Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

34 DUU 383!.. İşte Kovid’in hızla yayılma sebebi!..

Cuma akşamı karşıya gidiyoruz, aylar sonra.. Kalamış'ta bir tatlı huzur alacağız, batan güneşi izlerken..
E-5'te ilerliyoruz. Sağımızdaki şeritte bir araba gidiyor. Sürücü önce sigara paketinin jelatinini çıkardı, artık arabayı hangi eliyle sürüyorsa.. Çöpünü otobana attı. Sigarasını yaktı.. İçmeye başladı.
Dirseği cam kenarına dayalı, külünü de yola silkiyor.. Ya acelesi var ya da canı sıkılıyor olmalı ki, o kalabalık trafikte slalom yapmaya başladı bir de, gene tek elle..
Caner'e "Şunun plakasını kaydet, pazartesi bana ver" dedim..
"Bu ülkede Kovid'in sebebi işte bu.."
Şimdi "Bizim ihtiyar bunak iyice üşüttü" diyecek çok çıkar, sosyal medyanın manyak trollerinde.. Hiçbirini okumam.. Adam yerine koyup ciddiye de almam ama, sizin içinizde de merak eden çıkar. Anlatmam lazım!.
Bu ülkede Kovid'le mücadele, en tepeden Cumhurbaşkanlığı makamından başlayarak veriliyor. Başkan durmadan canlı yayına çıkıyor. Yayılma sebebinin başta MMT kurallarına, yani Maske, Mesafe ve Temizlik'e uymamak olduğunu söylüyor.
"Evlerde dahi toplanmaktan kaçının" diyor.. Diyor da ne oluyor?.
Daha bu hafta sonu, gazeteler, "Ünlülerin Partileri" haberleriyle doluydu.
Örnek olan ünlüler..

