Bahçem, artık özel bahçeler dahil tek çiçeği bırakılmayan Alkent'te bir cennet. "Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur" demiş eskiler. Aidat parasından üç kuruş tasarruf için nerdeyse tüm bahçıvanları kovan, tüm site için fide yetiştiren ve her baharda çoğunu bedava, orkide gibi kıymetli olanları da çok ucuz fiyatlarla satan seramız da kapatılınca, dönümlerce yeşil (!) alanı bulunan sitede benim bahçe dışında renk kalmadı.
Bahar geldi.. Sabah kahvaltısından sonra kahvemi artık bahçemde, o cennete bakarak içiyorum. Öğleden sonraları da en az iki saatim o cennette çiçeklerim ve iki annenin doğurduğu altı minnacık kedi yavrusu arasında geçiriyor..
Son zamanlarda, bahçede otururken dikkatimi bir başka şey daha çekti..
Kuşlar!.
Bugüne dek görmediğim kuşlar uçuyor, Alkent üstünde.. Tam karşımda, benim 20 yıl önce diktiğim kocaman ağaca konuyorlar..
Martılar.. Kargalar.. Kuzgunlar.. Saksağanlar.. Kumrular.. Güvercinler.. Serçeler.. Ve sitenin ve kentin sessizliği içinde seslerini ilk kez duyduğum Guguk Kuşları..
"Bunlar hep buradaydı da, ben mi görmüyor, duymuyordum" derken The New York Times imdadıma yetişti.
"Fikirler" sayfasında boydan boya manşet..
"Bugünlerde sıkılıyor musunuz?. Kuşları gözetlemeye çalışın.."
"Çimlerin üzerine sırt üstü uzanıp, olmadı, pencereden bakarak kuşları gözlemeniz bile, kendinizi iyi hissetmenize ve rahatlamanıza yol açar" diye başlıyor yazı..
"Gözleyin kuşları.. Trafiğin olmadığı bugünlerde, çevrenizde ilk defa göreceğiniz türler olacak.. Her ilk ve son baharda göçen kuşlar, sessiz ve sakin kentlerde daha fazla konaklar oldular" diyor.
Kuş gözetlemenin ipuçlarını da veriyor.
"Önce hareketi gözleyeceksiniz. Hareket varsa, kuş vardır orda. İkincisi kenarlara bakın.. Ağaç profilini düşünün. O profilin kenarlarında olur kuş. Çatının, bacanın kenarlarında.. Nereye konuyorlarsa, onun kenarına.."
Aynen öyleler. Günlerdir bakıyorum. En yüksek ağaçların dal uçlarına, çatıların kenarlarına konuyorlar genelde..
Bir şey tespit ettim. En büyükleri, benim ağaçta en tepeye konuyor.. En küçükler, serçeler en alttakilere mesela. Resmen boy sırası var, sanki..
"Kuşlar sesleriyle anlaşırlar. Her seslerinin bir anlamı vardır. Aslında çok gürültücü hayvanlardır ama, bugüne dek şehir gürültüsünde pek duymamışız." Öyle diyor yazar ve doğru diyor.. Şimdi ne harikulade sesler duymaya başladım.
"Kuş ne yapıyor, anlamaya çalışın" diyor.
Eğer gagasında bir şey varsa, ya yuva kuracak bir şeydir, ya da yuvadaki yavrulara mama.. Yaşamak ve neslini yaşatmak savaşıdır, hayatı çünkü..
...Ve bence en önemli tavsiyesi yazarın.
Gözlediğiniz kuşu çizin ve gördüklerinizi not alın. "Çizemem, yazamam" demeyin. Önemli olan ürettiğiniz şey değil, süreç. Çünkü çizmek ve yazmak, sizi ayrıntılara dikkat etmeye zorlar. Yazmadan, çizmeden önce gözlemlerinizi derinlemesine düşünmek zorunda kalırsınız. Önemli olan düşünmenizdir. Yazıp çizdiklerinizi kimseye gösterme zorunda değilsiniz. Hatta kendinize bile. Sadece sizi keşiflere götürecek adımları atın, ötesini düşünmeden. Hepsi o!.
Bir kuş gözlemci ve bilimcisi, bu konuda kitapları olan David Sibley şöyle bitiriyor yazısını..
"Eninde sonunda, asıl mesele kuşları nasıl gözlediğiniz değildir. İhtiyacınız olan tek şey, bakmak için birkaç dakikanızı ayırmak, merak etmek, şaşırmak ve düşünmektir."
*
Sende mi Ertuğrul!..
Bu yazıyı bu sabah yazacağımı dün sevgili Ertuğrul kardeşime (Özkök) söyledim.. Yani geleceğini biliyor.
Bu Demirören Grubu'nun korsan DVD'cilerle kesin bir anlaşması olmalı.. Durmadan, hemen tüm gazetelerinde sayfalar dolusu filmler ve diziler tavsiye ediyorlar, ama nerde nasıl izlenir, satır yok..
Ertuğrul da, Perşembe günü yarım sayfa ballandıra ballandıra "Normal People/ Normal İnsanlar" diye bir mini diziyi döşenmez mi?.
"Yazı mı okuyacağız, bilmece mi çözeceğiz" diye mesaj attım.
Cevap..
"Maalesef yazamıyorum. Çünkü Hulu'da ve Hulu Türkiye'de yok. Dolayısıyla korsan."
"O zaman yazının başına yaz da binlerce okurunu internet başında savaşa zorlama.." dedim..
"İsteyen bulur Hıncal Abi" dedi. "Ben buldum. Bu çağda gençlerin hepsi buluyor. Bizim dışımızda bir dünya var. Bu konuda endişen olmasın."
Ben de "O zaman top bende" dedim..
"Hıncal ağabeycim, ne yazsan hak etmişizdir" dedi..
Yazıyorum işte..
Oturdum ipadin başına "Normal People izle" yazdım google.. "dizibox.ow" diye bir sitede Türkçe alt yazılı olarak buldum. Ekrana da yansıttım..
O site yasal mıdır, korsan mı bilmem. O benim işim değil. Benim işim Hürriyet gibi bir Amiral gemisini yıllardır yöneten ve şimdi de başyazarı olan arkadaşımın "Yolunu bul" deyişine uymak..
Haa.. Hürriyet'te, kendi başyazılarında açıkladıkları bir "Proje/ PR" sistemi var biliyorsunuz.
Reklam servisi, şirket ya da kişilerle paralı anlaşma yapıyor. Onların istediği yazı veya röportajları, Hürriyet ünlüleri hazırlıyor. Gazeteye koyuyorlar ve gelen reklam parasından, yazan da hissesini alıyor.
"Advertoryal" denen bu sistem bütün dünyada var. Ama onlar böyle bir yazının başına kocaman "Advertoryal" diye yazıyor ve okurlarını aldatmıyorlar.
Demirören gurubu bunu yapmadığı için, ben o gün bugün, okuduğum en masum yazıdan bile şüphe eder, "Acaba kaça yazdılar" diye düşünür oldum.
Biraz ağır kaçtı, biliyorum Ertuğrul, ama senin okurlarına yaptığının yanında az bile..
Kusura bakma!.
*
Zeynep'ten Zeynep'e mektup..
Amerikalı düşünür ve ruh bilimci, kitaplarının nerdeyse tümü Türkçede de basılan Steve Rother'in bugün "Sevdiğim Laflar" köşesinde okuduğunuz sözlerini, sevgili Yaso buldu yolladı bana, geçen hafta..
Ayni günlerde bir başka sevgili kardeşim Zeynep Özyılmazel'den bir mail geldi.
Tıpkı Steve'in dediğini yapmıştı, Zeynep de..
"Aslında tek bir ilişki vardır.. Sizinle sizin ilişkiniz. Önce bu ilişkiyi doğru kurun, o zaman istediğiniz tüm diğer ilişkilere sahip olabilirsiniz."
Ayni karantina günlerini, biri evinde ailesiyle geçirirken, öteki tek başına oturan iki kadından ayni günlerde, ayni düşünceyi paylaşan satırlar gelmesi ilginç değil mi?.
O zaman, kendi kendisine mektup yazan Zeynep'i de okuyun.. Çok keyif alacaksınız ve belki siz de kaleme, kağıda davranıp, kendinize bir mektup yazacaksınız..
***
***
Hıncal Ağbin şu anda yanında olabilse, sarılır o öpücüğü kondururdu yanağına Zeynep!. Sen de onun yanağındaki nemi hissederdin!.
*
Tebessüm
- Bilgisayar faresi bozulan sarışın ne yaptı?.
- Aldı, veterinere götürdü.
*
Sevdiğim Laflar
"Aslında tek bir ilişki vardır.. Sizinle sizin ilişkiniz. Önce bu ilişkiyi doğru kurun, o zaman istediğiniz tüm diğer ilişkilere sahip olabilirsiniz..."
Steve Rother