İnegöl ve Hatay'da çıkan olayları fırsat bilen CHP ve MHP başkanları, demokratik açılımın toplumu böldüğünü iddia ediyor. Oysa toplum bölünmedi, aksine CHP ve MHP tabanları bölündü. Dün Milliyet'te Fikret Bila'ya konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İnegöl ve Hatay'daki olayları kastederek, "Toplum karpuz gibi bölündü" diyor. Halbuki çıkarılan olayların referandum öncesinde birer provokasyon olduğu ortada. Amaç, kaotik bir ortam yaratmak ve anayasanın değiştirilmesini ve AK Parti'nin referandumdan güçlenerek çıkmasını engellemek.
Kılıçdaroğlu'nun yanı sıra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de provokasyonları fırsat bilip hemen olağanüstü hal ilan edilmesini istemesi, aynı hedef bağlamında değerlendirilmeli. Ayrıca, statükocu iş adamları derneği TÜSİAD'ın referandumu engelleme çabaları da bu ortak senaryonun parçası olarak görülmeli. CHP, MHP ve statükocu iş adamlarından oluşan "hayırcı üçlü"nün tek hedefinin AK Parti'yi iktidardan düşürmek olduğu artık gerçek olarak ortada.
Peki CHP, MHP ve statükocu iş adamlarının tek hedefinin Ak Parti'yi düşürmek olduğunu nasıl anlıyoruz?
Önceki gün açıklanan İstanbul Sanayi Odası'nın '500 büyük sanayi kuruluşu 2009 raporu'nda, ilk 500 büyük şirket arasına, görülmedik çoğunlukta, 80'e yakın Anadolu sermayeli şirket girdi. Bunlardan bazıları ilk yüze, geçen yılki en arka sıralarından sıçrayarak girdiler.
İşte Anadolu sermayesinin bu sıçraması, devlet rantlarıyla geçinen statükocu sermayeyi ciddi ürkütüyor. Onları, bir varoluş savaşına itiyor. Artık rant sağlayamadıkları için yaşamalarının tek çıkar yolu olarak AK Parti'nin iktidardan gönderilmesini görüyorlar. Dolayısıyla CHP ve MHP gibi statükonun temsilciliğini üstlenen partilere büyük destek veriyorlar.
Ama bir sorun var. CHP ve MHP tabanının bir kısmı Anadolu sermayesine uzak değil. Hatta pek çok CHP ve MHP'li, anayasa referandumunda "evet" oyu vereceğini açıklıyor. Dolayısıyla CHP ve MHP liderleri, kendi tabanlarındaki bölünmeyi gözlerden saklamak için toplumu bölünmüş gibi göstermeye çalışıyorlar. Gelelim toplumun bölünmediğinin aksine bütünleştiğinin ekonomik izahına…
CHP ve MHP liderlerinin ileri sürdüğü gibi toplum bölünmüş olsa, aynen 12 Eylül 1980 öncesinde olduğu gibi ekonomide büyüme dururdu. Halbuki ekonomi hızla büyüyor, kapasite kullanım oranları, yabancı sermaye girişi beklenin üzerinde artıyor. İstanbul borsası, rekor kırarak 60 bini aşıyor. Hazine son kırk yılın en düşük faiz oranlarıyla borçlanıyor. Ve, TL istenmemesine rağmen değerleniyor. Eğer dedikleri gibi toplum bölünseydi, başta TL'ye güven kalmaz ve döviz fırlardı.
O zaman sorun ne? Sorun, CHP ve MHP yönetimlerinin kendi tabanlarından kopması. Mesela CHP ve MHP'nin tabanlarının bir bölümü, 12 Eylül darbe anayasasına karşı. Darbecilerden hesap sorulmasını istiyorlar. Kendi partilerinin, referandumu boykot eden BDP ve PKK ile aynı "hayırcı" çizgiye oturmasını ve vesayet rejimini savunur hale gelmesini kabul edemiyorlar.
Anlayacağınız referandum, siyasi partileri iyice ikiye kırdı. Referandumdan sonra siyasi partiler asla eskisi gibi olamayacak. Çünkü bölünüyorlar. Üstelik sadece CHP ve MHP bölünmüyor, BDP de bölünüyor. Dün Taraf'ta Neşe Düzel'e konuşan, bir dönem Öcalan'ın en yakınında yer alan ve PKK'yı savunan avukat Hüseyin Yıldırım, " BDP'nin anayasa paketine boykot etmesi hiç doğru değil. Bu anayasa paketi Kürtlerin de Türklerin de lehine. AK Parti bir değişim süreci başlattı. Sen niye AK Parti'ye savaş açıyorsun ki?" diye soruyor.