Gece kulübü kapatıp âlem yapmışlar.
Polis basmış..
Aynen kalkıp o ünlünün villasının bahçesine gitmişler. Orda da komşular gürültüden şikâyet edince, polisler bu defa bahçeye gelmiş.. Ünlü, polisle dalga geçmiş.. "Evin içine de girin bari.." Polisler tısss. Dönmüşler..
Bu sabah gene kocaman bir ünlü partisi haberi..
Bunların hepsi fotoğraflarıyla yayınlanıyor..
Dikkat buyurun "örnek" dedim.. Neye örnek!.
"Bizzat Başkan'ın canlı yayında açıkladığı ve kesin uyulmasını istediği önlemlere aldırış eden yok" lafına canlı örnek..
"Bu ülkede polisin gücü sadece fakirlere geçiyor. Ünlüler her şeyden muaf" lafına örnek..
..Ve asıl ama asıl önemlisi..
"Bu ülkede, Kovid kurallarını ihlale konan cezaları takan yok" inancının doğru olduğuna örnek..
Şimdi İçişleri Bakanı'mız Süleyman Soylu'ya bir sorum var!.
"İstanbul Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü, bu ülkede toplam milyonla satan en yüksek tirajlı beş gazetede yayınlanan ve Cumhurbaşkanlığı makamına kafa tutan bu fotoğrafları ihbar kabul edip eylem yaptı mı, yoksa bu şımarık ünlülerin o partilerle tüm İstanbul'u, hatta yayarak ülkenin tamamını tehlikeye atmalarına seyirci mi kalındı?." Bir Sayın Soylu.. Hep söylüyorum..
Kovid Vuhan'da 1 kişiden çıktı ve yüz milyonlara yayıldı. Bir cenaze evine bir Kovid'li geldi, 34 kişiye bulaştırdı. O 34 kişi kaç kişiye bulaştırdı acaba?.
Şimdi, zengin ve ünlü cezayı takmaz, senin polisin tonla fotoğraf ve haberi ihbar kabul etmezse, bunu gören, okuyan, duyan millet "Biz Cumhurbaşkanlığı'nın açıkladığı kurallara uymalıyız" mı der, yoksa "Bir geri zekâlı ben mi kaldım" diye yarın mangal mı yapar?.
İkincisi Soylu Bakan'ım..
Doğrudur, herkesin başına polis dikemezsin.
O zaman düzeni sağlayacak şey, Ceza Hukuku'nun ruhunda yazılı..
"Ceza önleyici olmalı.." Yani "bedel ödetmek" için kesilen ceza toplumu korumaz. Suçu önleyen ceza korur.
Senin Akmerkez lokantasında bahşiş diye bırakılan paranın yarısı bile olmayan cezan kim için önleyici olur, Sayın Bakanım?.
Kim için önleyici olur?.
Bu birkaç paralı ve ünlü rezil yüzünden kapanmayı daha da artırır; mesela, sadece bahşişle aile geçindiren yüz binlerce komiyi, garsonu, yamağı aç bırakırsan, Kovid'i geç, bu ülkede sosyal adalet olur mu?.
Muhalefet medyası kıyamet koparıp "tam kapanma" istiyor ki, millet aç kalsın, hatta ölsün de iktidar zarar görsün..
Hayır.. Bu ülkeye tam kapanma değil, mümkün olan her türlü açılma gerek. Bunun yolu da, Başkan'ın açıkladığı önlemlere tam uymaktan ve salgını yavaşlatmaktan geçiyor, azdırmaktan değil..
İhlal edenlere komik, polisimize "Al şu üç kuruşu da bas git" dedirten paralar yazmak değil, "Yakalandım mı hapı yuttum" dedirten, hatta "cinayete teşebbüsten tutuklu yargılanma" yolları açan maddeler koymak gerekir ki, falanca ikoncan eğlenecek diye, gecekonduda yaşayan zavallı garsonun karısı, evdeki sobanın üzerinde çocukları oyalamak için taş kaynatmasın..
Cezaları "önleyici" boyutta almazsanız, Soylu Bakan'ım, bu ülke ne Kovid'den ne de onun kadar bela "Trafik Canavarı"ndan kurtulur..
Trafik canavarı ya!.
Bakan olduktan bir hafta sonra, tüm ülke Vali, Emniyet Müdürü, Trafik Müdürü, Trafik Fahri Müfettişleri ve benim gibi ilgili yazarlara bir albümsü kitapçık yolladınız ve trafik üzerine çok önemli işlevler anlatıp görevler verdiniz.. Kaç yıl oldu Sayın Bakan'ım?.
Bir santim ileri gittik mi?
Gitmiş olsaydık, o 34 DUU 383, yüzlerce insana şov yapar gibi, o rezillikleri hem de otobanda sergileyebilir miydi?.
Los Angeles'ta yapsın da görelim bakalım..
Hayır, Amerikan halkı daha eğitimli olduğu için değil..
Los Angeles'ta sokağı kirletmenin, slalom yapmanın, trafiğe engel olmanın ve tehlikeli araba kullanmanın cezaları, insanı doğduğuna pişman eder..
O DUU 383'ün yaptığını birisi LA'de yapsa, en az 5 bin dolar öderdi. 5 bin dolar orda zengin maaşı, bizde olduğu gibi.. 40 bin lira.. Yoksa hapis yatarsın. Varsa da yatarsın ya.. Trafiği tehlikeye sokmak ve kilitlemek en ağır suçlardır. Kırmızıda geçtin mi, hele tekerrür etti mi, ehliyetini alır, aptal kursuna sokarlar.. Komedyenler seninle dalga geçerek trafik dersi verirler orda.. Öyle bir adın çıkar ki çevrende rezil olursun..
Dahası 3 kuralı var.. Üç defa ceza aldın mı, hangi suçtan olursa olsun "Senin bu toplum içinde yaşama hakkın yok" derler ve 20, yazı ile yirmi sene hapse mahkûm olursun.
Bunların hepsini en az on kere yazdım bu köşede..
Bir şey daha yazdım..
"Uygulatamayacağınız kuralları koymayın ki, devletin saygınlığına halel gelmesin!." Bu cezalar "korkutacak" seviyeye getirilmezse, ne Kovid biter, ne ondan beter can alan trafik canavarı yok olur, Soylu Bakan'ım!.
..Ve hastanelerde yer kalmaz.. Allah göstermesin, mezarlıklarda da.. O şımarık ünlüler "Cinayete tam teşebbüsten yargılanmalı" deyişim işte tam da bu yüzden..

