Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

Kansız Anadolu ihtilalini kanla bastırmak istiyorlar

Anadolu sanayicisi hızla büyüyor. Devlet yardımı almadan dünyanın dört bir yanına ürettiği malı satıyor. Parayı, hem iç pazardan hem ihracattan kazanıyor. IMF'den para istemiyor. O, devlet rantının peşinde koşmuyor. O, içeride ve dışarıda rekabet içinde çalışmak istiyor.
Anadolu işadamlarının kendi ayakları üzerinde durarak yaptıkları üretim, İstanbul'un, devletin imkânlarıyla büyümüş statükocu işadamlarını çok endişelendiriyor. Çünkü Anadolu sermayesinin başarısı, statükonun devlet rantlarına dayalı olan sisteminin yalanlarını bir bir ortaya döküyor.
İstanbul Sanayi Odası'nın yeni açıkladığı 'Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşu 2009 raporu" na göre, Anadolu firmalarının ilk 500 firma içindeki sayısı hızla artıyor. Konya'dan 8, Gaziantep'ten 16, Dörtyol'dan 5, Denizli'den 3, Kahramanmaraş'tan 6, Trabzon'dan 2 ve daha pek çok Anadolu ilinden firmalar artık Türkiye'nin ilk 500'ü arasında yer alıyor.
Ayrıca Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği'nin dün basında açıklanan yeni verileri de Anadolu'yla ilgili yeni hamlelerin işaretini veriyor. Veriler, Anadolu illerinde hizmet veren alışveriş merkezlerinin yılın ilk altı ayında büyük bir ciro patlaması yaptığını ortaya koydu. Düşünün, Anadolu illerindeki AVM'ler, elde ettikleri ciroyla İstanbul'u geride bıraktılar. Anadolu'daki AVM'lerin toplam cirosu 6.5 milyar lira olurken, İstanbul 6.1 milyar lirada kaldı.
Peki bütün bu rakamlar ne anlama geliyor? Anadolu'da üretim patlarken, ticaret ve tüketim de patlıyor. İşte bu büyük değişim... Daha doğrusu AK Parti iktidara geldikten sonra hızlanan bu büyük dönüşüm... Daha da net ifade edersek, Anadolu'da yaşanan bu 'kansız ihtilal,' İstanbul'un statükocu işadamlarını fazlasıyla rahatsız ediyor. Çünkü bu dönüşüm, başta hukuk sistemi ve siyaset olmak üzere artık üst yapıyı zorluyor. IMF'nin denetimi olmadan hazırlanan bütçeler, İstanbul sermayesinin bütçe üzerindeki vesayetini, yani İstanbul'un, memleketin gelirleri ve harcamaları üzerindeki kontrolünü kaldırıyor. Halkın parası demek olan bütçeden kendilerine aktardıkları paralar artık bitiyor.
Ekonomideki değişim sadece statükocu sermayenin bütçe vesayetini değil, yeni anayasa değişiklikleriyle asker ve yargının siyaset üzerindeki vesayetini de ortadan kaldırıyor. Çünkü güçlenen Anadolu sermayedarı, geleceğini Türkiye'nin demokratik hukuk devleti olmasında görüyor. Güvenceyi hukukta, sivil anayasada arıyor. Bu yüzden de anayasa değişikliğini, yargı reformunu ve referandumu destekliyor. Bürokratik vesayet olmadan, halkın seçtiklerinin yöneteceği bir Türkiye ise sistemin egemenlerini, statükocularını ürkütüyor.
Demokratikleşme ve sivilleşme sürecini durdurmak için referandum öncesinde çeşitli provokasyonlar yaşanıyor. Türkiye bu sahneleri ilk kez yaşamıyor. Ama ilk kez yaşadığı şu. Bu kez, üretimle, terle, emekle, cesaretle, rekabetle 'kansız!' yapılan Anadolu ihtilalini, kanla bastırmaya çalışıyorlar. Bazı taşeronları kullanarak Türk-Kürt çatışması çıkartmaya çalışıyorlar. Ekonomisi bütünleşen Anadolu'yu bölünüyormuş gibi gösteriyorlar. CHP, MHP ve BDP gibi statükocu partileri de yanlarına alıp, referandumu erteletmeye, AK Parti'yi düşürmeye çalışıyorlar. Bunun için de kanlı bir sürece itmekten çekinmiyorlar. Kısacası kansız yapılan Anadolu ihtilalini, kanla bastırmak istiyorlar.
Önceki gün bir televizyon kanalında bir kadın akademisyen "biraz duralım, nefes alalım.Yoksa felaket olacak' diyordu. Yani, 'demokratik açılıma ara verelim, anayasa değişikliğini durduralım, referandumu erteleyelim. Yoksa çatışma çıkacak' diyordu. Durup nefes alacaktık ve eski sisteme geri dönecektik. Böylece savaş çıkmayacaktı.
Şiddet her yükseldiğinde görüşlerine başvurulan bu siyaset bilimcimiz, galiba Türkiye'de 25 yıldır bir savaşın yaşandığının farkında değil. Bu savaşı ancak Türkiye'nin demokratikleşmesi darbe anayasasının sivilleşmesi bitirebilir. Kendisi Batı'da yaşıyor ya, Anadolu'nun doğusundaki savaşı yok sayıyor. Halbuki Anadolu insanı bu çağda yaşamak istiyor.Bunun için daha fazla demokrasi ve özgürlük istiyor. Çatışma, savaş istemiyor.
Çünkü Anadolu'nun üreticileri, silah komisyonculuğu, tank temsilciliği yapmıyorlar. Devlete helikopter satmıyorlar. Onlar, insanların ayakkabıdan gömleğe, araba farından çikolataya kadar ihtiyaç duydukları malları rekabet ortamında üretiyorlar ve gene kıyasıya rekabet ortamında bunları Türkiye ve dünya tüketicilerine satıyorlar. Dolayısıyla bir tek şey istiyorlar. Barış, demokrasi, özgürlük, ve hukukun güvencesi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA