Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Korkak hocalar: 4 - Futbol: 0!..

Koronavirüs korkusu ile neredeyse 80 milyon evlerimize kapanmışken, pazar günü öğleden sonra ve gece oynanacak iki "Derbi" maçı, pek çoğumuza, dostlarla bir araya gelip, maç keyfi yaşama şansı vermişti.
Bizim ev tabii onlardan biri..
Ama ülke çapında yayılan ve aslında koronavirüsten daha tehlikeli olan "Panik" havası yüzünden, beklediğim kalabalık olmadı ama, gene de toplandık, arka arkaya iki derbi izlemek için..
Gündüz, Trabzon- Başakşehir.. Gece, Galatasaray- Beşiktaş..
Sonuç..
İşte başlıkta yazılı olan..
Dört korkak hoca.. Dört "Yenemiyorsan, yenilme" rezilliği ve sıfır futbol!. Sıfır futbol keyfi.. Sıfır futbol heyecanı..
Bu mudur ucuz hesapçı hocalar bu mudur?.
Takımı değil, kendisini düşünüyor hocalar, "Yenilmezsen başın derde girmez" ucuz hesabı içinde.. Beraberliğe bahane bulmak kolay ayrıca..
Bu dörtlünün başında Okan Buruk vardı!.
Elazığ'dan beri izliyor ve heyecanlanıyordum.. "Bir büyük hoca geliyor" diye.. Sonra Rize'de hayran oldum. Olanakları çok kısıtlı o takımda harikalar yaratıyordu.
O başarı, onu İstanbul'a, Başakşehir'e taşıdı. Sadece benim değil, herkesin gözünün önüne taşındı.
Fener, Beşiktaş ve Galatasaray tarihlerinin en kötü sezonunu yaşarken, Başakşehir'in önünde sadece Trabzon vardı..
Ne var ki, Başakşehir'in başında, artık bir başka Okan vardı..
Abdullah Avcı, Okan Hoca'ya çok iyi futbol oynayan, çok iyi bir kadro bırakmıştı.
Ama Okan, bu hazır takımı ve oyunu geliştireceğine, "Ben Okan Buruk futbolu oynatacağım kompleksi" diyebileceğim bir düşünce ile, o oyunu değiştirmeye kalktı.
Başakşehir, bir "Hücum futbolu" takımı olarak planlanmıştı. İki kanattan birden hücum eden, oyunu açan, rakip savunmayı yayan bir takım..
Kanat akınları, birbirlerini adeta ezberlemiş, nerde olduklarını gözleri kapalı bilen iki bek ve iki kanat adamı tarafından geliştiriliyordu.
Sağda Caicara/ Visca.. Solda Clichy/ Elia..
Okan Buruk, pek sevmediği, sevemediği Elia'yı takımdan adeta attı ve nerden bulunup, neden getirildiğini hala anlamadığım Gulbrandsen diye bir yeteneksizi 11'e yerleştirmeye kalktı.
Avcı'nın takımından giden en önemli adamlardan biri, forvet arkası/ ikinci santrfor gibi oynayan Mossoro'ydu. Başakşehir, onun yerine Robinho gibi dünya çapında bir adam transfer etmişti.
Okan Hoca'da, Büyük hocaların çoğunda bulunan "Kendisinden şöhretli adama tahammül edememe" kompleksi de vardı sanki. Robinho gibi bir klasa, nerdeyse forma vermedi. Oynadığı kısa dönemlerde çapını göstermesine rağmen inatla vermedi.
Trabzon deplasmanının seyircisiz oynanması, şampiyonluğun önüne altın tepside sunulması gibiydi. Kazanacak ve alıp gidecekti..
Ama "Korkak" Okan, Trabzon'a kazanmak, şampiyon olmak değil, berabere kalmak için gitmişti. Maçtan sonraki hali sözlerinden yenilmediği için çok mutlu olduğu belliydi.
Kazanmayı aklına bile getirmemiş, takımı "Yenilmemek" üzerine kurmuştu.
Oysa, o müthiş takımı yaratan Ünal Hoca'yı en kritik dönemde yollamıştı Trabzon. Yeni, genç, deneyimsiz hocanın takımı taşıyamadığı belli oluyordu.. Eee!. Seyirci de yoktu ve sen 1-0 öndeydin. Rakip artık risk almak, açık oynamak zorundaydı.. O zaman o müthiş hücum gücünü kullanıp saldırsana.. İkiyi, üçü atıp maçı sağlama alsana..
Sağlama aldı Okan Hoca.. 1-1 olduktan sonra, beraberliği sağlama aldı. Oyuna üç adam soktu. Üçü de savunma adamı.. O işe yaramaz sevgili adamı palavra forvet Gulbrandsen'i kenara aldı ve oynatmayı aklına bile getirmediği Elia ile Robinho'nun yanına oturttu ve palavra forvetin yerine gerçek bek bir adam soktu.
Bein sıcaklık haritası yayınladı. Başakşehir sıcaklık haritasında sahanın solu yemyeşildi. Yani top sol ileri alana nerdeyse hiç gelmemişti.
Okan Hoca, çok rahat ve farklı kazanabileceği maçta 2 puan, belki de şampiyonluğu bıraktı.
Tekrar ediyorum. Başakşehir değil, Okan bıraktı..
Sevgili Okan,
Adının başındaki "Sevgili" sıfatının bir nezaket sözcüğü olmadığını, seni gerçekten, insan, futbolcu ve teknik direktör olarak ne çok sevdiğimi iyi biliyorsun. Dost acı söyler. Ben çok dost olduğum için, çok acı söyledim..
Başakşehir seyircisiz takım. Yani tiraj ve reyting getirmez onu yazmak. Bu yüzden bugüne dek, sen de takımın da iki satırın üzerinde eleştirilmedin. Bu yüzden gerçekleri, sert, açık ve acı söylemek zorunda kaldım. Dediklerimi iyi oku.. İyi düşün..
Başakşehir'i, sempati, antipatilerine göre takım seçerek, komplekslerine göre oynatmaktan vazgeç.
Bu takımı hala "Şampiyon" yapabilir ve "Seyircisiz" bir takımı şampiyon yapan İlk hoca olarak tarihe geçebilirsin. Silkin.. Kendine dön..
Rize'de Okan Buruk ol, yeter!.

