Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Cim karnında bir nokta...

Bir büyük C harfi çizin.. Bunun merkezine de bir nokta koyun.. Eski Türkçe yazıyla C harfini elde edersiniz. Yani Arap alfabesindeki Cim harfini..
Eskilerin "Cim karnında bir nokta" deyişi buradan gelir..
Değersiz, on para etmez şeyler, kişiler, kurumlar için böyle derler..
"Cim karnında bir nokta.." O adını anmaya değmez Fransız dergisi, bırakın güya dostları Türkiye'yi, ülkelerinde yaşayan 5 milyon Müslüman Fransız'ı ve dünyadaki milyarlarca Müslüman'ı rencide eden, kin, nefret duygularını deşen bir iğrençliği "mizah" diye yayınladı..
Ülkemde kıyamet koptu.. Hepsini yakından izledim, ama bugüne dek tek satır yazmadım..
Sebep?.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

O derginin benim için, sözcüğün tam anlamıyla "Cim karnında bir nokta" olmasıdır..
Yaptıkları da, gene kelimenin tam anlamıyla terördür. Terör sadece silahla olmaz.. Kalemle de olur..
Peki nedir terörün amacı?.
Kendinden söz ettirmek.. Ben başından beri "Terörün amacına hizmet etmemeliyim" derim, okurlarım bilir..
"Reklamın kötüsü olmaz" lafı tam da terörist için söylenmiştir sanki..
O rezil, iğrenç çizgileri kapak yapan dergi, kim bilir kopardığı kıyametle tirajını kaç kat artırmış, internetteki tıklama sayısını kimbilir kaç kere katlamıştır..
Dünyada kimsenin farkında bile olmayacağı "Gece Yarısı Ekspresi" filminin gişe rekorları kırmasına, zamanın Dışişleri Bakanlığı sebep olmadı mı?. Gösterime gireceği her ülkede büyükelçilerimiz o ülke hükümetine başvurarak filmin yasaklanmasını istediler.. Devletleri bu isteğimizi dikkate bile almadı, ama bizim kopardığımız kıyamet filme rekor seyirci getirdi.
Gösterildiği her ülkede, herkes Gece Yarısı Ekspresi'ni görmeye koştu..
Şimdi o iğrenç derginin yayıncıları bayram ediyorlardır, "Başardık" diyerek..
Susma kararım devam ederken, dün sabah, çok sevdiğim ama adını çoktandır duymadığım Vedat Özdemiroğlu ile Sevgili Tuba Kalçık kardeşimizin yaptığı söyleşiyi okudum.
Vedat, Oğuz Aral'ın efsane dergisi Gırgır'dan yetişme müthiş bir mizahçıydı. Yazardı, çizerdi, sahneye çıkar oynardı. Her şeyi, her yanıyla mizahçıydı Vedat.. Eski okurlar hatırlar.. Cumhuriyet'te yazdığı yıllarda, onun satırlarını çok aktardım bu köşeye..
Harika güldürür, on katı da düşündürürdü çünkü..
Tam bir mizah ustası olarak konuşmuştu Vedat.. Konunun tam uzmanı olarak..
Okudum.. Bir daha okudum..
"Hıncal susmakla iyi etmişsin. Sen sus, sözü Vedat'a bırak" dedim..
İşte Tuba ve Vedat'a teşekkürlerimle, "uzman" açıklaması..

