Hayır!. Silinenleri değil, kalanları soruyorum.. Hani, 3 ya da 4 kulüp başkanı hazırlamış o listeyi, falan filan, deniyor ya..
Doğru ise, o başkanlar, cumartesi ve pazar günü oynanan maçlarla belli oldu sanırım.. Önce Trabzonspor ve sonra Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş sırası ile, üç büyüklere dikkat!!!
Dikkat edecek olanlar, "kalan hakemler"..
Bu sıraya dikkat etmek kaydı ile, maçlarda bu dört takımı gözettiğinizi hatta açıkça belli etmezseniz, arka arkaya üç Dünya Kupası'nda maç yönetecek ilk ve tek dünya hakemi olsanız fark etmez, gidersiniz.. Kalanlar geçen hafta mesajı almış göründüler..
Zorbay Küçük'ten başlayalım.. Korumaya alınan 4 takım listesinin başında bulunan Trabzon ile en sondaki Beşiktaş arasındaki maçı yönetti.
Aslında puana ihtiyacı olan takım Beşiktaş'tı.. Yenilse bile en yakın rakibinden 10 puan önde, son 7 haftaya girecek Trabzon'un şampiyonluğu kaybetme ihtimali yoktu ama, 8. durumdaki Beşiktaş'ın hâlâ ilk dörde girip Avrupa şansını elde etme ihtimali önemli ölçüde vardı.
Amma velakin Zorbay Küçük ve VAR'da adını pek çoğunuzun pek bilmediği Erkan Engin maçı, hakem kıyafetinin altında Trabzon forması giyerek yönettiler.. Nasıl mı?.
Trabzon lehine verdikleri tüm kararlar, yani düdükler ve kartlar doğruydu. Ama Beşiktaş lehine düdük ve kartların hem de en kritik olanları çalınmadı..
Örnek.. Maçın daha başlarında Beşiktaşlı Souza'nın ayak bileğinin üstüne, öyle şiddetle daldı ki Trabzonlu, Souza'nın kaval kemiği kırılabilirdi. Ters ayakla hem de bu ölçüsüz ve fevkalade dalış kırmızı olmalıydı.
Zorbay Küçük sarı bile çıkarmadı. Kırmızılık durum olduğu için Erkan Engin çağırabilirdi. O da çağırmadı.
Trabzon daha maçın başlarında 10 kişi kalsaydı..
(Yayıncı kuruluş da, Fener lehine olsa bin defa tekrar edeceği pozisyonu unuttu.
Bu yüzden, o kırıcı tekmeyle dalanın adını yazamıyorum.) Ardından, Puchaz gene ters ayakla daldı ve Batshuayi'nin ayağına bastı..
Zorbay Küçük bu defa da "Devam" dedi ve net penaltıyı çalmadı. VAR'daki Erkan Engin de çağırmadı..
Oyun 0-0'ken bir kırmızı karttan, bir de penaltıdan kurtulmak nedir, adını bilmediğim, hâlâ da öğrenme gereği duymadığım MHK Başkanı bana söyler mi?.
Ayni Zorbay Küçük'ün üç hafta evvel Fener- Trabzon maçında İrfan Kahveci'yi daha 17'nci dakikada yanlış bir kırmızı kartla oyundan atmış olması, bir tesadüf mü, yoksa Trabzon- Beşiktaş maçına özellikle konması için sebep mi?.
Dahası o MHK Başkanı?.
Ya o kaleciye pasta verdiği çift vuruşta, atış kuralını hem Zorbay'ın, hem Erkan'ın bilmeyişine ne demeli?.
O çift vuruşu yanlış yerden attırdı. Barajı yanlış yerden kurdurdu.
Öyle ki, artık Beşiktaş'ın gol şansı, yüzde 1 veya 2'ye düşmüştü.
Oysa frikik kuralda yazan yerinden atılsa, baraj doğru yerde kurulsa, nerdeyse yarım penaltılık bir durum ortaya çıkacaktı.
Zorbay ve Erkan kuralı bilmiyorlar mı?.
O zaman bunlar nasıl hakem?.
Biliyor da, Trabzon'a destek mi yağdırıyorlar?.
