Enflasyon hedefi, yıl başında yüzde 5.5 olarak belirtilmişti ama bu hedef on ayda aşıldı ve kasım ayında yıllık enflasyon yüzde 9.4'e ulaştı.
Peki enflasyon hedefindeki sapma nereden kaynaklandı? Bu soruya cevap verebilmek için enflasyonun mekaniğine bakmamız gerekiyor.
Önce enflasyonun ne olduğunu belirtelim; mal arzı sabit kaldığı halde para arzı artarsa fiyatlar genel seviyesi yükselir. Bu olaya enflasyon adı veriliyor.
İşte bu nedenle ünlü iktisatçı Milton Friedman, "para arzını, ekonominin büyüme hızının iki puan üstünde artırırsanız, sonuç enflasyon olur" derken, para arzının büyüme hızıyla tutarlı olarak artırılması gerektiğini savunuyordu. Friedman'ın formülasyonunu uygularsak, Türkiye'de para arzı (M2) son on bir ayda yüzde 11 artıyor. Ekonomik büyüme ise yüzde 7.5 olarak bekleniyor. Enflasyonu belirleyen diğer bir faktör olan paranın devir sürati yani para arzının milli gelire oranı da yüzde 2 artıyor. Bu verilere göre enflasyonun yüzde 5.5 olacağı sonucu çıkıyor.
Oysa gerçekleşen enflasyon, hedeflenen enflasyon oranının dört puan üzerinde çıktı. Şimdi bu sapmayı mal arzında ortaya çıkan sıkıntılara, döviz kuru artışı nedeniyle ithal girdi fiyatlarının artışına ve dolaylı vergilerdeki yükselişe bakarak izah edebilirsiniz. Ama bütün bunlar gerçek nedeni işaret etmiyor.
Niye? Çünkü Türkiye dalgalı kur rejimi uyguladığına göre döviz kurunun artık iç fiyatlar için bir çapa olmaktan çıkması gerekiyor. Oysa hâlâ döviz kuru iç fiyatlar için çapa alınıyor. Ayrıca iç ve dış faiz hadlerinin sabit kur rejiminde olduğu gibi farklı olmaması da şart. Halbuki bizde tam aksine iç ve dış reel faiz hadleri dalgalı kur rejimine rağmen farklı tutuldu. Ancak son on bir aydır Merkez Bankası'nın yeni yönetimi iç ve dış faizler arasındaki farkı gidermeye çalıştı ve bu defa faiz lobisi yine dövizde spekülasyon yapmaya başladı. Çünkü küresel reel faiz ile Türkiye'deki reel faiz farkından para kazanmaya alışıklar. "Eğer reel faizleri küresel düzeye yaklaştırırsan bu defa kurdan para kazanmaya çalışırım" tehdidini hemen bu yüzden savurdular. Hatta faiz lobisinin kredi derecelendirme kuruluşlarını bile kendi amaçları için kullandıkları şüphesi var.
Dünyadan negatif reel faizle borçlanıp, bu parayı üç, dört puan daha yukarıda pozitif reel faiz veren Türkiye'ye satmak kadar yeryüzünde herhalde daha kolay para kazanmanın bir yolu yoktur. Çünkü dünyada başka bir yerde böyle bir imkân yok. Hatta şimdi faiz lobisi enflasyon çift haneye çıkıyor diyerek, yeni bir beklenti yaratıp faizleri daha da yükseltme peşine düştü. Amaçları sistemi eski haline çevirip Türkiye'yi tekrar yüksek faiz- düşük kur tuzağına düşürmek.
Peki faiz lobisinin bu tuzağına düşmemek için ne yapmalı? Kesinlikle küresel reel faiz hadleri dikkate alınarak politika faizi belirlenmeli.
Tekrar edelim... Dalgalı kur rejiminde iç ve dış reel faiz hadleri farklı olmamalı. Ve enflasyondan arındırılmış kısa vadeli faiz oranları Başbakan Erdoğan'ın önerdiği gibi sıfıra yakın tutulmalı. Çünkü küresel reel faizler negatif düzeyde seyrederken, Türkiye'de faizlerin artması enflasyonu daha da artırabilir. İşte bu nedenle faiz lobisinin "enflasyon çift haneye gidiyor" propagandasına karşı dikkatli ve dirençli olmakta fayda var.