1-0 gibi fevkalade kritik devam eden bir maçın son beş dakikasının ne kadar kritik olduğunu bilmeyen, beşinci küme takımı hocası var mı, Fatih Hocam?. O anlarda puan kaybeden takım oyuncularının gözünün ve kulağının kenardaki hocada olduğunu bilmeyen var mı, spor dünyasında?.
Ezeli rakibin Fenerbahçe, bu son dakikalarda rakibi nasıl boğar, nasıl ezer?. Kaç maçta puanları bu son dakikalarda kurtarmıştır, ezber bilmen lazım!.
Sen ne yapıyorsun hocam?. Artık ezberledik, sahayı terk edip soyunma odasına gidiyor ve takımına mesaj veriyorsun..
"Bakın ben bırakıyorum. Siz de bırakın.."
Fener'le Galatasaray arasındaki tarihi en büyük farkı, sen yarattın Hocam.. Maçı, bitmeden bitiren, sahadan kaçan sen?. "Biz 'Bitti' demeden bitmez" lafını ezberleten sen?. Ne oldu sana da, kaçar oldun?.
Bu takımın formasını giyenler, artık sana inanır, sana güvenir mi?.
Efendim, dördüncü hakeme uzatmayı sormuşsun da "5 dakika" deyince kızmışsın da, "O zaman siz oyununuzu oynayın" demişsin de..
Beş değil, 90 dakika uzatsaydı ne olacaktı Hocam?. Gol atacak hali var mıydı, oynattığın futbolun?.
Peki ya senden örnek alıp, kafası bozulan futbolcular da tünelin yolunu tutsaydı?.
İmam.. Cemaat hikayesi.. Üstelik sen, Hoca olarak ilkini değil, en kötüsünü zaten yaparken, cemaatte ne yapacak?.
*
Bugün "Sevdiğim Laflar"ı senin için seçtim Hocam!.*
"Ben takımı değil, oyunu terk ettim" demişsin!. Keşke takımı terk edecek kadar Galatasaraylı olsaydın, Hocam!. Ama değilsin..
*
Suçlu sadece sen değilsin Hocam!..*
"Dost acı söyleyen"dir, Hocam.. Cumartesi günü, köşemin yarısını sana, dostum Fatih Terim'e ayırmış ve şöyle demiştim..
"Geçen salı "Derbi'nin en talihsizi Fatih Terim'di" başlıklı yazımın yer aldığı köşemde Victor Hugo'nun bir lafı vardı.
Aslında senin için seçmiştim o lafı Hocam..
Anlamadın. Bugün açıktan yazıyorum..
"Yerini vaktinde terk etmeyi bilmek gerçek olgunluktur. Sadece acizler kalmakta ısrar eder!.." Sadece Galatasaray değil, Türk Futbol Tarihi'nin de en büyük kulüp başarısına imza atan sana, bugün çok açık ve çok net söylüyorum Hocam..
Kulübün teknik ve futbol direktörlüklerini bırak. Galatasaray Tarihi'ne dön ve artık hep orda kal Hocam!..
Bunu seni seven bir ağabeyin olarak yürekten söylediğime de inan..
Çünkü sen tükendin Hocam.." Okumazsın. Hiç okumazsın, biliyorum ama, biri okur da sana söyler diye yazıyorum..
Git artık Hocam!. Git Galatasaray'ın başından..
Galatasaray'ı "Bu kulübü, Türk spor tarihinin en büyük başarısını kazandıran Hoca kovulur mu" çıkmazı ile baş başa bırakmadan git!.
Şimdi git ki, Milli Maç arasını, "Yeni" Hoca değerlendirsin!.
***
...Ve de Sergen!..
Gençlerbirliği'ne kendi sahasında kaybeden Sergen Yalçın, bu hafta da, maç sonu gene "Futbolculara ve yönetime yönelik üstü kapalı imalar" dışında dişe dokunur tek laf etmedi.
