Lig lideri Galatasaray ile sonuncusu Ankaragücü, Ankara'da oynadılar. Sonuncu 2-1 kazandı. Şimdi bu maça, ülke futbolu için çok önemli açılardan bakalım..
a) Teknik direktörler!..
Galatasaray futbolun F'sini oynamadı. Oynamadı çünkü, iki senedir futbol oynamaya oynamaya takım futbolun nasıl oynandığını unutmuştu. "Fatih Terim Futbolu" diyebileceğim o kötü, renksiz, ruhsuz, futbolsuz futbolda "Top bizdeyken gol yemeyiz" esası vardı. Topa sahip olmanın tek yolu da, iki stoper ve kaleci üçgeninde durmadan top çevirmekti. Galatasaray topa en az yüzde 60 sahip oluyor, ama bu yüzde 60'ın yüzde 80'ini kendi sahasında kurduğu o Bermuda Şeytan Üçgeni benzeri lanetli alanda üçlü paslaşmalarla ziyan ediyordu.
Genelde beraberliğe razı rakip de bırakıyordu, Galatasaray vakti kendi geçirsin.
Ülkenin neredeyse tamamında, en başta da Fener, Beşiktaş, Başakşehir ve Trabzon dahil şampiyon adaylarında büyük sorunlar olduğundan ve ne olursa olsun, eninde sonunda biri şampiyon olacağından, Galatasaray oldu, başta Fatih Terim, tüm camia ve medya bunu, oynanan "Futbolsuz futbol"un zaferi sandılar.
Galatasaray bu yıla da ayni rezil, ayni futbol dışı futbolla başladı. Biraz şans, biraz kısmet, biraz hakemler, biraz da rakiplerin beceriksizlikleri ile maçlar kazanıp, futbol oynamadan lider oldu gene..
En tipik örnek Alanya maçıydı. Galatasaray bu maçı ezile ezile kazandı.
Aynen öyle.. Alanya ezdi Galatasaray'ı ama gol atamadı.
Galatasaray kalesini kovaya çevirecekleri maçı kaybettiler.
Ankaragücü bu yıl hoca değiştirme rekorları kıran takımlardandı. Sonunculuğa düşmesi de aslında bundandı. Nihayet 10 Şubat'ta bu ülkenin en iyi hocalarından biri, bana sorarsanız şu anda "Birinci"si Hikmet Karaman işbaşına geldi. 10 Şubat'tan 3 Mart'a.. Topu topu 21 günlük hocanın en büyük gücüydü, analiz.. Ve Hikmet Hoca, Fatih Terim'in Galatasaray'ını çok iyi analiz etmiş, tüm oyun planını Fatih Terim futbolu üzerine kurmuştu.
Ankaragücü, ortalama 7-8 pasla ancak santraya gelen Galatasaray'ı bıraktı orda oynasın ve kendi kendini yorsun.
Galatasaray bazen dokuza, ona kadar uzayan o yan geri paslaşmalardan sonra ileri oynamaya kalkışınca, Ankaragücü presi başladı. Zaten öbür yarım sahada, duran toplar dahil bir oyun taktiği olmayan Galatasaray, Ankaragücü alanında arka arkaya üç isabetli pas yapamadı, bu prese karşı. Ankaragücü ise, topu kapar kapmaz, 3 pasla, Muslera kalesinde gol pozisyonuna girdi.
Şimdi istatistiklere bakalım, ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz.
Galatasaray topa yüzde 67 sahip olmuş. Ankaragücü 33..
Ankaragücü o 33 ile toplam 8 şut atmış. Çerçeveyi bulan 3 şuttan ikisi de gol olmuş.
Yüzde 67 topa sahip Galatasaray'ın da attığı şut, aynen 8, sevgili okurlar. 4 ü isabetli, biri gol..
Galatasaray toplamda 527 pas yapmış. Ankaragücü bunun yarısı kadar. Neden?. Galatasaray bu 527 pasın en az 400'ünü, yana, geriye amaçsız, vakit öldüren top çevirmelerle geçirmiş. Hızlı ve ileri oynamayı aklına getirmemiş. O zaman Ankaragücü, bırakmış oynasınlar..
2-0 mağlup duruma düşünce de, oyun kuramamış Galatasaray. Yaptıkları doldur boşalt. Beşi kornerden tam 27 kez sağdan soldan doldurmuşlar. Vurdukları kafa sayısı 4.. Hadi Mustafa ve Falcao'nun beraber oynadıkları 12 dakika için olabilir.
Ama Falcao tek başına kaldıktan ve geriden bir türlü ileri top çıkmadığını görüp, durmadan santraya gelerek top çıkarırken, doldur boşalt ne oluyor?. Fatih Terim görmüyor mu?. Yanındaki tonla adam görmüyor mu?.
"Falcao sen geri gelme. Hücum alanında diri kal" diyen yok.. Falcao kendi çıkardığı topun peşinde 40 metre koşup rakip 18'e bitkin gelirken onda hayır kalır mı, artık?
O zaman durmadan orta yapmanın âlemi var mı?. Yerden hücum ve ayakla şut oyunu gerekmez mi?.
Ama Galatasaray bilmiyor ki onları.?.
Hızlı hücumu bilmiyor. Hücum alanında, gole dönük paslaşmayı bilmiyor ki..
Hikmet Karaman, son 20 dakikada 2-0'a razı oynamasa Ankaragücü maçı 6-0'a götürebilirdi..
Sahadaki "Futbol" diye görülen şeyin özeti bu.
b) Sahtekâr futbolcular!..
Bu ülkede temas dahi olmadığı halde, yüzünü ya da ayak bileğini tutarak kendini yere korkunç bir çığlıkla atmak, yerde üç tur yuvarlanmak ve durunca da bir eliyle yüzünü ya da ayağını tutarken, öbür eliyle çimleri döverek "Ölüyorum, ambulans yetiştirin" şovu yapmak serbest.
Başka hiçbir ülkede görmediğiniz bu şov, bu ülkede her maçta tonla.. Hakem yutarsa çıkan kartlarla rakip büyük yara alıyor, hatta sahada eksiliyor.
Yutmazsa sorun yok. Sahtekârlığa devam. Yutturana dek devam.
İkincisi.. Türkiye, 90 dakika boyu yere yatma konusunda dünya rekortmeni. Açın bu ülkeden izlenebilen İngiltere, İtalya, Almanya, Fransa, İspanya liglerini. Yere düşme, yerde kalma sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Bizde dakka başı biri yerde..
Niye?. Rakibe kart gösterme cambazlığı değil sadece düşme sebebi.. Topu kaptıran yere düşüyor ve kalkmıyor ki, hakem oyunu durdursun, kontratağı kessin, kendisi nefes alsın, maç da az sonra hakem atışı ile başlasın. Ne oldu o gollük akına peki?.
Bu kadar sık ve çoğu sahtekârlıklarla kesilen oyunda, oyun nasıl kurulacak, seyre değer futbol nasıl oynanacak?. Ekran başında bir de para ödeyip abone olan milyonlarca seyirci maçtan nasıl keyif alacak, peki..
c) Köle hakemler!..
Bu soru bizi hakemlere getiriyor.
Hakemlerimiz her çığlık atıp yere düşen lehine faul çalmayı âdet haline getirdiler. "Düt" deyip oyunu kestin mi, sıfır risk çünkü..
Kesmez da, o pozisyon gider gol olursa, yandın çünkü..
Gider, bakan maaşı gibi kazancın. Çal düdüğü, öldür futbolu sana ne?. Ama o yere uçma ve çim şovunu yapan Oscarlık oyuncu, bir de sarı, hatta kırmızı kart çıkarttırmıyor mu?.
Yahu futbol temas oyunu.. Yerden, havadan her ikili mücadelede temas olacak.
Bunların hangisi kasten ve avantaj sağlamak için rakibin yüzüne veya ayağına, hangisi top hamlesi sonucu normal temas.. Kim karar verecek?. İşte bu "Çal düdüğü al paranı, sana ne" diyen ve sahtekâr futbolcunun kölesi olup, kalan dürüstleri de "Biz avanak mıyız" diye sahtekâr olmaya teşvik eden köle hakemler..
Tabii bu kölelerin, ayrıca bir de büyük takımlara, başta Fener'e kul köle olanları var.
Daha üç gün önce aynen şunları yazdım köşemde, açın bakın..
".. Lig bitti, Sevgili Okurlar!.. Fenerbahçe Şampiyon!. Kimse heveslenmesin.. Her hafta ilan edilen hakemlere bakın, yeter!."
Şimdi ilan edilen hakemlere bakın.
Sadece Fener'in değil, Fener'in rakiplerinin hakemlerine de bakın..
Fener'in ezeli ve şampiyonlukta en büyük rakibi Galatasaray.. Ali Koç'un en sevdiği, en eyyamcı, yani en Fenerli hakemi kim?. Cüneyt Çakır. Trabzon- Fener maçında VAR hakemi kim?. Cüneyt Çakır. 28 Şubat'ta. 3 gün sonra 3 Mart'ta Ankaragücü-Galatasaray.. VAR hakemi gene Cüneyt Çakır.
Trabzon'da skandal bir karar var, Cüneyt'ten. Ankara'da skandal iki karar var, gene Cüneyt'ten.. Galatasaray ile Fener arasında, Fener lehine 6 puana dek fark yaratan kişi Cüneyt..
Anladınız mı, "Hakem tayinlerine bakın, yeter" deyişimin sebebini. Ve Galatasaray'ın en büyük golcüsü ve forveti Mustafa, Sivasspor maçında da yok.. O Cüneyt çağırır mı, kırmızı kartta orta hakemi..
Ya da Galatasaray lehine es geçilen penaltı pozisyonuna davet eder mi?
Peki bu futbolcu ve büyük takım (Fener, Galatasaray, Beşiktaş sırasıyla) kölesi hakemleri kim atıyor?.
Geldik o kısma şimdi.
d) Fener kuklası Federasyon!..
Türkiye'de iyi kötü işleri götüren bir Federasyon vardı.. Ta ki, yediği ağır fırça sonunda, Merkez Hakem Komitesi Başkanı Zekeriya Alp'i de yanına alıp, Ali Koç'un emri ile o ünlü Zorlu toplantısını düzenleyene kadar.
Ondan sonra her şey değişti.
Başta Zekeriya Alp.. Serdar Tatlı geldi. İyi başladı. Ama o da Ali Koç'un ağır fırçasını görünce, her maça Fener'e göre hakem atar oldu.. Federasyon, Fener'i şampiyon yapmak için kurgulanmıştı. Bu yüzden, borcu en yüksek, transfer limitleri en küçük Fenerbahçe bu yıl tam 23 futbolcu transfer ederken zerre soruşturma açılmadı. Hepsine anında lisans verdi.
Hakemlerin, sahtekâr futbolcuların oyunlarına körü körüne boyun eğmesi ve futbolu öldürmelerine seyirci kaldı. Oysa yürekli, uygar ve her takıma eşit davranacak bir Federasyon, dünyada benzeri olmayan bu rezilliği rahat çözerdi.
Ama Nihat Bey'in Kukla Federasyonu bana kalırsa bilerek çözmedi ki, hakemlerin penaltı vermek ya da vermemek, kart gösterip göstermemek tercihleri hep kalsın..
..Ve gördüğümüz gibi hep Fener lehine kullansın, hakemler bu yorum yetkilerini, Fener'i ilgilendiren her maçta..
e) Sahalar!..
Ankaragücü-Galatasaray maçında futbol oynanmasını önleyen bir unsur daha vardı. Saha!. Kötü saha daima küçük takım lehinedir. Çünkü futbolun kalitesini düşürür. Milyonlarca avroluk kaliteli ayaklar top süremez, pas veremez, şut atamaz hale gelir. Gazeteciliğe yeni başladığım yıllarda, Beşiktaş, deplasmana gelen Real Madrid'i oynatmamak için, o yıllarda çim değil, toprak olan İnönü Stadı zeminini, bütün gece arazözle sulayarak bataklığa çevirmişti, damla yağmur yokken..
Geçen hafta İngilizce Marca (İspanyol spor gazetesi) yazdı. Avusturya Federasyonu, Sturm Graz sahasını bakımsız olduğu için kapatmış. Kulübe de ağır para cezası vermiş.. Demek isteyen çözüm buluyor.
Nihat Bey ve arkadaşlarının gözleri kör mü?. Üstelik bu devlet, sahalara bakım için yardım da yapıyor kulüplere.. Ama o yardım çimlere değil, transfere gidince, bataklık..
Nihat Bey de bakıyor..
Sadece bakıyor.. İşi bakmak çünkü..
Görmek ve çözmek umurunda değil.
Ondan hesap soran da yok.. Oysa Spor Bakanı, "İdari Vesayet" yetkisi ile hesap sorma makamında oturuyor. O da sadece oturuyor.
İşte hepsi bu Sevgili Okurlar..
Şimdi siz de benim gibi her maç için ekran başında olun..
Bu sahtekâr futbolcular, bu korkak hocalar, bu kukla federasyon ve bu köle ve de eyyamcı hakemler liginde seyre değer bir şey bulun ve lütfen ama lütfen bi zahmet bana yazın..
"Ula Hıncal Efendi!. Şu maç güzeldi" deyin, teşekkür edip özür dileyeyim!.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Ruhuna dokunan insanı bul. Konuştuğunda gözleri gülen ve seni olduğun gibi seven.. Leo Buscaglia
***
TEBESSÜM
Alkol sorunları çözmez!. Tamam!. Peki, süt çözer mi?.