O zaman bunlar nasıl hakem?.
Galatasaray-Karagümrük maçında, Karagümrük yılın en kötü maçlarından birini oynadı. Galatasaray'ın hakem desteğine hiç ihtiyacı yoktu. Ama Ali Şansalan'ın hakem kılığı altında Galatasaray forması vardı. Hemen tüm yorum haklarını Galatasaray lehine kullandı.
Tarihin en kötüsü Kayseri önünde, Fener'in de öyle.. Ama Özgüç Türkalp de aynen Şansalan kafasıyla yönetti maçı..
Küçük, küçücük kulüpler?. Siz sessiz sedasız Süper Lig figüranları olmaya devam edin.
*
Ben bu satırları yazarken, Süper Lig Yayın Hakkı ihale sonucu henüz açıklanmamıştı.
Bu "Utanç Ligi, Sahtekârlar Kupası" maçlarını seyreden mi kaldı ki, reyting yapıp reklam alacaklar da kazanacaklar?. Kim verir ki, istenen parayı..
Katar şeyhi müdahale eder de "Biz Süper Lig'den takım satın alıp süper futbolcular transfer edeceğiz. O zaman seyirci artar. Fiyatı biraz artırın" demişse beIN'cilere, o zaman başka..
***
EN İYİSİ VE UMUTLUSU BEŞİKTAŞ!..
Trabzon'un şampiyonluğu garanti.
Avrupa'ya gidecek 2 takım da belli.
Konyaspor ve Fenerbahçe. Dördüncü aday Alanya.. Ama çok kötü futbol oynamaya devam ediyor. Bu yüzden bu son yer için iddia var ligde, hepsi o..
Çünkü dipte artık mücadele bitti..
Altay, Göztepe, Rize ve Malatya'nın düşmeleri garanti gibi.. Mucize ötesi bir şeyler olması gerek.
Şu ana dek izlediğim sekiz maçtaki 16 takım içinde en iyisi Beşiktaş.. Valerien İsmael, seyirci önünde ilk sınavını çok iyi verdi. Yani Çebi ve kafasındaki Şenol Güneş'in işi zor. Zor olması da Beşiktaş lehine.. Çünkü İsmael'e bu ilk sınavında benim gibi "çok iyi" not verenlerin sayısı pek yüksek..
"Hücum futbolu" lafından bile nefret eden, "Hele çekil yeme, nasılsa bir tane atarsın" kafasında olan Kemal Belgin ve "Yenemiyorsan yenilme" gibi, matematiğe ve mantığa aykırı bir lafı her fırsatta tekrar eden Erman Hoca gibi "Maçı ve seyir zevkini öldürsen de ille de savunma" diyenler Trabzon-Beşiktaş maçını izlediler herhalde..
Kemal, elinde uygun adamlar olunca "3'lü savunma"nın ne olduğunu görmüştür, sanırım..
Üçlü savunma bir hücum futbolu taktiğidir ve seyir zevkini yükseltir..
Bu yüzden milli takımlar dahil, Avrupa'da pek çok takım, 3'lü savunma ile oynuyor..
Türkiye'de medya 3'lü savunma oynayanlara ateş püskürür ve saldırırken, hem de ligin bitmesine 8 hafta kala gelen bir hocanın 3'lü savunma ile sahaya çıkması ne demek?.
Trabzon'u, Trabzon'da elinden kaçırması demek..
Aynen öyle oldu.. Hakemin fevkalade desteğini arkasına almasına rağmen, Trabzon yenilmekten zor kurtuldu..
Neden?.
Çünkü İsmael Hoca'nın elinde 3'lü savunma için "olmazsa olmaz" yani "gerek şart" 5 adamın beşi de vardı.. 3 stoper.. Welinton, Vida ve Montero..
Hepsinden önemlisi de, 2 bek..
Savunmaları güçlü.. Hücuma çıkışları ve katılmaları çok hızlı.. Adam eksilten, iyi pas veren, iyi de şut atan 2 çok yetenekli bek..
Rıdvan ve Rosier..
Maç boyu bu ikisini seyretmeye doyamadım.
