Pazartesi sabahına biz İstanbullular, kötü haberle uyandık.. Ve de kötü yorumlarla.. Efendim cumartesi yasağı kaldırılmış ve isteyen herkes sokağa, hava almaya, kahvede dost sohbetlerine, restoranlara gitmişti ya..
İstanbul hafta sonu azmış.. Tüm kurallar unutulmuş.. Kontrol de yokmuş, ondanmış..
Çüş!. Kusura bakmayın ama çüş.. Yahu cumartesi virüs kapsam, pazar sabahı belirtisi çıkar, istatistiklere girer, pazartesi sabahına gazete haberi olur mu?.
Gevşemelerin bilimsel sonuçlarını 14 gün sonra almaya başlayabiliriz, ancak.
"15 gün sonra gevşemelerin daha da artmasını, kapalı günlerin geri gelmemesini istiyorsak, 'Maske, Mesafe ve Temizlik' üçlüsüne ve de açılmasına izin verilen mekânlar için konan kurallara sıkı uymamız lazım" diyerek sözü bir Kovid dehşeti sürecine giren Almanya'da yaşayan doktor arkadaşım Erdoğan Karatay'a bırakıyorum..
*
Bundan yaklaşık dört hafta önceki yazımda, Türkiye'nin Kovid-19 aşılamasında Almanya'dan daha iyi olduğunu belirtmiş, bu konuya Alman basınında sıkça değinildiğine vurgu yapmıştım.
Değişen bir şey olmadı bugüne kadar, Almanya aşılama konusunda gerçekten sınıfta kaldı. Böyle bir organizasyon bozukluğunun bana göre en büyük nedeni, muayenehanelerin aşılamaya dahil edilmemesi, aşılamanın sadece özel kurulan aşı merkezleri ve yaşlılar yurtlarında yapılması.
Yetkililer de bunu sonunda görmüş olacaklar ki, nisan başından itibaren isteyen herkesin muayenehanelerde de aşı olabileceğini açıkladılar. Bence geç kalınmış bir karar.
Bu arada Kovid-19'dan Almanya'da kaybettiğimiz insan sayısı 75 bine yaklaştı.
Sonuçta bugünlere geldik, enfekte insan sayısı oldukça düştü, ölümler azaldı. Gerçekten bunalan halktan, sesler yükselmeye başladı, küçük işletmeler artık kapanmaya dayanamayacaklarını bildirdiler.
Son yapılan toplantıda kapanma, bazı değişiklikler dışında (Örneğin kuaförler ve bakım salonları hijyen koşullarına uymak kaydıyla geçtiğimiz pazartesi itibarıyla açıldı) mart sonuna kadar uzatılsa da, eyaletlere, hatta bölgelere, enfeksiyon sayılarının durumuna göre davranma yetkisi verildi.
Gerçeği söylemek gerekirse, Merkel, hiçbir istisna olmadan en azından mart sonuna kadar kapanmadan yanaydı, ancak eyalet başbakanlarından gelen baskı nedeniyle daha fazla direnemedi.
Avrupa Birliği'nin bazı ülkeleri Almanya'yla dalga geçmeye başladı.
İsviçre basını, "Utanılacak durum, halk ve devlet arasında uçurum oluşmaya başladı" diye başlık atarken, Fransız basını "Avrupa Birliği sınıfta kaldı, bu kadar basiretsizlik olmaz! Prag, Bratislava, Varşova ve Viyana, Rusya ve Çin'le bu ülkelerin aşısını satın alma konusunda görüşmelere başladı bile" diye yazdı.
Polonya demişken, Almanya'da biz muayenehane doktorlarına geçtiğimiz hafta nihayet aşılanma izni çıktı. Oysa Polonya'da mesela, daha ocak ayı içerisinde, sadece ülkedeki bütün sağlık personeli değil, aynı zamanda bütün tıp fakültesi öğrencileri de aşılanmıştı!.
Bugünkü yazımı, sevindirici bir haberle bitirmek istiyorum.
Dünya Sağlık Örgütü, yaptığı son açıklamayla biraz olsun yüreklere su serpti.. Mutasyonlara rağmen ki ben bu mutasyon konusundaki düşüncelerimi birkaç kez belirttim. Mutasyon, virüsün kanında yaşadığı canlıyı, yani insanı öldürmemek için uğradığı evrimsel değişiklik.
Şimdiye kadar Kovid-19 virüsü onlarca kez mutasyona uğradı, siz bunların hangisini duydunuz?
Sadece bulaşma hızı daha fazla olanını..
Çünkü olumsuz haber daha çok prim yapıyor basında ve sosyal medyada..
Oysa...
Dünya genelinde yeni Kovid vaka sayısı hızla azalıyor.
Geçtiğimiz 6 hafta boyunca bu azalma sürdü. Ocak ayının ikinci haftasında günde 700 bin insan koronaya yakalanırken, bu sayı son 6 haftada yarıya düştü. Ayrıca dünya genelinde koronadan kaybedilen insan sayısı da sürekli olarak düşüşte.
Biraz daha dişimizi sıkarsak, güzel günler fazla uzak görünmüyor.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın..
Erdoğan Karatay
***
BU DA 'DEVLET' (!) ÖYLE Mİ?..
Sabah gazetemi okurken, TRT Müzik açık olur ya.. İşte dün sabah kumandaya dokununca gördüğüm sahne..
"Günaydın" diye bir sabah programı var, TRT Müzik'in..
Seyirci cebiyle kendisinin ya da yakınının istek videosunu çekip, TRT Müzik'e yolluyor. Ya da İstanbul sokaklarına çıkan TRT Müzik ekibi, istek topluyor.. Her sabah bir saat yayınlıyorlar.
Serbest cumartesi tatilinden sonraki ilk TRT Müzik programındaki görüntüye bakın.. Önce İstanbul manzaraları ve İstanbul yazısı.. Sonra kalabalık ama hepsi maskesiz bir alanda, sımsıkı yapışmış iki maskesiz kız arkadaş.. İstek yapıyorlar..
Bu "Maske ve Mesafe kurallarına çok sıkı uyun" diye durmadan uyaran Sağlık Bakanı'nın "Kamu" televizyonu..
Millete "Bakın hava ne güzel, etraf nasıl cıvıl cıvıl..
Siz de çıkın, keyif yapın" diyor, aklında olmayanı bile tahrik ediyor..
Yahu bu zaten banttan yapılan bir program, her TRT Müzik programı gibi.. Halkı hiçe sayan bir rezilliktir, aylardır sürüp gidiyor.. Aldıran üst makam yok.. Ama böylesi de çok fazla.. Saygısızlık değil, ihanet bunun adı.. Halk inek ya. Koy önüne samanı yesin.. Utanın be!. Biraz özen..
Dün akşam TRT 2'de Salon Avrupa Atletizm Şampiyonası'nı izledim.
60 metre engelli kadınlar finali, ki hem sprint, hem engel, dünyanın en teknik ve zor koşusudur.
İngiliz atlet Tiffany Porter, maske ile depara oturdu. Maske ile koştu ve madalya aldı. Alırken de, başta ülkesi Dünya İnsanları'na mesaj verdi..
"Bakın ben burada bile maskeliyim..
Siz, beni izleyenler, siz de takın lütfen.." Kenan Bölükbaş denen TRT Müzik Yönetmeyeni.. TRT Spor'da o görüntüler. Al, bak ve utan.. Utanabilirsen tabii..
***
BRAVO ÇORUMLUOĞLU KAYMAKAM!..
Genel Yayın Müdürü Ahmet Hakan, gözünü kulağını telefonundan yani sosyal medyadan ayıramıyormuş ya, itiraf etti..
Hürriyet'in Genel Yayın Müdürlüğü'nü de sosyal medya yapıyor, o işin başına geldiği günden beri.
İmam, cemaat hikâyesi..
Yazarlar da ona uyuyor tabii.. Benim elimde en çok kalan gazete, şimdi ekleri dahil 10 dakikayı aşmıyor. Çünkü artık okunacak yazar da, yazı da bulmak güçleşti, sosyal medya tercümanında..
Bir Savaş Özbey var, hem de nasıl keyif aldığım.. Bir söyleşi türü yarattı.. Konuğuna "İkilem" sorular soruyor. "O mu, bu mu" diye.. Öyle sorular ki.. Soruya tiryaki oluyorsunuz. Cevap veren önemli değil.. O Savaş köşe de yazıyor. Orası da iyi.. "idi" diye ek koymak istemiyorum ama, o da yönetmeninin yolunda işareti verdi, köşesinde..
Zonguldak Ereğlisi Kaymakamı İsmail Çorumluoğlu'na giydirmiş.
Günahı ne kaymakamın?.
Çorumluoğlu kardeşim, devletin Kovid için koyduğu kuralları denetlemek için bizzat yollara düşmüş. Makam kaymakamı değil yani.. Halk adamı.. Alkış..
Denetleme yaparken bir eczaneye girmiş. Üç eczacı hanım.. Üçü de maskesiz.
Üçüne de yasal cezayı kesmiş.. Alkış..
Ama Savaş, nasıl ucuz bir polemik yapıyor, sosyal medya tıkları uğruna..
"Sağlık memurları" diyor.. Sağlık memurları genelinde kutsallık ve alkış var ya hepimizden..
Mikrobun kol gezdiği hastaneler ile tertemiz eczaneler bir mi?. Hemşire ile eczacı hanım ayni işi mi yapıyor, Savaş..
İkincisi.. Sağlık memuru dediğin, kuralı ihlal için bahane arayacak son kişidir.
Onun asıl işi, mesela aspirin almak için gelene örnek olmak, "Bakın ben bile burada maskeliyim" demektir.
O daracık eczanede üç hanımın maskesiz oturduğunu gören vatandaş, devletin kuralını sallar mı bir daha Savaş?.
Bu ülkede Kovid "Bana bir şey olmaz" diyenler yüzünden yayılıyor en çok..
Bu ilhamı, tam tersini bas bas bağıran bakana rağmen, onlara kim veriyor?.
İşte böyle takmayanlar..
Ben Çorumluoğlu Kaymakam'ın yerinde olsam "Örnek olması gerekenler sınıfı" der, cezayı hatta ağırlaştırırdım.
Zonguldak Valisi, Çorumluoğlu'na ödül vermeli..
***
ALTAN KARINDAŞ!..
Çay ve Sempati'yi izlemek için 1965 yılında sevgili kuzen Ahmet Taner Kışlalı ile İstanbul'a koşmuştuk. Arena'daki oyun, dünyada çok ün yapmıştı. Bizde de başrolü Zeki Müren oynuyordu iyi mi?.
Gitmez de ne yaparsın?.
Gittik ve Altan Karındaş'ı, o büyük sanatçıyı ilk orada gördüm.
Sonra defalarca.. Ülkeye tanıtan da televizyon oldu.
Son yıllarda adını hiç duymamıştım. Pazar sabahı ölüm haberini okurken öğrendim. On yıldır, Marmaris'te huzurevindeymiş, kendi tercihiyle..
Kendi kurduğu tiyatrosu ile bu sanatı Anadolu insanının ayağına götüren büyük insan, büyük sanatçı organ yetmezliğinden öldüğünde 92 yaşındaymış.
Gerçek ölüm sebebini, Ali Poyrazoğlu açıkladı oysa.
"Altan'ı hastalık değil, unutulmak öldürdü.." Keşke yaşasaydın da, bazıları gibi, bir zamanlar karşılıklı oynadığın Zeki Müren'e saldırıp kendini hatırlatsaydın, Büyük Altan!.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Dünyadaki bütün güzellikler kadınların eseridir."
M. Kemal Atatürk
(Dün, Dünya Çalışan Kadınlar Günü'ydü. Bizim dükkân kapalıydı. Bugün Mustafa Kemal'in sözleriyle kutluyorum, kadınlarımızı..)
***
TEBESSÜM
Bach'tan çaldı. Chopin'den çaldı. Mozart'tan, Beethoven'den çaldı.
Sonra fırından çaldı ve yakalandı..
(Bu düşündürücü şaka için teşekkürler, Ali Kestaneci dostum..)