Türkiye İstatistik Kurumu dün 2010'un ilk üç aylık büyüme rakamlarını açıkladı. Türkiye ekonomisi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11.7 büyüdü. Böylece G-20 ülkeleri arasında 11.9 büyüme oranıyla şampiyon olan Çin'in ardından Türkiye ikinci sırayı aldı. Türkiye, OECD sıralamasında ise en hızlı büyüyen ülke oldu.
Peki Türkiye Çin'in büyüme hızını niye geçemedi? Geçemedi çünkü Çin, ABD ve Japonya ile yoğun ticaret yapıyor. Türkiye ise Avrupa ülkeleriyle benzeri bir ticari ilişki içinde. Amerikan ekonomisi bu yılın ilk üç ayında yüzde 2.5, Japonya ise yüzde 4.6 büyüdü. Oysa Avrupa para sistemindeki ülkeler ancak yüzde 0.5 büyüyebildi. İşte bu nedenle Türkiye, Çin'i geçemedi. Eğer Avrupa, biraz daha hızlı büyüseydi, Türkiye, Çin'i muhakkak geçerdi ve ekonomik büyümede hem OECD hem G-20 şampiyonu olurdu.
Türkiye ekonomisinin çok çabuk toparlanması nedense içeride bir kesimi memnun etmedi. Dün bazıları "Hâlâ rekor kıramadık" diyerek, yakalanan büyüme oranını küçümsediler. Oysa kriz lobisinin ısrarla sürdürdüğü kötümser bekleyiş kampanyalarına rağmen Türkiye ekonomisi rekor kırdı.
Yurtdışından bazı banka ve yabancı ekonomistlere "Türkiye batacak" dedirtenler, istedikleri rantı devletten alamadıkları için şimdi böyle garip tepkiler veriyorlar ve Türkiye ekonomisinin olumlu verilerine dudak büküyorlar. IMF'den 35 milyar dolar alınıp kendilerine verilmesini istemişlerdi. Eğer bu para kendilerine aktarılmış olsaydı, muhakkak ki bugünkü tepkilerini göstermeyeceklerdi.
Hükümet IMF'den para almayınca, epey sendelediler. Alıştıkları düzenin bittiğini anladılar ve kendi kendilerine olan borçlarını yurtdışında tuttukları paralardan ödemek zorunda kaldılar.
O dönemde kriz lobisi Türkiye ekonomisiyle ilgili neler söylemedi ki! "IMF ile anlaşma yapılmadığı takdirde ekonomi büyüyemez" bile dedi. Doğrusu dün açıklanan 11.7'lik büyüme oranı, borçlarını halkın sırtına yüklemeye alışmış olan statüko taraftarlarına iyi bir cevap oldu.
Gelelim bundan sonra neler olacağına?
Yüksek büyüme hızı kamu bütçesi gelirlerine de olumlu katkı yapacağı için, her şeyden önce kamu maliyesinde bir sorun çıkmayacak. Mali kural uygulaması zaten yatırımcılara önemli bir güvence veriyor. Eğer Anayasa Mahkemesi demokratik anayasa için referandumun önünü kesmezse, Türkiye yüksek oranlı ve sürdürülebilir büyüme hızını önümüzdeki yıllarda da gerçekleştirebilecek. Anlayacağınız Türkiye ekonomisini daha da büyütmek ve Türkiye halkını zenginleştirmek için demokrasi şart.