu cumhuriyet, otoriter bir modernleşme metodunu benimsedi ve topluma söz hakkı vermedi. Üstelik 1930'larda Batı dünyasındaki totaliter rejimlerin de etkisi altında kaldı ve toplumu 'tek millet, tek şef, tek ırk, tek dil' anlayışıyla biçimlendirdi. Cumhuriyet metodolojisi zaten daima siyasetten korktu. Halka söz hakkı verilirse, Hasoların ve Memoların gelip bambaşka bir Türkiye inşa edeceğini düşündü. Toplumu, aydınlar ve elitler aracılığıyla dönüştürmeye çalıştı. Bu cumhuriyet anlayışı ve zihniyeti hep sürdü.
CHP, bu Cumhuriyet'in yeni bir tanımını hiç yapmadı. CHP sadece 1970'lerde çok kısa bir dönem halkla özdeşleşti. 1993'ten sonra ise büsbütün halka karşı bir pozisyon aldı."
Ve CHP'nin bir Türk partisi haline geldiğine, işin daha da özeti devletin partisi olduğuna, işin daha da özeti CHP'nin Genelkurmay'ın partisi olduğuna dikkat çekiyor. 1997 ve 2007 darbelerinde ve mitinglerinde hep CHP'nin yer aldığını hatırlatıyor.
Kısacası bu CHP'nin İstanbul il başkanının bu Cumhuriyet Bayramı'nda askerlere "sizin koruyamadığınız cumhuriyeti biz koruyoruz" diye seslenmesi hiç de şaşırtıcı olmuyor. Bir CHP'li yönetici rahatlıkla Cumhuriyet'i koruyup kollaması için askere darbe çağrısında bulunabiliyor.
H.B. Kahraman, CHP'nin solla olan uzak ilişkisini şöyle anlatıyor:
"Geçmişte, CHP sol diye bir kavramla özdeşleşti, partide bu damar devam ediyor ama şu unutulmamalı.
İçinde yaşadığı toplumun sosyolojisini anlamayan, toplumunu tanımayan bir hareket, sol olamaz.
CHP, AK Parti gerçeğini anlamıyor. AK Parti'nin Cumhuriyet karşıtı olduğunu zannediyor. Oysa AK Parti popülist temelli bir sol hareket olarak halktan yüzde 50 oy alıyor.
Ders kitaplarının öğrencilere bedava verilmesinden kadınlara maaş bağlanmasına kadar pek çok yeni dağıtım politikası üretiyor. Yoksullara sınıf atlatıyor, onları zenginleştirmeye, eşitlemeye çalışıyor. Göçer kitlelerin umudunu canlı tutuyor. Onları TOKİ'ler kanalıyla içinde beyaz eşyası bulunan binalara yerleştiriyor.
İşte siyaset budur. AK Parti bu ülkenin gelmiş geçmiş en siyasal hareketidir. Bu insanlara siyaset yaptırıyor. Ülkeyi kalkındırmaya ve modernleştirmeye çabalıyor" diyor.
Bütün bu değerlendirmelerin ardından gelelim Kılıçdaroğlu'nun önceki gün yaptığı açıklamalara ve CHP'nin Türkiye'nin meselelerinde nerede durduğuna... Kılıçdaroğlu İstanbul'da ekonomi gazetecilerine yaptığı açıklamada, "Ana dilde eğitime ülkenin hazır olmadığını ve bu nedenle de CHP'nin ana dilde eğitime karşı olduğunu" söyledi ve şu cümleyi kurdu: "Halkın cebinden aldığımız vergiyi halk için harcamayacaksak, orada demokrasi yoktur" dedi. Yine dün grup toplantısında Fitch'in not artırım kararındaki Finansal Eylem Gücü'nün kara para aklayan ve terörizmi finanse eden ülke statüsüne girerse, ülke notunu düşüreceğini belirten ifadeye referans yaptı.
Halbuki bu ülkede kayıt dışını azaltacak, kara para aklamayı ve terörün finansmanını önleyecek olan yeni Türk Ticaret Kanunu'nun en önemli denetim ve şeffaflık maddelerini ortadan kaldıran değişiklikleri ilk defa gündeme Kılıçdaroğlu'nun Başkanı olduğu CHP getirdi. 18 Haziran 2012 tarihli Dünya Gazetesi'nde Faik Öztrak yeni TTK hükümlerini değiştirecek yasa teklifi verdiklerini açıkladı. Böylece kara para aklamayı ve vergi cennetlerine para kaçırmayı destekleyen ilk yasa teklifini CHP'li milletvekilleri verdi.
Anlayacağınız TÜSİAD ve TOBB'un emriyle yeni TTK'nın şeffaflık hükümlerini değiştirtip, uluslararası muhasebe standartlarına göre defter tutulmasını ortadan kaldıran ve dolayısıyla bu ülkede hesap sorulmasını, şeffaflığı ve demokrasinin yerleşmesini önleyen Kılıçdaroğlu'nun kendisi.
İşte bu nedenle seçildiği Kağıthane'de dolaşamıyor. Bağdat Caddesi'nde dolaşıyor.