*

"Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, yarın Atatürk'e aynı saygısızlığı yapar bunlar.
Charlie Hebdo'nun bu karikatürü tamamen provokasyondur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile siyaseten farklı düşünüyor olabilirim ama o bizim cumhurbaşkanımız ve benim de din kardeşimdir. Bu aşağılık bir saldırıdır.
Mizah, yüksek zeka ister.
Hakaret ve küfür olmasın diye mizah vardır.
Charlie Hebdo'nun yaptığı iğrençliktir.
İslamiyet'e ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yapılan bu terbiyesizlik kanımı dondurdu.
Batı kamuoyunda İslamiyet'i terörizmle eş değerde göstermek istiyorlar. Oysa İslam barış dinidir.
Biz çocuklarına İsa, Musa adını veren bir halkız.
Kutsal duygulara saldırmak çiğ zihinlerin işidir.
Bunlar Ebu Leheb (Ulu peygamberimizin önce yakın dostu, hatta dünürü iken, İslam'ı yaymaya başlayınca baş düşmanı kesilen ve ona en çok eziyet ve hakaret eden Mekke ağası) gibi sığ zihinler.
Macron bu karikatürü ifade özgürlüğü gibi göstermeye çalıştı ama asla böyle değil. Küfür ve hakaret içeren bu karikatürün düşünce ve ifade özgürlüğü ile alakası yoktur. Macron değil Micron.
Macron'un yaptığı açıklama Fransa'nın tipik kibirli, yukardan bakma tavrını yansıtıyor.
Fransa yüzyıl önce nasıl bizi işgale geldiyse, bugün de aynı zihindeler.
Bu topraklar Sütçü İmam, Karayılan, Şahin Bey gibi direnişçilerin topraklarıdır. Bir tarafımız Nâzım Hikmet, diğer tarafımız Mehmet Akif'tir.
Biz halk olarak Fransa gibi emperyalistlerin hayâsızca akınına karşı hep dik durduk ve durmaya da devam edeceğiz.
Görüyoruz ki, 21'inci yüzyılda Haçlı Seferleri devam etmektedir. Biz, yiğitçe ülkemizi, toprağımızı ve şerefimizi savunmaya devam edeceğiz."

***


Mesut İktu!..

Köroğlu türküsünü bilmeyen yoktur, aranızda her halde..
"Benden selam olsun Bolu Beyi'ne" diye başlayan, ezilmiş Anadolu halkının beylere başkaldırışını anlatan türkü..
Tam bir Anadolu çocuğu iken, Cumhuriyet'in kurduğu "yetenekleri keşfetme" sistemi ile bir Güneydoğu kentinde bulunup Ankara'ya gene Cumhuriyet'in kurduğu konservatuara getirilen, sonra dünyaca ünlü Orkestra Şefi olan Gürer Aykal, o okuldan arkadaşı Mesut İktu için o ünlü türküyü "Köroğlu Güzellemesi" diye çok sesli düzenlemişti.
Mesut Hoca da, nasıl hakkını verdi, o güzelliğin..
Hiç unutmuyorum.. 20 sene falan önce, TRT'de pazar öğleden sonraları 3.5 saatlik canlı yayın yapıyoruz..
İçeriğimiz, kültür, sanat, spor ve eğlence ama, biz farklıyız. Ötekilerin asla yayınlamadıklarını seçip getiriyoruz ekrana.. Bu yüzden de reyting rekorları kırıyor, program..
Bir gün gene operamızdan solistler var, programda.. Yakın dostum, can arkadaşım Mesut İktu da, İstanbul Opera ve Balesi (İDOB) Genel Sanat Yönetmeni.. O da gelmiş iş arkadaşlarıyla.. Onlar karşıda söylüyorlar, biz de Mesut Hoca'yla seyircilerin en önünden izliyoruz.. Sunucu Ali'yi (Kocatepe) gördüm, geride.. Kalktım yanına gittim. Mesut Hoca'yı işaret ettim. "Onu anons et.. Köroğlu'nu okusun" dedim..
Ali "Operamızın değerli baritonu ve yönetmeni Mesut İktu da aramızda.. Şimdi onu davet ediyorum, bize bir Köroğlu okusun" der demez, Mesut yanımda bir irkildi. Ama tüm kameralar bize dönük. Çaresiz kalktı..
Bir Köroğlu güzellemesi okudu ki, yıkıldı stüdyo..
Yıllar sonra, bir gün Süreyya'da opera izlerken karşılaştık. Sohbet..
Eski günler...
"Hıncal sahnede bir kere heyecanlandım hayatımda.. O da senin o canlı yayın sürprizin.. Hayatımda ilk kez gördüğüm bir minik orkestra eşliğinde, provasız, mrovasız pat diye söylemek..
Ölüyorum sanmıştım" dedi.
Sözünü ettiği, şimdi kimbilir o da nerelerde, hemen her sazı çalan sanatçı dostumuz Yuri'nin altılısı..
Mesut İktu devrinde İDOB gerçekten doruklarda yaşadı. Hemen her temsilde AKM tıklım tıklım oynardı..
Bir efsane Ağır Roman balesi yapmıştı ki, hani Metin Kaçan'ın o yıllarda efsane olan romanı esaslı, abartmıyorum en az on kez izlemiş, doyamamıştım.
Yurt dışı angajmanlar yaptı Mesut Hoca.. Japonya'ya dek gidecekti.
Sonra hükümet değişti. Mesut İktu'nun yerine başkası geldi..ve de..
Niye yazdım bunları..
Elimde bir kitap vardı dün, yani size göre Cumhuriyet Bayramı günü..
"Mesut İktu" yazıyordu kapağında..
Altında da..
"Cumhuriyet'in 50 Yıllık Sesi.." Onu karıştırdım, Bayram günü öğleden sonra..
Seyit Yöre, Mesut Hoca ile bir Nehir söyleşi yapmış..
Sonra belge ekleri falan..
200 sayfa..
Sadece Opera değil, Cumhuriyet'in kültürel tarihi adeta..
Konunun meraklısı olmasanız da, bir Cumhuriyet Çocuğu olarak almanız, bakmanız lazım.. Öylesi bir ansiklopedi sanki..
Mesut Hocam..
Seni de, senden Köroğlu Güzellemesi dinlemeyi de ne kadar özledim bilsen..
Nice Cumhuriyet Yıldönümlerine..