***


BRAVO SERDAR ALİ ÇELİKLER!.. BRAVO!..

Ne yazık ki, HaberTurk yazılı basında yok.. Turgay Ciner patronum kişisel hataları ile o harika gazetenin piyasadan çekilmesine sebep oldu. Şimdi hele o çok önemli köşe yazıları, dijital HaberTurk'te yayınlanıyor ve pek de kimsenin haberi olmuyor..
Galatasaray ne zamandır dökülüyor ve en büyük gazetelerimiz içinde "Fatih Terim" adı geçmeyen "güya" eleştiri yazıları kaleme alıyorlar.. Köşemde kaç defa yazdım..
Fatih Terim adı, sadece Galatasaray'ı içerden karıştırmak için üretilen düzmece haberlerde ve en ufak imaları dahi manşet yapan sayfalarda ve bunları deşen köşe yazılarında kasıtlı var..
Ne yazık ki, bu Fenerli medyanın en çok tesirinde kalan ve onların laflarına göre, takım ve taktik değiştirerek Galatasaray'ı oyuncak haline getiren Fatih Terim'in ta kendisi..
"Belhanda gönderildi" diye takım bu hale gelmiş iyi mi?. Fatih Terim onay vermediği halde (Lafa bakın lafa.. Yönetim kurulu kararları Fatih onay verirse yürürlüğe girermiş sanki..) Belhanda, o ruhsuz paçavra gönderilince Galatasaray çökmüş.. Bunu yedirmeye çalışıyorlar, Galatasaray camiasına.. (Tabii benden nefretlerini de kusuyorlar..
Kendilerinin yazmaya yürekleri yetmiyor ya, nefretleri ondan..) Neyse.. Onları ve yıllardır sürdürdükleri kampanyayı herkes biliyor.
Bugün sözüm o değil..
Hatay hezimeti, bozgunu, rezaleti, faciası, artık ne derseniz deyin ondan sonra bir, tek bir gazeteci, eleştirisine Fatih Terim'i manşet yaptı.. Hem de bu Fenerli skor medyasını itham eden bir başlıkla..
"Terim tartışılmalı!" dedi.. Yani "Korkmayın be.. Yürekli olun, Terim'i tartışın" dedi.. Buyrun..

*

Soru 1:
Bir takım teknik direktörü, 14 günlük arada 2 stoperi cezalı iken bu süreçte 4. stoperini oynanan maçta kullanmıyorsa Ozornwafor neden alınmıştır? D'Avilla (O süprüntüleri Galatasaray'a sokuşturup milyonlarca euroyu cebine atan menecer) - Florya ilişkisi nedir?
Ozornwafor, bu maçta bile oynamayacaksa Emin Bayram neden satılmıştır?
Soru 2:
Bir takım teknik direktörü, 14 gün aradan sonraki bir maçta devrede 4 oyuncu değiştiriyorsa, sağ bek Şener stopere, stoper Gedson orta sahaya, orta saha Ömer Bayram sol beke geçiyorsa yani 4 yeni oyuncu 4 de pozisyon değişikliği yapıyorsa adama "Siz 14 gün ne yaptınız kardeşim" diye sormazlar mı?.
Hakemleri suçladı. Hatay, Abdülkadir Bitigen'e rağmen kazandı.
Çimi, çimciyi suçladı. O çimde Rize 4 gol attı.
Sürekli ceza aldı, Telekom'da kendini yenen her takım kulübesine saldırdı. Ceza aldı, adalet terazisi koydu.
Sürekli suçladığı, trollerine saldırttığı yönetimine tarihin en kuvvetli ve en çok harcama yapılan kadrolardan birini kurdurttu.
Futbolcularını suçladı.
Kendinden başka herkes, her şey suçluydu.
Avrupa'da 40 maçta 2 galibiyet alabildi.
Son 5 maçta sadece Pedro'nun sayesinde Kayseri'de kazanabilen bir hoca, 78 tane yardımcısı ile birlikte 14 günlük arada bile çalışmadı ise artık kabul etmek gerekir ki herkesin bir devri var ve Fatih Terim'in de devrinin artık sonuna gelindiği görülmeli.
Bir takım sezon başından bu yana 15 tane diziliş, 28 tane sistem denemez.
Para sende - şan şöhret sende - medya sende - hakemler sende - troller sende ama senden başka herkes suçlu... Artık kimse yemiyor.
Gerçekleri kabul etmek ve Hoca Terim'i ciddi ciddi tartışmak gerek.
Fatih Terim!. Artık ya Başkanlığa aday ol.. Ya da yönetim sana "Teşekkürler Terim" desin.
Teknik Direktör Terim'in zamanı doldu çünkü..
Şu maçı bile doğru dürüst yönetemeyen, bariz G.Saray'ı kollayan Abdülkadir Bitigen - Erdem Bayık ve VAR'daki Koray Gençerler'e rağmen; Billong-Katranis ve Boupendza olmamasına rağmen çok net bir galibiyet alan Hatayspor ve Ömer Erdoğan'ı kutlarım.

