Hâlâ geçen hafta sonunda acil "Sokağa çıkma yasağı" ilan edilince, insanların her türlü tehlikeyi göze alıp, marketlere koşmasını ve rafları boşaltmasını konuşuyoruz.
Hâlâ gazetelerimizde, yasağa rağmen kahvelere doluşup okey oynayanların, deniz kenarında banklara oturup yasakları devamlı ihlal edenler yüzünden, belediyelerin söktürdüğü bankların haberlerini, eleştirilerini okuyoruz..
Kıyametler kopuyor, gazetelerde..
Köşelerde.. TV'lerde..
Oysa, ikisi de doğal..
Gülüyorsunuz değil mi?.
Anlatayım o zaman..
"Aç kalma korkusu ile raf boşaltma" insanın, "kural tanımama" ise Türk insanının doğasında var.
*
İnsanoğlu, kaydını, izini bulabildiğimiz son 400 bin yılda, 28 büyük salgın ve 4 büyük kıtlık yaşadı.*
*
Yani dostlarım, salgından değil, açlıktan korkmak insanın doğasında kayıtlı.
Devletin kurallarına uymamak Türk insanının, kendi kurumunun kurallarını hiçe saymak da SABAH mensuplarının doğasında çakılı..
Şimdi anladınız mı, neden doğal, ikisi de?.
***
AVM'ci Cengiz!..
"Herkesi nasıl bilirsin" dermiş ya eskiler.. Cengiz kardeşim de, bu "yasak" günlerinde herkesin peşinde dolaşması mümkün olmadığından, evinde oturup, sallamış, "65 yaş üstündeki meslek ağabeyleri ne yapıyor" diye..
Benim için yazdıkları aynen şöyle..
"Hıncal Uluç (80):
AVM gezmeyi bırakıp eve kapattı kendini, hayatında ilk defa yazılarını gazeteye gitmeden yazıyor." Peki Cengiz, beni AVM gezerken nerde gördün?. Ya da kimden duydun?
Hayatta en nefret ettiğim şeydir AVM gezmek.
Bu yüzden bir gurupla olduğum zaman, onlar gezerken ben bir kafede oturur beklerim.
AVM'ye hayat boyu sadece sinema için gittim. Önce Akmerkez'deydi en güzel sinemalar. Oraya gittim. Sonra Kanyon daha güzel oldu, oraya.. En son da İstinye Park..
AVM'deki bir dükkandan bir şey alacaksam, en yakın kapıdan girer, en kısa yoldan alır çıkarım.
Benim gibi, AVM gezmekten nefret eden, üstelik yakın arkadaşın biri için bile salladığına göre, ötekiler için de aynini yaptığını düşünüyorum.
Kusura bakma!.
Yasak günleri bitince, bana borcun "İki Yemek" oldu.
Yiyeceğimiz AVM'yi sen seç!.
***
Biren!.
Dün sabah Günaydın ekimizde Bülent Cankurt'un haberi beni nasıl mutlu etti.
Monaco kaynaklı bir haber. Prens Albert'in özel danışmanı Hülya Biren "Burada herkes Türkiye'yi konuşuyor" demiş..
O haber hoşuma gitti. Ama asıl mutlu eden, o habere takılan satırlar ve fotoğraf..
Resimde Hülya'nın babası Işık Biren Amiralimiz var. Yüzünde maske, elinde dezenfektan.
Cumhurbaşkanımızın herkese armağan ettiği iki şey..
Bana da geldi onlar.
Mutluluk sebebim yıllardır haber alamadığım Işık Biren Amiralimi nihayet böyle sağ ve sağlam görmek..
Gençliğimde beraber çok güzel günlerimiz olmuştu.
Amiralim o zaman efsane Marmaris Tekstil Festivali'ne müthiş destek olurdu. Bendeniz Ege ve Akdeniz'e sadece festival için giden Hıncal da, her seferinde koşardım.
Yelken yarışlarından, konser gecelerine, defilelere nasıl harika günler geceler yaşardık.
Hele bir defasında Ercan (Arıklı, nurlar içinde yatıyor) bize teknesini de vermişti de, Ali ile (Kocatepe) hayatımın en unutulmaz yazını geçirmiştim.
Ne festival kaldı, ne de o Marmaris artık. Amiralimi de duymaz olmuştum.
İnşallah bir gün buluşur, o günleri konuşuruz, Işık Amiralim!.
***
Bugün de Fuat'la Mark!..
Karantina günlerinin, yaratıcılığa vakit ve fırsat tanıdığını anlatmış, geçmişten, Newton ve Shakespeare'den örnekler vermiştim.
Sonra da, bizden Ercan Saatçi'yi örnekledim sizlere.. Bugün sıra Fuat ve Mark'ta..
Fuat, bizim Fuat Güner.. MFÖ'nün F'si.. Mark İsrailli bir sanatçı.. Mark Eliyahu.. Dostlar.. Birlikte konser vermişler, İstanbul'da..
Mark bir beste yapmış.. Fuat'a "Sözlerini sen yaz" demiş.. Yazmış Fuat da.. Tam da bugünler için yazmış sanki.. Fuat bana mailledi. Dinledim. Bayıldım..
Şarkıları, "Nefes yerine" YouTube'a kondu dün.. Artık siz de dinleyebilirsiniz..
Şu güzel, şu anlamlı sözlere bakar mısınız?.
"Daldın dünyanın derdine
Duymaz görmez oldun
Duyarsız sevgisiz
Artık sen o sen değil
Nasıl tutsak oldun
Acımasız ilgisiz
Düşün en son ne zaman
En son nerede
Baktın gökyüzüne
Yıldızların işvesine
Düşün en son ne zaman
En son nerede
Kokladın bir çiçeği
Nefes yerine
İnan gün bugün
Hayat senin eserin
Güzellikler akar içine
Eğer istersen tüm kalbinle
Hadi geç olmadan
Uyan bu uykudan
Yeter ki gönlünde bul güzeli
Sevgiye uzat ellerini"
Ellerinizi sevgiye uzatırsanız dostlar, güzellikler içinde akacak hayatınızı kendiniz yaratırsınız.
Önce dinleyin şarkıyı..
Sonra açın telefonu.. Birine "Seni seviyorum" deyin.. Anneniz, torununuz, uzaklarda kalmış, nerdeyse unutulmuş bir dostunuza, ya da saksıdaki çiçeğiniz, kedinize..
Kim olursa.. Ne olursa.. Merak etmeyin "sevgi" öyle sihirlidir ki, herkes, hepsi anlar..
Kendini iyi hissetmenin yolu, sevgiden geçer!..
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir." Albert Einstein
TEBESSÜM
Hoca, cuma namazı sonrası konuşuyormuş..
"Ey cemaat!. Size bir iyi, bir de kötü haberim var.. İyi haber.. Camimizi onarmak için gereken paraya şu anda sahibiz. Kötü haber.. Bu para hâlâ sizin cebinizde.."