Hrant Dink cinayetinin üzerinden dört yıl geçti ama neredeyse yasal süreç ilk günkü noktada... Her şey apaçık ortadayken, nedense sadece bizim yargı, gerçeği ortaya çıkaramıyor ve dört yıldır asıl sorumlulardan hesap sorulamıyor. Dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan TÜSİAD Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada "Zaman aşımı anlayışı yargının iflasıdır, bunu kabullenemiyorum" dedi. Adaletin en kısa sürede gerçekleştirilmesini istedi. Hrant Dink cinayetinin de yargıda takılıp kaldığını belirtti. İşler, yargıyla bürokrasi arasına sıkışmış durumda... Katledilen Hrant Dink'in bedeni, yattığı Agos'un önündeki o kaldırımdan hâlâ kaldırılmıyor ve toplumun üstündeki bu kanlı kâbus bir türlü hafiflemiyor.
Oysa cinayeti çözmekle görevli kuruluşlar her yıl vatandaşın vergilerinin ne kadarını kendilerine alıyorlar biliyor musunuz? Dink suikastını çözmekle görevli kuruluşlar, vatandaşın vergileriyle karşılanan devlet bütçesinden tam tamına 13 milyar dolar alıyorlar!
Bu 13 milyar doları kimler mi alıyor?
Hrant Dink cinayetini çözmekle görevli olan Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 2011 yılı bütçe ödeneği 10.5 milyar lira... Adalet Bakanlığı'nın bütçesi 4.8 milyar lira... Jandarma Genel Komutanlığı'nın bütçesi 4.5 milyar lira... MİT bütçesi 665 milyon lira... Yüksek mahkemelerin bütçeleri ise 246 milyon lira tutuyor. Anlayacağınız cinayeti çözmekle görevli kuruluşların devlet bütçesinden aldıkları ödenek toplamı 20.7 milyar lirayı buluyor. Bu kadar paranın karşılığı dünya ölçüsünde 13 milyar dolara denk geliyor.
Vatandaş 13 milyar doları cinayetler önlensin ve çözülsün diye veriyor ama sonuç yok. Rahip Santoro ve üç misyoner cinayetleri de hâlâ çözülemedi. Ayrıca pek çok faili meçhul de yıllardır çözüm için bekliyor. Niye anlattık bütün bunları?
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan dün Sabah'ta yer alan beyanatında "Akaryakıtta vergi yüksek doğru ama biz gelir vergisi toplayamıyoruz. Türkiye'deki bütün işadamları, avukatlar, iş dünyası, mühendisler, doktorlar topu topu ne kadar vergi ödüyor? İki milyar lira gelir vergisi" diyor.
Peki devlet, en asli işi olan cinayeti çözmek ve adaleti gerçekleştirmek görevlerini yerine getiremiyorsa iş dünyası niye vergi ödesin? Bir devleti devlet yapan her şeyden önce vatandaşın yaşam hakkını, güvenliğini ve adaleti sağlamaktır. Ödediği vergilerin karşılığında bu hizmetleri alamayan vatandaş asıl kalkıp devlete sormalı: "Sen bu vergileri niye benden alıyorsun?"
O halde Bakan, iş dünyasında ödenmeyen ya da eksik ödenen vergilerden yakınırken, kamu kurumlarının performans denetimlerini de yapmalı. Denetim sonuçlarına bakıp, başarılı olamayan kamu kuruluşlarına, ödeneklerini kullanmaları için nakit para sağlanmamalı. Belki de görevini tam anlamıyla yapacak yeni birimlere görev verilmeli. Hatta özel sektöre de cinayetlerin çözümünde sorumluluk verilip, cinayetler elbirliğiyle aydınlatılmalı.
Ancak ondan sonra devletin yöneticileri olarak vatandaşın karşısına çıkıp, "İşte cinayetleri çözdük... Adalet gerçekleşti. Size, gerçek bir devletin vermesi gereken güvenlik ve adalet hizmetini veriyoruz. Biz görevimizi yapıyoruz. Siz de bunun karşılığında vatandaş olarak görevinizi yapın ve vergilerinizi ödeyin" talebinde bulunmalı. Doğrusu budur. Yoksa devlet devletliğini bilmezse, vatandaştan vergi toplamak hayal olur.