*

Ben mi ne diyorum?.
Ben ne dediğimi 3 Nisan 2009'da bu köşede demişim ilk..
Buyurun 12 yıl önce, arka arkaya kaybettiği iki maçın ardından yazdıklarım..
"Terim maç sonunda öyle demesi gerektiği için 'Sorumlu benim' dedi, diliyle.. Ama maç boyu vücut dilinin söylediği, tam tersiydi..
'Böyle goller yersen, bu golleri kaçırırsan, kazanamazsın'dı, Terim'in gerçek ifadesi.. Oysa ben inanarak söylüyorum..
Sorumlu Terim'dir.. Şapkasını önüne koyar, bu iki maçı tekrar tekrar izler ve gerekli analizleri yaparsa, hele ikinci maçta yaptığı çok büyük hataları görecektir. Bir kez daha ayni şeyi söylüyorum..
Fatih dostum..
Takıntılarından vazgeç. Sempati ve antipatilerinin takımı kurma ve yönetmesini engelle.. Kimseye hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilsin.
İnadı bırak.. Soğukkanlı, lider Terim ol eskisi gibi..
Çok az da olsa, kalan umutları ayakta tutmanın yolu gene senden geçiyor.."

.......
Çok mu eski?. Yenisi de var..
Buyurun 26 Kasım'da Şenol Güneş ve Fatih Terim için yazdığım "İkiniz de gidin, ne olur" başlıklı yazımdan Fatih Terim bölümü alıntıları..
"İkisinin de suçu ayni aslında..
Başında bulundukları takımı, kişisel zaafları, sempati ve antipatileri ile zayıflatmak, futbol oynamaz hale getirmek ve giderek oyuncağa, kişisel oyuncaklarına çevirmek..
.......
(Federasyonda ve Galatasaray'da) Şenol'u ve Fatih'i gönderecek makam yok..
O zaman ne kalıyor geriye, Milli Takım'ın ve Galatasaray'ın kurtulması için..
Fatih ve Şenol'un aldıkları milyonları yeterli görüp kendiliklerinden işi bırakmaları.. 'Gidin.. İkiniz de gidin, ne olur' diye yalvarışım bundan işte.. Bari siz kendiliğinizden gidin, lütfen!."

***


TEBESSÜM
İki küçük kardeşten büyüğü ters bir çocuktu. Kim ne sorsa "Sana ne" diye terslerdi. Bu yüzden ona aile içinde "Sana ne" derlerdi.. İkincisi müthiş yaramazdı. Durmadan bela çıkarırdı. Ona da "Bela" adını koymuşlardı.
Bir gün Sana Ne ile Bela saklambaç oynamaya karar verdiler. Sana Ne ebe oldu. Bela saklandı. Sana Ne aramaya başladı. Etrafta bulamayınca park etmiş arabaların altına bakmaya başlamıştı ki, devriye gezen polis geldi..
"Ne arıyorsun sen arabaların altında bakim" dedi.. "Sana ne" dedi, ufaklık.. Polis copunu elinin içine vurarak sertleşti.
"Bela mı arıyorsun sen?" "Aynen öyle" dedi, ufaklık.. "Sana ne?."

***


SEVDİĞİM LAFLAR
"Mutluluğu üretmeden tüketmeye hakkımız yoktur." George Bernard Shaw

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA