Dün açıklanan rakamlara göre, yıllık enflasyon, son iki ayda yaklaşık iki puan geriledi. Haziran ayındaki yüzde 0.56'lık düşüşle, yıllık enflasyon oranı yüzde 8.37 oldu. Hatırlarsak, bu yılın şubat ayında da enflasyon birdenbire iki puan yükselmişti.
Peki enflasyon niye böyle hızla yükseliyor ya da düşüyor?
Bunun nedeni enflasyon hesaplamasında yatıyor. Türkiye'de tüketici fiyatlarındaki değişiklikler, 446 maddenin aylık fiyatlarına bakılarak yapılıyor. Bu 446 maddenin içinde gıda ve alkolsüz içkilere yüzde 27.60 oranında bir ağırlık veriliyor.
Yani tüketici enflasyonunun neredeyse dörtte birinden fazlasını gıda ve alkolsüz içecekler oluşturuyor. Durum böyle olunca soğan, limon, domates, kiraz ve biber gibi sebze ve meyve fiyatlarındaki artışlar enflasyonu belirleyen ana mallar haline geliyor.
Oysa Türkiye'de işlenmemiş gıda ürünlerinde ithalat, toptancı hallerinin fiyatlara olumlu etkisi ve tarımsal hasar sigorta sistemi işlemiyor. Gıda ürünlerinin enflasyon hesaplamasında çok fazla ağırlıklı olması, enflasyon oranında sıçramalara neden oluyor.
Tabii ortaya tuhaf bir durum çıkıyor. Sanki herkes günde kilolarca soğan yiyormuş gibi bir anda kışın enflasyon iki veya üç puan yükseliyor. Ardından yaz ayları gelince enflasyon birdenbire herkes gününü kiraz yiyerek geçiriyormuş gibi iki veya üç puan geriliyor.
Bu noktada aklınıza hemen farklı enflasyon ölçümleri gelebilir. İşlenmemiş gıda, enerji, alkollü içkiler, tütün ve altın fiyat gelişmelerini dikkate almayan 'çekirdek enflasyon' ve diğer enflasyon ölçümlerini de yayınlıyor Türkiye İstatistik Kurumu diyebilirsiniz. Ama hepimizin dikkate aldığı ölçü tüketici fiyatları oluyor. Bu nedenle de tüketici enflasyonunu gerçekçi bir biçimde ölçmek gerekiyor.
Peki gerçek tüketici enflasyonu nasıl ölçülebilir?
Mevcut tüketici enflasyonu ölçülürken alkollü içki ve tütün fiyatlarının ağırlığı yüzde 5.31 iken, sağlık fiyatlarının ağırlığı yüzde 2.55 oranında alınıyor. Negatif dışsallığı olan, yani çevreye ve insana zarar veren alkollü içki ve tütün fiyatlarındaki oynamalar, sağlık fiyatlarından daha önemli hale geliyor. Halbuki sağlık harcamaları dünyanın her yerinde aile bütçesi için daha öncelikli ve ertelemesi mümkün olmayan giderler arasında yer alır.
Mevcut tüketici enflasyonunun ölçümünde, yine herkes yemeğini kendisi pişirip yiyor ön kabulüyle lokanta hizmetlerinin ağırlığı düşük tutuluyor. Eğitim, eğlence ve kültür harcamalarına da düşük ağırlık verilip enflasyonun gerçek oranı anlaşılamıyor. Gerçek tüketici enflasyonunu bulmak için sağlık, eğitim, eğlence kültür, ulaştırma, lokanta fiyatlarının ağırlığının artırılması gerekiyor.
Doğru ve gerçek bir enflasyon rakamına, tüketilen maddelere doğru ağırlıklar verilirse ulaşılabilir. Böylece enflasyon oranı hem daha istikrarlı olur hem de bugünkü seviyesinin altında daha düşük bir rakamda kalır. Böylece hem faizler geriler hem de döviz kurları ihracata engel olmaz.