Oyuna katkıları da fevkalade yüksekti. Bu ikisi Beşiktaş'ın en çok koşan, ama gene de 90 dakikanın sonuna dek ayni tempo ile oynayan adamlarıydılar..
İsmael Hoca, kısa süreli antrenmanlarda, elinde 3-5-2 değil, 3-4-2-1 oynayabilecek kadronun olduğunu görmüş ve cesaretle sahaya sürmüş..
Alkış..
Talihsizliği, o en ilerdeki 1 var ya.. O yok işte elinde.. Ne Batshuayi, ne de sonlara doğru onun yerine oyuna soktuğu Kenan Karaman, Beşiktaş'ta yedek bile olacak durumda değiller..
Eldeki en iyi forvet, Güven.. Ama bu genç adama da, Şenol Güneş'ten bu yana güvenen tek kişi çıkmadı.. İsmael Hoca idmanlarda onu denemeli. Güven, kanat da oynayabilen bir santrfor arkası aslında..
Önde santrfor çapraz koşu yapacak, o dalıp golü atacak..
Karagümrük önündeki Galatasaray'la, Domenec ilk defa bir maça çok iyi başladı.. 15-20 dakika falan, bu sene gördüğümüz en iyi Galatasaray'ı izledik.
Tabii bunda hakemin daha dördüncü dakikada icat ettiği bir penaltı, hemen arkasından, Cicaldau- Babel ikilisinin göze çok hoş gelen verkaç atağının golle sonuçlanması da vardı. 12'nci dakikada 2-0 öne geçilince, Karagümrük için açık oynamaktan başka çare kalmadı. Ama, ondan sonra da sahada Galatasaray kalmadı.
..Ve sahaya o çok akıllı 11'i çıkaran Domenec Hoca da, kenardan oyunu seyre başladı, âdeti olduğu üzere.. Eğer Karagümrük'te topa düzgün vuran bir, tek bir kişi olsa, maç 2-0'dan hatta gidebilirdi.
Kaçan penaltı, penaltıdan daha kolay pozisyonlarda topu dışarı attılar, durmadan..
Galatasaray seyircisine, arkasına yaslanıp rahat maç seyretmek haram sanki...
Fener böyle yakalarsa oyuyor.
Galatasaray yakalarsa, seyircisi maç sonuna dek ıstırap çekiyor..
Aynen de öyle oldu.. Hele o sahanın en kötüsü Pesiç'e attırılan penaltı kaçmasaydı..
(Beşiktaş penaltısını da sahanın en kötüsü attı. O da kaçırdı tabii.. Maçın başından beri kötü oynayan bir adamın penaltıyı iyi atmasını beklemek, nedir hocalar.) Domenec, hâlâ Halil kimliğini tanıyamadı.
Bu genç adam en iyi forvet arkası.. Onu 90+3'te Gomis'in yerine almak, çocukla alay etmek.. "İki dakka sahada görün de tam prim al" demek.. Sadaka mı veriyorsun, yok ettiğin gence be adam?.
Gomis varken, Halil santrfor arkası oynar.. Hele Kerem de kanatta ise.. O zaman gör, yok etmek için adeta çırpındığın bu gencin ne olduğunu..
Kerem çıktığında Barış'ı, Taylan çıktığında da Halil'i alacaktın, mesela..
İsmail Kartal sahanın kenarında ..
Başkan Ali Koç, dünyaya ilan ede ede Avrupa'da hoca arıyor.. Bu nasıl bir ayıptır, bilmem ama, İsmail Hoca, Başkan Ali Koç'a "Fenerli nasıl olunur" dersi verecek kadar iyi Fenerli..
İşini iyi yapıyor.. Ligin Hikmet Hoca ile en iyi oynayan takımlarından Kayseri'yi birbirinden güzel gollerle dörtledi.. Son golün dakikasına dikkat.. 90+3.. 3-0 galipsin..
Haftaya Galatasaray derbin var.. Takım hâlâ gol peşinde.. Futbol böyle oynanır beyler..
90'ın önünde ve arkasında en çok saldıran, en çok gol atan takım Fener.. Çünkü maçı son düdük çalmadan bitirmiyorlar, bildim bileli..
