Çarşamba günü, dünyanın en büyük sinema endüstrisi, Amerikan sinemasının halini, Safter Yılmaz Los Angeles'tan anlatmıştı bu köşede.. "Koronavirüs Hollywood'u 9.1'lik deprem gibi vurdu" diyerek..
35 bin salonu ile dünyanın en büyük salon zinciri AMC iflastan 500 milyon dolar kredi bularak kurtulmuş, yapımcılar, yani stüdyolar ise, hazır büyük filmlerini gelecek sezona, hatta 2022'ye erteleyip, ucuz filmlerini, Netflix benzeri online kanallara kiralamış, ya da kendi kurdukları kanallarda gösterir olmuşlardı.
Hollywood gibi bir dev, 9.1'lik depremle sallanırsa, Türk sineması ne olacaktı peki?.
Alkent'e taşındığım 90'lı yıllardan beri yakın arkadaşım Muzaffer Yıldırım'ı aradım, dün..
Tuttuğu her işi koparan, hızla büyüten örnek bir iş adamıydı Muzo..
Hayatı film olur, öylesi.. Onu başka gün konuşuruz..
Bugün Türk sinema sanayisinin 1 numaralı adamı..
Büyük ortağı ve Genel Müdürü olduğu Mars Sinema zincirini, Güney Koreli, uluslararası büyük firma C J CGV'ye sattı ama, Genel Müdürlük görevi sürüyor. Bu bir..
İkincisi.. Nulook Şirketi'ni kurdu. Çok büyük filmler yapmağa başladı.
Yani Muzo (Biz arkadaşları arasındaki adı odur) sinema sanayisinin iki yanında da var.
Bir yandan Türkiye'de 2700 salonu yönetiyor. Öte yandan Russel Crowe'la çektiği Son Umut (Water Diviner) ve Cem Yılmaz filmleri gibi büyük yapımlara imza atıyor..
Bu durumda "Türk sinemasının hali ne olacak" sorusuna ondan iyi cevap verecek var mı?.
Ben de onu yaptım işte..
Salonları ve yapımcıları ayrı ayrı anlattı..
Bir defa devlet, her iki tarafa da başından beri en büyük yardımı yapmış bile..
"Hem salonların, hem yapımcıların çalışanlarına maaşları ödeniyor" dedi. Bu kredi vermek ya da bulmaktan çok daha büyük destek..
Ama yol hala çok uzun ve çok zor..
"Küçük sinemaların ve işletmelerin dayanması zor.. Orada büyük kapanmalar olur.. AVM'lerdeki zincirlerin bile yaşaması zor çünkü" diyor, Muzo ve anlatıyor.
"Kendimizden, yani Mars'tan örnek vereyim. 2019'da 60 milyon bilet sattık. Bu yıl karantina başlayana dek 16.5 milyon bilet oldu, sayı.. Temmuzda sinemalar açılsa bile bu yıl toplam en fazla 25 milyon bilet satılır ancak.. Yaz sezonu zaten sönüktür, her yerde. Eylülde yeni sezon açılır ama orda da durum parlak değil!."
"Neden" dedim..
"Ortada film yok da ondan.. Geçen yıllara bakın. Bu ülkede hasılat rekorlarını yerli komedi filmleri kırdı. Hani nerde yeni sezonda yerli komediyi geçin, yerli film.. Hollywood bile büyük filmlerini seneye, hatta öbür yıla saklarken, sinemalar gişe yapacak filmi nerden bulacaklar?."
"Geçen yıllarda, iptal ettiğiniz promosyonlar vardı salonlarda.. Mısır, cola falan veriyordunuz" dedim..
"Promosyonu geç. Üste bir de para versek seyirci bulamayız. Ortada seyredecek bir şey olmazsa, neyi seyredecekler ki?. Bak Hıncal!. En başta söyledim. Devlet çalışanların parasını ödeyerek en büyük desteği yapıyor. AVM'ler korona sonrası sezonda kira da almayacaklar büyük olasılıkla.. Daha ne olsun, değil mi?. Ama olmuyor işte.. Ortada seyredecek film olmadan hiçbir şey olmaz.."
"Peki stüdyolar niye film yapmıyorlar?. Niye Hollywood gibi kendi online kanallarını kurup göstermiyorlar?."
"Bir defa bizde online alt yapısı yok. Diyelim oldu. Kurduk. Başta Netflix, piyasayı ele geçirmiş büyük uluslararası kanallarla rekabet mümkün mü?. O zaman online kanala kim, nasıl yatırım yapabilir ki?."
"Peki, Şahan, Cem Yılmaz ve BKM gibi büyük komedi gişesi yapanları geç, sen, Muzaffer Yıldırım olarak, film çekmeye başlamak için ne beklersin, mesela?."
"Benim de, bütün yapımcıların da beklediğimiz, ayni.. Garanti.. Yani sigorta.. Film hasılatını garanti edecek sigorta sistemi olmalı.. O zaman hemen bütün yapımcılar çekime başlayabilir.. Salonlar da o zaman, oynatacak ve gişe yapacak yerli filmlere kavuşurlar. Hollywood'dan gişe filmlerini 2022'ye kadar bekletirken, Türk yapımcılar, bu sigortayı bulabilirlerse, boşluğu doldururlar ancak. Yoksa salonlar, AVM'ler kira almasa da, gelen seyirciye üste para verseler bile dolmaz. Seyredecek şey olmayınca 'seyirci' olur mu?"
Yani, Sevgili Okurlar..
Türk sinemasının işi, Hollywood'dan da zor..
En büyük görev, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na düşüyor..
Film yapımcıları, sinema salon işletmecileri, AVM ve sigorta yetkilileri ile bir araya gelip, "Türk sinemasını yaşatacak uyulması zorunlu ortak kararlar"ı almak ve gerekirse yasalaştırmak, Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy'un omuzlarında..
Fazla da vakit yok. Bir an önce, gösterilecek filmleri çekmeye başlamazsak, salonları açmak çare değil, daha büyük sorun olacak çünkü..
*
Dr. Kenan Bölükbaş!..
Evet, aynen öyle.. Size hitap ediyorum Dr. Kenan Bölükbaş.. Ve size soruyorum
"TRT Müziği izliyor musunuz?. Orda olup bitenler içinde sizi rahatsız eden bir şeyler çıkmıyor mu?."
Benim çok fazla çıkmaya başladı çünkü..
"TRT Müzik hakkındaki eleştirileri okuyor musunuz, mesela?. Başta ben, çok yazıyoruz da.."
Ama sizin kılınız kıpırdamıyor, Dr. Bölükbaş.. Doğrudan size sorulan sorulara bile yanıt vermiyorsunuz ve "İşini bilen memurlarınız", kanalda bildikleri gibi at oynatmaya devam ediyorlar..
Dr. Kenan Bölükbaş!.
Siz geçen kasımdan beri TRT Müzik Genel Yayın Koordinatörüsünüz. Yani tek sorumlu adam zat-ı aliniz oluyorsunuz!..
Üstelik TRT'den yetişmiş uzmansınız. Ben biliyorum. Çok iyi bir İstanbul Radyosu Müdürlüğünüz var.
O zaman bu gamsız, bu sessiz, bu boyun eğmiş haliniz ne?.
Karantina yüzünden insanların ekran saatleri misliyle katlanmış, TRT Müzik reytingleri de, kurulduğundan bu yana zirve yapmışken bu "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" haliniz ayıp olmuyor mu?.
Yahu, yapımcılarınıza, programlarının içeriklerini bizahmet yazdırtmayı bile hala beceremediniz..
Yapımlar tam başıboş..
Oysa elinizde TRT'nin o muhteşem arşivi varken, neler yapabilir, insanımızı ekran başında, ailecek nasıl neşelendirir, keyiflendirebilirsiniz?.
Ayni tatsızlıkları, başlık değiştirip tekrar tekrar yayınlayan "İşini bilir memurlarınıza" (Yapımcı demeye dilim varmıyor çünkü) "Bu kurumda bir yönetmen var" dedirtebilseniz, neler olur!.
Yazmaya devam edeceğim Doktor Bölükbaş!.
Siz, TRT Müziği tedavi edene dek yazmaya devam edeceğim, artık neyin doktoru iseniz!
*
Kıbrıs'tan da "İyi" korona haberleri!..
Kıbrıs'tan da iyi haberler geldi, sevgili okurlar.. Benim 40 yıllık dostum, bu köşenin 30 yıllık Kıbrıs yazarı, KKTC'nin ünlü Radyo/Televizyonu Genç TV'nin kurucusu Ertan Birinci'den dün güzel haberler geldi..
"Geldik mayısın ortasına" diyor Ertan.. "Hava bal şeker .. Sıcaklar yavaş yavaş kendini hissettiriyor. Deniz pırıl pırıl .." diye başlıyor ve devam ediyor..
Koronazede ülkelerden biri olarak, Kıbrıs'ta oteller boş, giriş çıkışları kapalı, deniz ve hava yolu durmuş hala.. Ama..
"Ama, normalleşme hızla sürüyor" diyor.. Ve anlatıyor..
Okuyalım mı, "İyi" haberleri..
***
Evet.. 4 Mayıs'ta mağazalar ve alış veriş merkezleri açılırken, bankalar ful çalışma düzenine geçti..
Son yirmi gündür yapılan yüzlerce test sonucunun hep negatif çıkması büyük mutluluk yaşatıyor, halkımıza..
11 Mayıs Pazartesi gününden itibaren, restoranlar artık evlere, iş yerlerine paket servise başladı .. Özlediğimiz dönere, kızarmış tavuğa, kebaba tekrar kavuşmanın sevinci büyük..
Şimdi sıra berber ve kuaförlerde...
Kıbrıs aslında halkının duyarlılığı, doktorlarının uyarıları, devlet ve hükümet yetkililerinin aldığı önlemlerle, belki de dünyanın en güvenli ülkesi şu anda..
Korona ile mücadele kararlılık ve başarı ile sürerken, tek tek iş yerleri açılırken, esas mesele artık ekonomi olarak kendini gösteriyor..
Mağazalar bir haftadır açık ama iş yok denecek kadar az .. Piyasa hayli durgun.. Esnaf kira ödeyemez halde.. Hele hele dövizin hayli yükselmesi "Koronadan kurtulsak bile bu ekonomi bizi batıracak" diye sesleri yükselen ticaret ve esnaf odaları, hükümetten önemli kararlar bekliyor...
Hükümet, esnafın, iş adamlarının kredi alması için çeşitli paketler hazırladı. Yani şimdi asıl savaş ekonomik..
KKTC'nin iki önemli, lokomotif sektörü Turizm ve Üniversiteler..
Üniversiteler henüz kapalı... Oteller ve casinolar bomboş.. Restoran ve cafelerde henüz oturma izni yok..
"Öğrenci dostu ada" sloganı ile sağlıkta en güvenli, ekonomide de öğrenciye ve ailelerine çok özel imtiyazlar tanıyacak ülke olma hedefiyle başlandı hazırlıklara..
Öte yandan.. Tabii ki, Türkiye'mizden geçen hafta yine gelen tıbbi yardımlar hastanelerimize ulaşırken, yardımsever iş adamlarınızın da ilaç alımı ve diğer konularda dayanışması devam ediyor.
Kıbrıs, sağlık açısından şu anda en güvenli ülke olma ilkesiyle birlikte, Dünya Sağlık Örgütü'nün de (WHO) üyesi olmak için çaba harcıyor ..
Prof. Dr. Mehmet Hasgüler'in başlattığı imza kampanyası WHO yetkililerinin de dikkatini çekti sonunda . Ama daha yapılacak çok iş var ..
KKTC'yi, Dünya Korona İstatistiklerine koymamak çok büyük haksızlık doğrusu..
Bu haftalık bizden haberler böyle.
Açılım devam ediyor..
Mağazalar açıldı, paket servisler başladı. Şimdi savaş ekonomide.
Bu savaşta da korona gibi etkili olacak mıyız?.
Onu da zamanla göreceğiz!.
"Öğrenci dostu ada" sloganı ile sağlıkta en güvenli, ekonomide de öğrenciye ve ailelerine çok özel imtiyazlar tanıyacak ülke olma hedefiyle başlandı hazırlıklara..
Öte yandan.. Tabii ki, Türkiye'mizden geçen hafta yine gelen tıbbi yardımlar hastanelerimize ulaşırken, yardımsever iş adamlarınızın da ilaç alımı ve diğer konularda dayanışması devam ediyor.
Kıbrıs, sağlık açısından şu anda en güvenli ülke olma ilkesiyle birlikte, Dünya Sağlık Örgütü'nün de (WHO) üyesi olmak için çaba harcıyor ..
Prof. Dr. Mehmet Hasgüler'in başlattığı imza kampanyası WHO yetkililerinin de dikkatini çekti sonunda . Ama daha yapılacak çok iş var ..
KKTC'yi, Dünya Corona İstatistiklerine koymamak çok büyük haksızlık doğrusu..
Bu haftalık bizden haberler böyle.
Açılım devam ediyor ..
Mağazalar açıldı, paket servisler başladı. Şimdi savaş ekonomide.
Bu savaşta da korona gibi etkili olacak mıyız?.
Onu da zamanla göreceğiz!.
*
TEBESSÜM
Adam gece yarısı saat 3'te, arabasını güç bela kenara çekti. İndi, yalpalayarak evine yürürken, devriye gezen polis durdurdu..
"Hey, beyefendi.. Bu saatte nereye böyle?."
"Derse" dedi adam..
"Güldürme beni" dedi, polis.. "Bu saatte kim ders verir ki?."
"Karım" dedi, adam..
*
SEVDİĞİM LAFLAR
"Ateş de küçük kıvılcımlarla başlamaz mı? En ciddi şeylerin temelinde, en önemsiz şeyler vardır ve zaten küçük çekirdekten doğar kocaman bir ağaç." İbn Hazm
(Bu güzel sözün imzası dün unutulmuş. Bugün tekrar ettim.)