Nerdeyse bir senedir evlerine kapanmış, bir yerde ekranlara mahkûm olmuş insanlar olarak çektiğimiz işkenceyi aylardan beri dile getiriyorum, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız Fuat Oktay.. Ve aylardan beri duvara konuşuyorum. Kimsenin ama kimsenin umurunda değil. Kimsenin kılı kıpırdamıyor.
"İmdat" çığlığımı önce futbol da oynamış bir sporsever Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'a bir açık mektupla duyurmayı düşündüm. Ama içeride ve dışarıda öylesi büyük sorunlarla savaşıyor ki, ne vaktini ayırabilir, ne de kafasını..
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde, beni çok mutlu eden çiçeğinizi ve üzerindeki içten kutlama kartınızı alınca, inanın biraz da şımararak "İşte ülke insanımın çığlığını duyacak ve eyleme geçecek makam" dedim o an.. Sonra gene de günlerce düşündüm.. Ama geçen hafta olanlar sabrımı kaçırdı, Oktay Başkanım..
İşte bugün yazıyorum, artık.. Lüften kusura bakmayın..
Çoluk çocuk, 7'den 70'e eve kapanmamızdan bu yana, hemen her evde sabahtan gece yarısına televizyonlar açık durur oldu. Ne yapsın millet?. En ucuz, en devamlı oyalanma aracı ekran..
En çok da sporseverler için.. Hele de futbol..
Sadece ocak ayına bakın.. Hemen her gün maç var, kupa veya lig.. Ve de günde 2-3 maç birden..
"Harika" değil mi?.
Tam tersine Başkanım.. Harika değil, işkence..
Futbol tam bir "Sahtekârlık/ İğrençlik" sporuna dönüştü. Dünyanın en çok yere düşülen, en çok duran futbolu Türkiye'de oynanıyor. Her ikili mücadelede kaybeden futbolcu ya yüzünü ya ayağını tutarak ve korkunç bir çığlık atarak havaya sıçrıyor. Yere balıklama uçuyor, üç tur yuvarlanıyor ve eliyle çimleri dövmeye başlıyor.. Öyle sancı çekiyor yani.
Sanırsınız araba çarpmış.
Abartmıyorum. Yardımcılarınıza "Bana rastgele bir maç getirin" deyin. İzleyin.. Dediğim sahneyi o rastgele maçta onlarca kez izlemezseniz, size söz bir daha "Futbol" yazısı yazmayacağım.
Hakemler, otomatiğe bağlanmış gibi yere düşen, haykıran ve kıvranan "Oscarlık sahtekâr" lehine faul çalıyor ve rakibine "sarı" kart çıkarıyorlar.
Bunu da her sahtekâr biliyor. Bir şey daha biliyor.
"Hakem yüzde 80 yutacak. Yutmadığı yüzde 20'de de kendisine ceza vermeyecek." Yani yutturursan kâr. Yutturamazsan sorun yok. Yani sahtekârlık, riski olmayan bir dolandırıcılık.
Bu devletin hem de Birinci Sınıf Devlet Memurundan daha büyük yıllık gelir sağladığı hakemler, aslında bu iğrençliğin, rezilliğin, ayıbın, utancın ve futbol katliamının baş sorumlusu.
Yaptıkları bu kadarla kalsa iyi.. Oyun bu kadar sık ve bu kadar uzun süreli duraklarla kesilince, seyir sporu futbolun güzelliğini sağlayan oyun kurmaya vakit kalmıyor.
Ben bu yazıyı yazarken dakka başı biri gelip bir şey sorarak kesse, "Okunur yazı" yazmam mümkün olabilir mi?. Öylesi..
İkincisi..
Hakemler, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş sırasıyla 3 Büyüklerin kölesi.. Çünkü olmadıkları anda, bu kulüp yönetimleri ve medya öyle bir saldırıyor ki, o ülke ortalamasının üstündeki harika gelirlerini kaybetme riskleri var. Bunu çok iyi biliyor, maçları o kafa ile yönetiyorlar.
İşte ona da örnek..
Ümit Öztürk ve Erkan Özdamar, Fenerbahçe-Kasımpaşa maçının orta ve VAR hakemleriydiler.
Fener 1-0 kazandı ve turu geçti. Buna rağmen Fener Başkanı Ali Koç, her iki hakeme de fena halde saldırdı. Ertesi gün maçtan çok Koç manşetlerdeydi.
Ne oldu?.
Geçen haftaki lig maçlarında görev alan Öztürk ve Özdamar, maç yönetecekleri kentlere gidip otellerine yerleşmişken, maça 24 saatten az vakit kala görevden alındılar. Kendilerine bu hafta da maç verilmedi.
Kaç para kaybettiler ve de daha edecekler, kimbilir.
Şimdi kendinizi bu haftaki Fener-Ankaragücü maçını yöneten Arda Kardeşler'in yerine koyun.
Tarafsız olmanıza imkân var mı?. Olamadı tabii. Tüm yorum haklarını Fener lehine kullandı. En önemlisi, Fener'in ikinci golünde rakip stoperi, boyun yüz karışık, yani kesin sarı kartlık bir dirsek darbesiyle yıkan Samatta'ya faul bile çalmadı.
Golü verdi. VAR hakemi Mustafa Öğretmenoğlu'ndan da gık çıkmadı.
Ankaragücü göz göre göre kurban edildi. O gol iptal edilse Kardeşler ve Öğretmenoğlu da, Öztürk ve Özdamar'ın akıbetine uğrayacaklardı tabii.
Çünkü Başkanım, Bu lig aslında 3 Büyükler arasında oynanıyor. Ötekiler figüran.
Şimdi bu futbol kimde seyretme arzusu uyandırır, Sayın Başkanım?.
Peki sorumlu kim?.
Bütün bu rezillikleri "Gık" demeden seyreden Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir!.
Ali Koç'la Federasyon'da bile değil, Zorlu AVM'de buluşan, buluşmaya zamanın MHK Başkanı Zekeriya Alp'i de götüren ve "Federasyon Koç'un emrindedir" gösterisini yapan Nihat Özdemir.. Bu sayede belki de hâlâ yerinde duruyor.
Koç'a gene de yaranamadığı için, Alp'i görevden alan ve yerine getirdiği Serdar Tatlı ile, bugün tam "emir kulu"nu oynayan Nihat Özdemir..
Kusura bakmayın, Oktay Başkanım.. Spor Bakanı'nız, yani Federasyon üzerinde yasal "İdari Vesayet" yani "Gözetim ve Denetim" görevi, hatta "Görevden alma" yetkisi olan Spor Bakanı'nız da Üç Büyükleri karşısına almaya cesaret edemiyor. O da seyirci..
Peki bu ülkenin gerçek sporseverinin hali ne olacak?.
Eskilerin deyişi ile "Neticenin değil, Hatice'nin güzelliği"ne bakan sporseverlerin?.
Yani, sosyal medyanın iğrenç trollerinin değil, ekran başına sporun güzelliği için geçen bizlerin?.
Lütfen, Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay, lütfen derdimizi dinleyin ve de lütfen, ama lütfen, "Derman" olun!.
Saygılarımla, Sayın Oktay!.
Saray katından müdahale olmazsa, ev hapsindeki ülkem insanının ızdırabı bitmez!.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
TERİM'İN DERBİ HATALARI!.
Gazeteleri okuyunca fikrim değişti.
Aslında derbi hakkında yazı yazmamaya karar vermiştim, Galatasaray'daki asıl ihtiyaç Bahar Havası için Fatih Terim'in attığı o muhteşem adımı görünce..
Ne var ki bizim Spor değil, Skor medyasında doğru dürüst tek eleştiri görmedim. O zaman, bir iki satır yazmam gerek..
Fatih Terim sahaya yenmek değil, yenilmemek için takım çıkarmıştı adeta.. İlk 45 dakika boyunca da hücumu asla düşünmeyen, orta sahada top gezdiren o klasik "İki Stoper ve Kaleci arası üçgenler"le vakit geçiren, zevksiz, tatsız, ruhsuz futbolu oynattı.
Savunma oynayacaksan, büyük hatalar yapan Luyindama'yı iki defa düşüneceksin. Fenerli medya, ondan memnun ki, yenen iki golün de sebebi Luyindama'yı Galatasaray'ın En İyisi ilan etmekte anlaşmış. Bunu yapan da "Skor Medyası" iyi mi?.
Aslında Beşiktaş golü daha erken gelecekti. Gerçekte Galatasaray'ın en iyisi Marcao, hiç gereği yokken Fatih Terim Üçgeni kurmak için geriye Luyindama'ya pas vermeye kalktı..
Zemini hesaba katmamıştı. Top bomboş Larin'in önüne düştü, ama Beşiktaşlı, dağlara taşlara vurdu.
Kar yağışı devam ederek oynanacağı bilinen maçta (aSpor bütün gün canlı yayın yaptı), Fatih Terim'in gözdesi Belhanda'ya, o ruhsuz, o kendi kaptırdığı topa bile koşmayan, maç boyu zinde kalmak için elleri belinde duran ve gerekirse sadece yürüyen Belhanda'ya, kendisi ve takımı adına yer vermeyeceğini düşünüyordum.
Ama Hocam, takımı bilgisi ve mantığı değil, sempati ve antipatileriyle kuruyor, ne yazık.
Sahaya gene Belhanda ile çıktı. Ve o maç için ilk 11'e, ilk yazması gereken, sahanın her yerine koşan, mücadeleyi sonuna dek bırakmayan, hızlı, ikili kanat akınlarını en iyi yapan, adam eksilten, şut atan, asist yapan, en iyi duran topa vuran Ömer Bayram'ı da gene 90 dakika kenarda tuttu. Mağlupken bile aklına getirmedi.. Çünkü Belhandacı Hocam, Ömer'i sevmiyordu.
Başka örneğe gerek var mı?.
Galatasaray barış havasına girmişken Fatih Hocam da artık kendisiyle barışmalı, takımı ve oyunu, o bulanık duygularla değil, kullandığında ne mucizeler yarattığını dünyanın gördüğü "Akıl, Bilgi, Mantık ve Oyun Okuma Gücü" ile yönetmeli.
O zaman işte bu Galatasaray, "Ali Koç'un hakemleri izin verirse" Şampiyonluğa oynar.
***
ATEŞ ARABALARI!.
Başlıkta, 1981 yapımı "En İyi Film ve En İyi Müzik" (Hele o müzik) dahil 4 Oscar kazanan, benim izlediğim en güzel Spor Filmi "Chariots of Fire" filminin bire bir çeviri Türkçe adı var..
Şimdi de bu isimde harika bir spor programımız oldu.. Bizim dünyadan habersiz spor ve durmadan dizi özeti yazan TV medyamızdan değil tabii, Şalom Gazetesi'nden öğrendim. Türk Yahudileri'nin her hafta her sayfasını ilgiyle okuduğum gazetesinden.
Halit Kıvanç, Orhan Ayhan'lar dönemi sonrasının en iyi spikerlerinden Ercan Taner ve de Gelişimspor'da onu yetiştirmekle gurur duyduğum gerçek spor yazar ve yorumcusu Mert Aydın "Ateş Arabaları" adı altında bir programa başlamışlar meğer..
"Nut Ateş Arabaları" yazarsanız YouTube'a karşınızda bulur, benim gibi ekrana yansıtıp izleyebilirsiniz.
Bugüne dek yaptıklarından, hemen izleyebileceğiniz başlıklar.
Mesut Özil için Arsenal taraftarı ne söyledi?
Maradona'ya veda..
Vangelis.. Ateş Arabaları'nın Oscarlı müzisyeni.
Kızıl Baron Michael Schumacher.
1982 Dünya Kupası'nın sürpriz yıldızı Paolo Rossi.
Sporu gerçekten seviyorsanız, Ateş Arabaları'nı da seveceksiniz.
Bu arada, Mert Aydın artık Londra'da, Ercan Taner ise Bodrum'da yaşıyorlar.
Çünkü bu ülkede gerek yazılı, gerek görüntülü medyada gerçek ve tarafsız spor adamı istenmiyor, pek!.
***
Müzik/Can Sayın
2020'nin en iyileri..
2020 yılı boyunca yaz ayları şarkıları ve sonbahar şarkıları tanıtımı ve listeleri ile bir arada olmuştuk. Bugün de geride bıraktığımız 2020 yılının bana göre "Türklerin yaptığı en iyi şarkılar Top 10" listemi sizinle paylaşmak istiyorum..
1- Bir Sebebi Var - İkilem 2- In Control - Mahmut Orhan ft.
Selin 3- Huyu Suyu - Emir Taha 4- Hayat - Seher Çelik 5- Kafamda Kentsel Dönüşümler - İkiye On Kala 6- Toy - Mabel Matiz 7- Küçük Bir Yol - Hadise 8- Uslanmıyor Bu - Zeynep Bastık 9- Ben de Yoluma Giderim - Sezen Aksu 10- Nalan - Emir Can İğrek Yıl boyu yeni şarkılar ve listeler ile tekrar buluşmak üzere hepinize sağlıklı, mutlu ve bol müzikli 2021 diliyorum. cansayintr@yahoo.com
***
Tebessüm
Öğretmen "Bu yazıyı İngilizce'ye çevirin" diye ödev vermişti sınıfa.. İki gün sonra topladığı ödevleri dağıtmaya başladı ve bir öğrencinin önünde durup sordu..
"Bu çeviriyi yaparken Google veya bir başka uygulamanın 'Çeviri' bölümünü kullandın mı?." "Hayır" dedi, öğrenci.. "Hiç öyle şey yapar mıyım?." Öğretmen ödev kâğıdını öğrenciye uzatırken sordu..
"O zaman bu niye Fransızca?."
Sevdiğim Laflar
"Büyük sıçrayış gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına, dünle beslenerek yol alır."
Bertolt Brecht