Yani, bu haftaki derbi ne olur derseniz?.
Yukarda dedik ya..
"Fener yakalarsa oyar. Galatasaray yakalarsa, seyircisi maç sonuna dek ıstırap çeker.."
***
İŞİN SONU KARAKOLDA BİTSE, İYİ...
A Spor'daki haftalık programım yüzünden, müdürüm ve sunucum Ender kardeşin kulaklarını çınlata çınlata, on maçın hepsini izliyorum ya.. (İzlerken uyuyakaldıklarımı duymamış olun ve görmezden gelin..)
Süper Sahtekârlar Ligi'nde iğrenç rezillik hep tıpkısının ayni, "Önce çığlık, sonra havaya zıplayış, sonra denize dalar gibi çime uçuş, sonra gene çığlık çığlığa yerde üç tur yuvarlanış, sonra yüzükoyun uzanmış dururken, bir elle yüzü veya ayak bileğini tutuş, öbür elle çimleri tokatlamaya başlayış" hareketini, ayni yönetmenden öğrenmiş tiyatro oyuncuları olarak, hakemin oyunu kesmesine ya da hakem devam ettirse bile, gerzek bir futbolcunun topu taca atmasına kadar sürdürüp ille de oyunu durduran oyuncular yüzünden, "dünyanın en çok duran" ligini oynuyoruz.
Bu kadar sık ve bu kadar uzun duran oyun durmadan soğuyor, bir. Oyun kurmaya vakit kalmıyor, iki.. O zaman da "seyir sporlarının en popüleri" futbolda seyre değer bir şey kalmıyor.
Bu rezillik iki yıldır sürüyor ve ne Federasyon'un ve onun Merkez Hakem Kurulu'nun, ne de hakemlerin umurunda olmuyor.
Yahu hakem!. Futbolcu bozuntusu bu tiyatroyu oynarken, maçı devam ettiriyorsun. Yani yutmadın..
O zaman, sana yutturmaya kalkan adam bozuntusunun alnına "sarı"yı dayasana, "hakemi aldatmaya teşebbüs suçu"ndan.. Hayır.. Herifçioğlu yutturursa, faulü, penaltıyı kazanıyor, rakip de kartı yiyor. Yutturmazsa ceza yok..
Yani ülkede yasa şöyle..
Hırsızlık yapıyorsun.
Yakalanmazsan yanına kâr.
Yakalanırsan, ceza yok.. Bu "hırsızlığa teşvik" değil de nedir?.
Halkın seyir zevkini çalmanın cezası yok bu ülkede..
Futbolu katletmenin de..
O zaman hangi geri zekâlı yönetici, marka değeri nerdeyse sıfıra inmiş ligin yayını içini istenen milyarları verir?.
Bu Federasyon gidecek.
Onunla birlikte, yargıya ve adalete meydan okuyan, Osmanlı kadısı gibi bir hükm-i karakuşi kafasına göre alıp, 13 üst düzey hakemi temizleyen, bu kararı yargıdan (yani Tahkim'den) döndüğü anda da "Onlar ne karar alırlarsa alsınlar, ben bu 13 hakeme görev vermeyeceğim" diyen ve dediğini de geçen hafta uygulayan bu MHK Başkanı ve kurulu da gidecek.
Bunlar gitmedikçe, bu lig temiz olmayacak ve muhakkak, bu ülkenin yargısı, adli mahkemelerle başlayıp gerekirse Anayasa, hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne dek gidecek ve Türk futbolu içinden çıkması çok zor bir bataklığa sürüklenecektir.
Bunun sonuçlarını, yani işin nerelere varacağını, her Türk vatandaşının iyi, hem de çok iyi düşünmesi gerekir!.
***
TEBESSÜM
Geceleri iPad'imi çalıştıramayınca çıldırıyorum.. Çünkü evin tablet uzmanı uykuda oluyor. Saat dokuzda yatağa gidiyor da.. Çünkü o 5 yaşında!..
***
SEVDİĞİM LAFLAR
İyi ve uzun yaşamanın sırrı.. Yarısını ye.. İki misli yürü.. Üç misli gül.. Ve ölçüsüz sev. Tibet atasözü