Oysa Beşiktaş'ın 1 nolu sorunu Sergen'in kendisi..
Bin kompleks içinde takım seçiyor, bin kompleks içinde oynatıyor.
İşte en önemlisi.. Şenol'un futbolumuza kazandırdığı gençleri sevmiyor. Kişisel antipatisi takıma da yansıyor.
"Ne demek transferi yapanlara sorun?."
Teknik Direktör, takımın tek sorumlusu olarak transferde sözün geçmiyorsa, orda ne işi var Sergen?.
Küme düşürüp "Ben değil, Ahmet Çebi düşürdü" demek için mi?.
Ali Gültiken "Girdapta olanlar" başlığı ile yazmış. İki kez okudum, "Atladım mı" diye.. Gençler'e yenilen ve 4 puanla 15'inciliğe düşen Beşiktaş için yazılan yarım sütunluk yazıda "Sergen" adı geçmiyor..
Bu nasıl maç yorumu, eleştirisi Ali?.
Sergen dostun olabilir.. Terim de benim dostum..
Dosta yardım, göz yumarak değil, uyararak olur.
Beşiktaş sayfasını Sevgili Müdürüm Murat (Özbostan) ve Fatih Doğan kardeşlerim kurtarmış.
O iki yazıyı da iyi oku, Ali Kardeşim!.
Beşiktaş'a ve Sergen'e faydalı olmak istiyorsan, kaleminin ucunu sivrilt!.
***
İki tencerenin de dibi...
Trabzon Başkanı Ali Ağaoğlu, durmadan hakemleri ve federasyonu eleştiriyor, hem de ne ağır eleştiriyor.. Yani benim bildiğim hukukla en az altı ay ceza alması lazım..
Çünkü ısrarlı bir "Tekerrür" ağırlaştırması da var. Ağaoğlu kendi hatalarını kapatmak için Trabzon'un oynadığı kötü futbola gözlerini yumuyor ve Nihat Özdemir'e saldırıyor.
Amma velakin Federasyon'dan ses çıkmıyor..
Niye çıkmıyor peki?.
Çünkü Nihat Özdemir hayaletleri oynuyor.
Hem de nasıl oynuyor?.
Trabzon Başkanı, önceden telefon edip, Riva'ya Türkiye Futbol Federasyonu'na, Başkan Nihat Özdemir'i ziyarete gitmiş ki, "Hayalet" yok!.
Trabzon'un Başkanı haberli geliyor.
Telefonları da kapalı Nihat Özdemir makamında yok.
Hangi Nihat Özdemir bu?.
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç çağırınca, yanına Merkez Hakem Komitesi Başkanı'nı da alıp Zorlu Center'e, Fener Başkanı'nın ayağına koşturan Nihat Özdemir..
Ali Koç'a gelince "Köle", Ahmet Ağaoğlu olunca "Hayalet!." Ondan sonra iş "Hakem yorumu"na kalınca, niye lehine çalınan edilen hep Fener, aleyhine çalınan hep Trabzon oluyor, hâlâ soruyor musunuz?.
İki tencereye de bir "Kalaycı" lazım aslında..
***
Sevdiğim Laflar
"Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek, deliliktir. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz."
Albert Einstein
Tebessüm
Kadın turist olarak geldiği küçük kasaba yolunda yürürken, evinin verandasında, salıncaklı koltuğunda oturan yaşlı adama hayranlıkla baktı ve sordu..
"Ne kadar keyifli görünüyorsun. Seni bu kadar uzun ve mutlu yaşatan sır nedir?."
"Günde üç paket sigara içerim. Haftada iki kasa şarap bitiririm. Sadece yağlı, kırmızı et ve bol tatlı yer, sebze meyveye el sürmem. Sporu bırak, mahalle bakkalına bile yürümedim."
Kadın şaşkına döndü.
"Peki kaç yaşındasınız?."
"Yirmi altı" dedi, adam.