***


Olmadı Rıza!..

Medyamız, yıllar yıllar önce, hem de nasıl bir mücadele sonucu unutturduğumuz, "Onurlu yenilgiler..
Şerefli beraberlikler" günlerine yeniden döndü sanki..
Yahu bu ne aşağılık kompleksidir..
On para etmez Maccabi Tel Aviv önünde, berbatın da beteri bir oyun oynadık ve 2-1 mağlup olduk..
Başakşehir'den, Şampiyonlar Ligi'nde 2 maç 0 puanla sonuncu durumdaki Başakşehir'den sonra, gene 0 puanlı Sivas'a da doğru dürüst eleştiri yapan yok..
Yahu geçin Maccabi'yi.. Bize ne?. Onu Tel Aviv basını düşünsün..
Rıza Çalımbay'ın takımı, 90 dakika on paralık top oynadı mı?.
Kim, nerde ne yapıyor, bilen anlayan oldu mu?.
Fatih Terim icadı, tek kanadı unutup yengeç taktiği hep Gradel'le saldırmayı adamlar anında çözdüler.
Sonra..
Sonuna soğan doğrayalım ki, ağlayalım..
Maç boyu Sivasspor, bir, tek bir kere arka arkaya üç pas yaptı, onda da golü attık. Anlayın ötesini..
Rıza Hocam, geçen yıl, Sivas'ı izlemeye doyamıyordum.
Mert Hakan, Emre Kılınç, Ertuğrul Yeşilyurt ve Hakan Arslan'mış meğer takımı oynatan, sen değilmişsin.
Sivas şimdi Süper Lig'de 14, Avrupa Ligi'nde averajla sondan bir evvel..
Tabelayı, skoru geçtik.. Asıl "sıfır" olan, oynadığı futbol!.
Kendine gel Hocam.. Takımını da kendine getir..

***


Gazeteci!..

Önceki hafta sonu Hollanda liginde Ajax, Venlo'yu 13-0 yenince, dünya ajanslarına haber oldu. Tabii bizde de bu haber minik minik kullanıldı.
Ama bu minik haberlerin arasından bir "gazeteci" sıyrıldı.
Herkesin, duyduğu, bildiği bir haberle "Fark nasıl yaratılır"ı gösteren bir gazeteci.
İsmail Er (Hürriyet).. Maçtan sonra "Bir köşede oturup ağlamak istedim" diyen Venlo kalecisinin ajanstan gelen haberini yeniden yazarken, yanına iki kutu açmış.
1984'te İngiltere'den 8 gol yiyen kalecimiz Yaşar ve Ankara'da penaltılara kalan kupa maçında arka arkaya 17 penaltının hepsini yiyen Galatasaray kalecisi (Kupayı Gençlerbirliği almıştı.) Hayrettin'i konuşturup, haberi "bizleştirmiş"ti.
İşte "gazetecilik" bu!.
Ayni haberden bile "Fark Yaratma Sanatı!."

***


Sevdiğim Laflar
"Bil ki, yaşadıklarınla değil, yaşattıklarınla anılırsın. Ve unutma; ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın." Tolstoy (Teşekkürler Venüs)

Tebessüm
- Yatağınızın altında bir fil olduğunu nasıl anlarsınız?.
- Doğrulurken kafanız tavana vurur!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA