Sahaya çıkaracağın ilk 11'i öğrendiğim, saha kenarında maskesi ile duran seni gördüğüm ve oynattığın futbolu 16 dakika izlediğimde, bu yazımın başlığı kafamda belirmişti..
"Alkışlarımla Fatih Hocam!."
Ama sonra maçı izleyen milyonlara örnek, simge olacak maskeni çıkardın ne yazık ki..
Önceki gün, yani salı günü, seninle ilgili tüm eleştirileri de okudum. Başta, Belhanda ve Feghouli'yi ille de Galatasaray'da ve ilk 11'de bıraktırmaya azimli ve kararlı olanlar olmak üzere..
O zaman yeni başlığımı seçtim..
"Doğru yoldasın Fatih Hocam!.."
*
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bizim sporcular, hafta ortasından itibaren Belhanda ve Feghouli'nin ilk 11'de olacağını iddia ediyor, ikisinden de ısrarla "Yıldız" diye söz ediyor, gazetecilik diliyle zarf atıyorlardı.
Galatasaray'ın içerde ve dışarıda son yılların en kötü futbolunu oynadığı son üç maçta, (Fener, Kasımpaşa, Rangers) bu iki ruhsuzun takımı nasıl 9 kişi bıraktığını unutturmaya çalışıyorlardı, mesela Türkiye, "Bu hafta ikisi de kenarda" derken.. Ben de "Bakalım kim haklı çıkacak" demiştim.. "Bu ülkede haberlerin nasıl yazıldığını da öğreneceğiz."
..Ve gördük..
Fatih Hocam,
Kaybettin Alanya'ya.. Ama gene de seni yürekten kutluyorum.. Çünkü ben skor değil, spor yazarıyım.
Bu hafta nihayet en doğru seçimi yaptın..
Fatih Terim 2000 ile Fatih Terim 2020 arasındaki farkı gördün.
Sahaya çıkan 11 de oynattığın futbol da 2000 ruhunun yansımasıydı.
Takımı, yedekleri dahil milli marşı okumayı bilmeyen adamlardan kurmaktan vazgeçmiş, sahaya yeteneklerinin de ötesinde ruhlarını koyacak adamları sürmüştün..
Hakemin düdüğü ile oyun sisteminin de tamamen değiştiğini ve adeta 2000 yılının Galatasaray'ının sahaya çıktığını gördüm. Bizim skor yazarları hiçbir şeyin farkında değillerdi ki, bunu yazan tek kişi olmadı, okuduklarımda..
Galatasaray, futbolu ve keyif zevkini öldüren, topu rakibe bırakıp, kendi yarı sahasında bekleyen, topa sahip olduğunda ise hızlı hücumu adeta unutmuş, gene kendi yarı sahasında iki stoper ve kaleci üçgeni arasındaki sözüm ona garantili yüzlerce pas yaparak vakti ve futbolu öldüren Galatasaray, sihirli bir el değmişçesine, 2000 yılının UEFA Kupası'nı getiren futboluna dönmüştü.
Top rakip kaleci veya savunmadayken, forvetler ve orta saha adamları, tıpkı Hakan Şükür'ün yerine Falcao liderliğinde "Hücum pres" yapıyorlar ve Alanya'yı kendi sahasında basıyorlardı.
Uzun zamandır oynamayan, oynamadıkları için maç eksikleri olduğu rahatça görülen Emre Akbaba ve Emre Kılıç'a rağmen, "Hücumda bastıran ve geriden hızlı çıkan Galatasaray futbolu"nu "İşte bu" diye alkışladığıma, bizim maç gurubu şahittir..
Maçın sonu, skoru, benim için hiç önemli değildi. Önemli olan tek şey, Fatih Hocam'ın, Fatih Terim'in eski Fatih, yani yine, yeniden "İmparatore" olmasıydı.
Ona Milan yollarını açan İmparatore..
Milan dedim de.. O 1999-2000 sezonunu hatırla hocam. İstanbul'da Milan'la oynuyordun.
Dakika 87.. Milan 2-1 galip ve Şampiyon Kulüplere gidiyor.
Dakika 88.. 2-2 ve Milan UEFA Kupasına düşüyor.. Dakika 89.. 3-2 ve Galatasaray UEFA Kupasına giderken, Milan "Annesinin ligi"ne dönüyor.
O Fatih Terim'i hiç unutmadın değil mi, Hocam.. Ama Kasımpaşa önünde 1-0 geride iken ve daha dakika 85 iken sahadan kaçan Fatih Terim'i unut Hocam.. O anı hiç yaşanmamış farzet..
O, gerçek sen değilsin çünkü..
Maçı 11'e 11 oynasan ve bu defa çok haklısın, o aptalca bireysel hataları yapmasaydı, hem de en güvendiğin adamlar, mesela o aptal ikinci sarıyı gören Etebo, o Babacar'ın frikiğinde kalesinin onda 9'unu boş bırakıp, "Sağıma şandelle gol olsun" diye televizyonlara ilan veren Kaleci Fatih (Ki ayni Fatih ayni hatayı, ikinci Babacar frikiğinde de yaptı ama, Alanyalı bu defa sert vurma hevesiyle baraja çarptırdı. Ki gol olan frikiğe sebep olan faul de aptalca ve gereksizdi Hocam.
Haklıydın.) İkinci yarıya 10 kişi başladın.. Beş değişiklik yaptın. Biri hariç hepsi doğruydu Hocam.. İlk defa kenardan maçı bu kadar iyi okuyor ve bu kadar yerinde değişiklikler yapıyordun.
Biri hariç..
Falcao'yu alıp yerine Belhanda'yı koyman tam bir felaketti. Bu değişikliği niçin yaptığını ikimiz de biliyoruz. Aklı olan da anladı zaten..
Ama çarşamba sabahı Türkiye gazetesinde, seni en seven ve sonuna dek seni hep destekleyen Öcal Ağbi'mi oku lütfen..
Oku da, aslında Galatasaray'ı değil, seni yok eden bu keçi inadından artık vazgeç Hocam..
Galatasaray'a, Başkan'a kafa tutan bu para ve rahat delisi iki ruhsuzun sırtlarını sana dayayıp, Galatasaray Kulübü ve camiasıyla daha fazla alay etmelerine izin verme. Neyse.. Benim sözüm o değil zaten.. Lafı geldi de söylüyorum..
Ben, hâlâ devam eden bu "İnat" hatasına rağmen, sahaya çıkardığın 11'e, kenar yönetimine ve oynattığın "Galatasaray 2000" futboluna bakarak, yazıyorum.
Tuttuğun yol doğru hocam.. Seçimlerin de doğru..
Sen bizim skor yazarı ve genelde Fenerli medyaya bakma.. Onların hepsinin korkusu, ruhsuz Belhanda ve Feghouli'nin defedilip yerlerine değerli milli futbolcuların, mesela çifte Emre'lerin alınması..
Nasıl yerlere vurdular bu ikisini..
Nasıl yücelttiler, kulübü satan o iki rezili, aç da oku Hocam.. Aç oku da dostunu, düşmanını anla artık.
Belhanda ve Feghouli'ye hatta düne kadar inatla, ısrarla şans verdin Hocam.
Kullanamayacaklarını bile bile şans verdin..
Şimdi ayni şansı Türk Milli Takımı'nın oyuncularına tanı..
İki değil, hatta Taşdemir'le 3 Emre'de ve ötekilerde ısrar et.
Formasını ıslatan çocukları destekle..
Onlara inan ve sahaya sürmeye devam et.
Çünkü doğru yoldasın, Hocam.. İlk adımı attın.. Devam et!. Lütfen devam et, Sevgili Hocam!.
***
Nihat Bey!.. Nihat Bey!..
Futbolseven milyonlarca kişi maçları artık televizyonlardan izleyebiliyor.. Hatta pandemi yüzünden evlerinde kapalı kalan futbol sevmeyenler bile, televizyonda maç izler oldular..
Öyle değil mi, Nihat Bey!. Yani sözüm ona Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Bey!.
Bilmem siz de izliyor musunuz, Nihat Bey..
UEFA'nın maçlarını bilen bilmeyen herkes rahat izliyor, spikerler de rahat anlatıyorlar. Çünkü formaların sırtında futbolcu isimleri en üstte, yani görünen, okunan yerde yazıyor.
Ama ayni takımlara iyi bakın Nihat Bey..
Mesela işte bu hafta ikisinde de izledik Başakşehir, Şampiyonlar Ligi maçına, UEFA kuralına uyarak, "Oyuncu isimleri yukarda" formalarla çıktı. Oysa Türkiye'de giydiği ve Türk halkını zerre umursamadığını gösteren formalarda isimler, okunmaz yerde, yani en altta yazılıydı.. Siz belli maçları izlemiyorsunuz.
İzleseniz, kendi keyfiniz kaçıyor diye, o televizyon yayıncılığına ters formaları yasaklardınız.
Ama ne maçlar umurunuzda, ne de ekran başında Türk Milleti Nihat Bey!.
Nihat Bey!. Nihat Bey!..
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olarak, Türk halkına hizmetle görevli olduğunuzu, bu formaları yasaklamanız gerektiğini ille de Ali Koç sizi ayağına, yani Zorlu'ya çağırıp, orda mı söylemeli acaba?.
***
Plaka mafyası mı daha iyi yani!..
Efendim Taksiciler İBB'ye tepki göstermiş.. İBB, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olunca, PKK, tepki gösterse onları mı haber yapacağız, yani..
İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu, Ekrem İmamoğlu'nun açıkladığı "Kiralık Taksi" projesine karşı çıkmış..
Şimdi Eyüp Başkan'a sorularım var 1- İstanbul'da kaç taksi plakası var?.
2- Bu plakaların kaçı taksi şoförü esnafında, kaçı plaka işleterek şoför esnafını insanlık dışı koşullarda çalıştıran plaka mafyasında?
3- İstanbul'da en son plaka ihalesi ne zaman yapıldı?.
4- O zaman bu plakaları alan "Taksici esnafı" sayısı kaçtı?
5- Bugün kaçı hâlâ taksici esnafının elinde?.
Bu soruların cevabını hemen verecek dokümanlar, Taksi Esnaf Odası Başkanı olarak elinizde olmalı, Eyüp Bey!.. Hemen bugün cevaplayıp, köşemdeki mail adresine yollayabilirsiniz.
*
Bu arada bir minik not da İmamoğlu Başkan'a.. "Kuzguncuk" konusunda, Ulaştırma Daire Başkanı'nızdan, 15 gün sonraki uyarıma rağmen hâlâ ses çıkmadı. Duyduğum, benimle yüz yüze konuşmak istiyormuş. O fırsatı kaçırdı.
Benim 15 gün sonraki yazım üzerine ancak arayınca, sebebi tahmin etmem zor değil. Sizden emir almış olmalı. "Geçmiş ola. Artık yüz yüze konuşmam. Cevabı yazılı istiyorum" dedim.
Muhteremden "Tık" yok başkanım.. Kışın gelmesini, kaldırımda yürüyenlerin bile kalmadığı günü bekliyor olmalı, sağdaki kimleri kolluyorsa, onlar için artık!. Havalar güzel.. Bir hafta sonu, bir hafta sonudur!.
Her şey çok güzel olmuyor, Başkan!.
***
Ahmet Hakan'ın çorapları...
Ahmet Hakan mayosunun altında sadece iki bacağı görünen bir mankenin belden aşağı resmini basmış.
Bacaklardaki çoraplar yırtık. Bizim çocukluğumuzda, yırtık değil, kaçık çorap bile ayıptı ve daha naylon çorap icat edilmediği için, hemen her mahallede "Çorap örücü" esnaflar oluşmuştu. Çorabın koncundan ipek teller çeker, onlarla kaçığı bir çeşit by-pass ederlerdi.
Annemin çoraplarını en az haftada bir örücüye götürürdüm, Bandırma'da, Kilis'te..
Ahmet'in köşesindeki çorap Gucci'ninmiş oysa..
Dünyanın en pahalı markalarından Gucci, "Yırtık çorap modası" sunmuş dünyaya.
Vitrin fiyatına 1300 lira demiş..
Ahmet Hakan cinlik (!) yapıyor.. "Şimdi semt pazarına gidip 3 liraya aldıkları çorabı yırtık pırtık yapsalar, Gucci'ye amma gol olur ha!." Gol asıl sana oldu Ahmet Hakan dostum.
Bilmediğin konuları yazma..
"Yırtık pırtık blucin/ Haydi gidelim parka" şarkısı dillere düşeli 40 yıl oluyor..
Ve senin dediğin blucinler, semt pazarında beş liraya satılırken, ben yeğenlerim Önder ve Zeynep'e "Hadi size yeni yıl hediyesi alalım.
Siz seçin" diyeli de nerdeyse çeyrek asır..
Beni Diesel mağazasına götürdüler ve en aşınmış, en yırtılmış birer cin seçtiler ki, eşek yükü ile para ödedim. Sonra bir maç için Moskova'ya gittim ki, en pahalı cadde üzerinde, basket sahası büyüklüğünde Diesel mağazası. Kapısında Rus gençleri vitrindeki "Yırtık pırtık blucinler"i almak için kuyrukta..
Moda dediğimiz şey işte bu Ahmet!.
"Peki, semt pazarından mı, Gucci mi kim bilecek" mi diyorsun şimdi de..
"Sen biliyorsun ya.. Yetmez mi?."
(Bu laf için de bana bir yazı daha yazdırman gerekmez, İnşallah!.)
***
TEBESSÜM
Geniş bahçede genç çiftin nikahını kıyan Belediye Başkanı davetlilere "Aramızdaki en uzun evli çift kim acaba" diye sordu. Gelinin dedesi ile ninesiymiş meğer..
Başkan "Bu uzun evliliğin sırrı nedir" diye sordu yaşlı çifte. Anneanne "İki kelimeden ibaret" dedi.. "Galiba haklısın!."
Dede eşine baktı baktı ve "Galiba haklısın" dedi.
SEVDİĞİM LAFLAR
Evrende sevgiden daha büyük bir güç yoktur. Sevgiyi hissettiğinizde etrafınıza en güzel dalgaları yayarsınız. Rhonda Byrne (Sır kitabı yazarı)