Minnacık bir haberdi gazetede.. Tek sütuna sıkışmış.. Ötekilere baktım hemen, cevabını bile bile.. O bile yoktu.. Esin Afşar'ı hatırladım.. Esin Gız'ı.. Olimpia'da sahneye çıkan, o zaman Avrupa'nın en büyük, en ünlü dergisi Paris Match'ta dört sayfa röportajı yayınlanan, "Yoh.. Yoh" adlı türküsünü Fransızlara bile ezberleten Esin Gız söylemişti, haftalarca liste başlarında kalan "Sanatçının Kaderi" şarkısını..
Söylerken, kendi sonunu söylediğini biliyor muydu acaba?.
Ben Çankaya yokuşunun tepesindeki Basıntepe'de otururdum. O yokuşun sonuna doğru Birinci Basın Sitesi'nde.. İkisi de ayda 100 lira ödeyerek üye olduğumuz basın kooperatifinden.. İyi ki varmış da, sokakta kalmamışız.
"Dört yumurtam var" diye telefon ederdim.. "Bende de yarım paket Sana yağı.. Hemen koş" derdi.
O Esin Gız'la bu Hıncal, Esin Gız'ın sahanda yumurtasını masanın ortasına koyar, taze aldığım yumuşacık ekmekleri banardık.. En güzel yemeklerimiz olurdu onlar..
Bitirip divana geçince "Hadi Esin Gız" derdim..
Çok sevdiğim Selmi Andak bestesi Yunus Emre'yi, "Gel dosta gidelim gönül"ü istediğimi bilir, fısıldardı..
"Ölüm haberi gelmeden
Ecel yakamız almadan
Azrail hamle kılmadan
Gel dosta gidelim gönül
Gerçek erene varalım
Hakk'ın haberin soralım
Yunus Emre'yi alalım
Gel dosta gidelim gönül."
O sımsıcak dostluğun, o sahanda yumurtayı padişah sofrası yaptığını ikimiz de bilirdik..
Kaya'nın tek tük gazeteye, minnacık haber olmuş ölümünü öğrenince Esin Gız'ı, kendisi başta hemen her sanatçının kaderini anlatan şarkısını hatırlamam bundandı, işte..
"Sanat için çarpardı yüreğim
Alkışlarla alkışlarla
Hüzün dolu olsa da gözlerim
Alkışlarla alkışlarla
Her gün açılmalı diye perde
Alkışlarla alkışlarla
Çıktın neşe içinde sahneye
Alkışlarla alkışlarla
Ne başka tutku ne sevgilim
Alkışlarla alkışlarla
Yalnız sanat vardı senin için
Alkışlarla alkışlarla
Ya bir bravo ya bir söz, bir çiçek
Alkışlarla alkışlarla
Yalnız bunlara değer vermiştim
Alkışlarla alkışlarla
Açılırdı perdeler
Kahkahayla kahkahayla coşardı seyirciler
Hahahah hihhihhi hohohooh
Lalalal ohohohoh hahaha lalalalal
Şöyle bir baktın mı uzaktan
Alkışlarla alkışlarla
Bütün salon inlerdi alkışlarla
Alkışlarla alkışlarla
Sanat denen görkemli dünyada
Alkışlarla alkışlarla
Hiç farkın yoktu bir hükümdardan
Alkışlarla alkışlarla
Hiç korkmazdın hayattan
Alkışlarla alkışlarla
Bir gün gelip unutulmaktan başka
Alkışlarla alkışlarla
Canım gibi sevdiğim sahneden
Alkışlarla alkışlarla
Bir gün gelip ayrılmaktan başka
Alkışlarla alkışlarla
Alkışlarla alkışlarla
Açılırdı perdeler
Kahkahayla kahkahayla coşardı seyirciler
Hahahah hihhihhi hohohooh
Lalalal ohohohoh hahaha lalalalal
Şimdi ne kadar yalnızsın
Alkışlarla alkışlarla
Nerde şu iyi gün dostların
Alkışlarla alkışlarla
Gelip de görseler ya bir kez
Alkışlarla alkışlarla
Nasıl biter sonu oyunlarının
Alkışlarla alkışlarla
İşte sahne sen ordasın ama
Alkışlarla alkışlarla
Seyre gelen hiç kimse yok
Yaşlandım mı yoksa
Aynalara bakma
Boş ver aynalar yalan söyler
Ya seyirciler hahahahahahaha
Alkışlarla alkışlarla açılırdı perdeler
Kahkahayla kahkahayla coşardı seyirciler
Hahahah hihhihhi hohohooh
Lalalal ohohohoh hahaha lalalalal
Alkışlarla alkışlarla uçuverdi sevgiler
Kahkahayla kahkahayla yaşlanmışsın dediler
Hahahah hihhihhi hohohooh
Lalalal ohohohoh hahaha lalalalal
Alkışlarla alkışlarla uçuverdi seneler
Kahkahayla kahkahayla işin bitti dediler
Hahahah hihhihhi hohohooh
Lalalal ohohohoh hahaha lalalalal"
Kaya Akarsu'yu önce Ankaralılar tanıdı.. Devlet Tiyatrosu'ndaki müthiş oyunculuğu ile.. Ben özellikle tanıdım. Çünkü Yankı'da ve Cumhuriyet'te, kültür, sanat ve de televizyon yazardım. Televizyon ya.. O sayede Kaya'yı TRT'nin ulaştığı her yer tanıdı.. Müthiş, insanları evlerine kilitleyen diziler oynatırdı TRT.. Star Trek/Uzay Yolu.. Kaçak.. McMillan ve Karısı.. Colombo.. Daha neler neler.. Ve Devlet Tiyatrosu sanatçıları seslendirirdi onları.. İnanın Amerika'da seyrettim orijinallerini.. Bizdeki seslendirme çok çok daha iyiydi..
Kaya en önde gelenlerindendi o seslendirenlerin.. "Altı Milyon Dolarlık Adam" dizisinin kahramanı Lee Majors'daki sesi efsane olmuştu mesela.. Oysa o Devlet Tiyatrosu'nda "Guguk Kuşu" adlı o unutulmaz oyunda canlandırdığı Kızılderili Hasta rolüyle tanınmak isterdi. Sesiyle değil..
Ankara'da çok iyi arkadaştık.. Ben İstanbul'a taşınınca, mesafe girdi araya.. Ama kalpler bir olur ya.. Dostluk denen şey, kalplerde yaşamaya devam eder ya..
"Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür"
demişti ya, Ahmet Kutsi Tecer..
"Orda bir ses var, uzakta
O ses bizim sesimizdir.
Duymasak da, tınmasak da
O ses bizim sesimizdir"
Be Kaya.. Her zaman bizim sesimiz Kaya!..
..Ve de..
"Orda bir yol var, uzakta
O yol bizim yolumuzdur.
Dönmesek de, varmasak da
O yol bizim yolumuzdur"
Be Kaya.. O yol nerde, ne kadar uzakta ya da yakında olduğunu bilmediğimiz yol, "Bizim Yolumuz" be Kaya..
Hepimiz ayni yolun yolcusu değil miyiz?.
Işıklar içinde bekle bizi.. Dosta gitmek için sıra bekleyenleri..
Yunus Emre'yi sor.. Ona da bir selam çak..
Vuslat'a az kaldı.. Yahya Kemal'in anlattığı o ebedi buluşmaya..
"Geldikleri yol... Ömrün ışıktan yoludur o!
Âlemde bir akşam ne semavi koşudur o!
Dört atlı o gerdune gelirken doludizgin,
Sevmiş iki ruh, ufku görürler daha engin.
Simaları gittikçe parıldar bu zaferle,
Gök her tarafından donanır meş'alelerle."
***
BEŞ YILDIZLIK UTANÇ... BURAK
Milli Takım'ın üç maçının toplam değerlendirmesini yapmıştı spor servisimiz önceki gün.
En önde gelen 5 yazarımıza sormuşlar.. "3 maçın yıldızı kimdi?."
Sevgili kuzen Gürcan hariç (Bilgiç) ve şaşkınlıkla okudum, Ömer (Üründül) ve Bülent (Timurlenk) dahil dördü Burak Yılmaz'da birleşmiş.
Neden peki?.
Sözlük anlamıyla skor yazarlığı yapmışlar da ondan.
Burak, Hollanda maçında biri penaltı, ikincisi muhteşem bir frikikten 3 gol attı. Sahada da çok koştu.
Norveç maçında oyunda olduğunu çok az fark ettik.
Letonya maçında ise, attığı penaltı dışında tek ama tek olumlu hareketi yoktu. Buna rağmen üçü duran toptan attığı 4 gol onu nerdeyse ittifakla yıldız yapmaya yetmiş.
Şimdi onu "Üç Maçın Yıldızı" seçen arkadaşlarım benimle oturup Letonya maçını baştan sona izlemeye tahammül edebilirler mi?.
O Burak'a, Şenol Güneş gibi 90 dakika tahammül edebilirler mi?.
Ben onu da geçiyorum.
O maça Sayın Cumhurbaşkanı'mız da davetliydi. Teknik Direktör Şenol Güneş ve Kaptan Burak'ın telefonda yaptıkları özel daveti kabul etti ve geldi Başkan..
..Ve ne seyretti?.
Amacı futbol oynamak ve oynatmak değil, her ama her fırsatta hakemi kandırmak olan bir utanç adamını seyretti..
Burak, yanında biri sert nefes alsa orasını burasını tutarak ve çığlıklar atarak yerlere uçtu. Kıvrandı... Kaç defa hatta rakibini geçmiş, gole doğru gidecekken, durdu yere bıraktı kendisini. Letonya Milli Takımı'nın toplam faul sayısından fazla yere düştü. Yerde kaldığı süre ile oyunda ayakta olduğu süreyi karşılaştırmak isteyen var mı?.
"Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim" diyen Büyük Önder'in adını taşıyan stadyumda ve bizzat davet ettiği, kendisi de sporcu, hatta futbolcu Sayın Cumhurbaşkanı'nın önünde, Türk Milli Takım Kaptanı'nın böyle sahtekârları oynaması, saygısızlık değilse, ayıp değilse, utanç değilse nedir, bana söyler misiniz, o Burak'ı "Üç Maçın Yıldızı" ilan edenler?.
***
KARGA ZEKÂSI!.
"Karga karga 'gak' dedi.
'Çık şu dala bak' dedi.
Çıktım baktım o dala,
Şu karga ne budala."
Daha çocukken Cemal Dayımın ezberlettiği tekerlemelerin başında gelirdi bu satırlar.. Sonra Ezop'tan La Fontaine'e karganın aptallığı üzerine yazılmış tilki hikâyeleri..
Hava güzel olduğu zaman bahçemde duvarın dibindeki koltuğuma oturup karşıdaki ağaçlara konan papağandan martıya çeşit çeşit kuşları izlerim.. En fazla olanları, kargalar..
Bir ünlü üniversite, en akıllı bilinen maymunlar ile kargalar arasında zekâ testi yapmış iyi mi?.
Sorulardan biri, bizim çocukluk mahalle kumarımız. Bul karayı al parayı.. Üç fincan altına bir leblebi koyar adam, sonra üçünü karıştırır. Hangi fincanın altında..
Toplardı mahalle çocuklarının beşer onar kuruş harçlıklarını giderdi.
Masadaki üç kâseden birinin altına karganın yemini koymuş, deneyciler. Sonra bakışları ve işaret dili ile yemin nerde olduğunu göstermişler kargaya ve bizim aptal karga hep anlamış ve bulmuş, iyi mi?.
Oysa bu zekânın en çok şempanze ve orangutanlarda olduğu biliniyordu önceleri.
Akşam'da okuduğum haberde kargalarda zekânın dört aylıkken başladığı yazıyor.
Dahası var.
"Yem bulma" testlerinde bazı kargaların, ayni teste birlikte katıldıkları öbür kargaları, yani rakiplerini kandırmak için bilerek yanlış kap gösterdiklerini de tespit etmişler..
Hava güzel. Yazım biter bitmez, kargalarıma koşacağım..
Özür dilemek için..
***
TEBESSÜM
Cin Ali odasında ders çalışıyordu. Annesi girdi ve sordu.
"Ne çalışıyorsun oğlum?."
"Dilbilgisi anne.."
"O zaman sana bir soru.. 'Ben güzeldim' geçmiş zaman olursa 'Ben güzelim' ne olur?."
Çekine çekine cevap verdi, Cin Ali..
"Yalan olur, anne!.."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Ne üstün zekâ, ne hayal gücü, ne de ikisi birden insanı 'Dâhi' yapmaya yetmez. Sevgi.. Sevgi.. Sevgi.. İşte budur, dehanın ta kendisi.."
Wolfgang Amadeus Mozart
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz