Ekonominin küreselleşmesi ile birlikte gelişmekte olan ülkeler piyasalarda tasarruf bulma imkânlarını çoğalttılar. Ayrıca yeni teknolojilere ulaşmak da bu ülkeler için kolaylaştı. Ama küreselleşme ve serbestleşme bazı yeni riskleri de beraberinde getirdi. Ani para çıkışları ülke ekonomilerinde krizlere neden olmaya başladı. Öyle ki, birdenbire ülke dışına çıkan yabancı sermaye vade uyuşmazlığı nedeniyle döviz sıkıntısı yaratarak ekonomileri zora sokabiliyor.
Peki küreselleşen ekonomide bu krizlerden kaçınmak için ne yapmak gerekiyor? Banka sermayelerinin yeterli olmasının yanında, dalgalı kur rejimini uygulamak, kredileri kaliteli yatırımlarda kullanmak ve kur risklerine karşı sigorta yapmak gerekiyor. Türkiye bu dört ilkeyi de son yıllarda uyguluyor. Zaten Türkiye'de bu sayede iç ve dış şoklara karşı dayanıklı bir bankacılık sistemi kurulabildi.
Buna rağmen bazıları hâlâ faiz yükseltmek amacıyla Türkiye ekonomisinde olumsuz beklentiler yaratmaya çabalıyor. Özellikle yabancı basında yazdırdıkları yazılardan alıntı yaparak bu olumsuz görüşleri içeride yaymaya çalışıyorlar. Bu yazılardan biri de cuma günü Financial Times'da James Mackintosh imzasıyla yayınlandı. Yazıda Türk parası dolar karşısında değer kaybettiği için ekonominin istikrarsız olduğu belirtiliyor.
Oysa bu yazarın görüşünün tam aksine, Türk parası son on dört ayda kademeli olarak yüzde 30 değer kaybettiği için Türkiye ekonomisi sağlığına kavuştu ve istikrarlı hale geldi. Niye? Çünkü Türk parasının aşırı değeri alındığından Türkiye'nin ihraç ürünleri rekabet gücü kazandı ve ithalat pahalı hale gelerek ikame etkisiyle ithal ürünler ülke içinde üretilmeye başlandı. Bir de kurların ani kırılması önlendi.
Peki niye anlattık bütün bunları? BDDK, 23 Aralık'ta Bankacılık Sektörü Kur Riski Değerlendirme Raporu'nu yayınladı. Raporda, bankaların kur riski yaratan açık pozisyonları yani döviz olarak aldıkları kredileri Türk parası cinsinden kredi olarak kullandırma sonucu ortaya çıkan kur risklerini sigortalayarak riskleri en aza indirdikleri belirtiliyor. Açık pozisyonun toplam tutarı 9 ile 22.3 milyar dolar arasında değişiyor ve bilanço dışından aynı miktarda sigortalanıyor.
Türkiye'deki bankalardan kullandırılan döviz kredilerinin toplam tutarının 105 milyar dolar olduğu ve 18.2 milyar dolar dövize endeksli kredi kullandırıldığı kaydediliyor. Türkiye'deki bankaların yurt dışı şubelerinden Türkiye'de oturanlara kullandırılan kredi tutarı ise 24.8 milyar dolara ulaşıyor.
Gelelim kredilerin geri ödenmesine... Kredilerin geri ödenmesinde bir sorun yok. Kullandırılan döviz ve Türk parası olarak toplam 684 milyar liralık kredinin sadece yüzde 2.65'inde sorun var. Bu oran bir yıl öncesinde yüzde 3.58 düzeyindeydi. Hatta 2009 sonunda yüzde 5.16 seviyesinde takipte kredi vardı. Takipteki kredilerin azalması, kredi kullananların aldıkları borçları sorun çıkarmadan ödediğini gösteriyor.
Bir de, "Türkiye'de çok kredi kullanılıyor" diyenlere bir hatırlatma yapmak gerekiyor. Türkiye'de özel sektöre kullandırılan kredilerin milli gelire oranı yüzde 51 düzeyinde bulunuyor. Oysa bu rakam G. Kore'de yüzde 101, Çin'de yüzde 130, Brezilya'da yüzde 57, İsviçre'de yüzde 174.6, İsrail'de yüzde 95.7, Bulgaristan'da yüzde 74.6, ABD'de yüzde 202.2, Almanya'da yüzde 107.8 seviyesinde bulunuyor. Demek ki Türkiye'de özel sektörün kullandığı kredilerin düzeyi öyle söylendiği gibi yüksek değil. Ve bir risk oluşturmuyor. Tabii ki risklerden kaçınmalı ama kredi artışının bir ülkenin gelişmesi için şart olduğu da unutulmamalı.