***

Bir keçi inada mahkum olan Galatasaray

Galatasaray bu yıl şampiyon olamazsa, bir numaralı sorumlu Fatih Terim'dir. Bunu artık, en azılı Fatih yanlıları, hatta paralı Galatasaray muhabirleri de kabul edeceklerdir. Fatih Terim'in yardımcılarından aldıkları fısıltılarla, Fatih Terim'in istediği satırları yazanlardan söz ediyorum..
Bugünkü gazetelerde, hem de en rakip gazetelerde, ayni kaynaklı hangi ortak satırlar yer alacak, kimler Fatih Terim'i hala nasıl savunacaklar çok merak ediyorum..
Belhanda gibi bir ruhsuz, bir beceriksiz, bir yeteneksiz, takımı her an 10 kişi bırakabilecek sorumsuz, 10 para etmez bir herifi oynatmak için Galatasaray'ın 45 dakikasına kıyan Fatih Terim'e şimdi nasıl özürler ve övgüler düzecekler, göreceğiz.
Fatih Terim, Beşiktaş derbisinde Belhanda kumarını niye oynadı?.
Maç seyircisiz olduğu için..
Ali Sami Yen'de seyirci olmadığı için ne Belhanda yuhalanacaktı, ne de onu hala, ısrarla ve inatla oynatan kendisi. Eee.. Beşiktaş'ın hali de iyi değildi. Yenebilirdi onları.. Belhanda ile yenerse.. Hele Belhanda'nın golü ve asisti ile yenerse, dünya onun olur, maç sonu yapacağı konuşmada zaferi Belhanda'ya borçlu olduğunu söyler, onu muhalefet edenlere, başta bana tabii, laf sokuştururdu.
Sevgili evlad-ı manevisi, bir türlü vazgeçemediği Belhandası uğruna, bu kumarı oynadı işte "Seyircisiz" kararına aslında içten bayram ederken, maçtan sonra "Mazeret" diye öne süren, keçi inatlı Fatih Terim..
İkinci yarıda bir tek Ömer'in girmesiyle nelerin değiştiğini gördü herkes.. Size bir şey diyim mi?. Ömer girmese, sadece Belhanda çıksa ve Galatasaray 10 kişi oynasa gene farklı olmazdı durum.
Çünkü Belhanda ile Galatasaray gene 10 kişiydi ama, Beşiktaş 12 kişi oynuyordu. Onun çıkması, Beşiktaş'tan bir kişi çıkarması olurdu çünkü.. Çünkü Belhanda da lütfen alma zahmetine katlandığı bütün topları Beşiktaş'a teslim ediyordu.
Fatih Terim, eğer hala Galatasaraylı ise, bu takımın başından gider. Çünkü bu takımın hala şampiyonluk umudu var.. Bu umut bir kumarbazın zarlarına teslim edilmez.
Umut, "Futbol düşünen, futbol oynatan hoca" ile olur. Kafasında Galatasaray'ın kazanması değil, "Belhanda'yı kazanmak" olan kumarbazla değil.
O Belhanda'yı takıma yerleştirmek için takımın hala tek kaptanı ve hala yeri dolmayan lideri Selçuk'u yok eden..
Euro 2016 hezimetinin bütün suçunu Türk futbolcularda gördüğü için takımı tamamen yabancılardan oluşan bir lejyona dönüştüren..
Paralı askerler ekibi yaratmak uğruna, hala ve bugün de Adem, Emre, Ömer gibi tüm Türkleri bilinçli yok eden..
Hızlı futbolu unutup, yana geriye vakit öldüren ve "Yenemezsen, yenilme" korkak futbolu oynatan Fatih Terim'le, Fener ve Beşiktaş'ın döküldüğü bu sezonda bile şampiyon olunmaz.
Olunsaydı, Galatasaray Liverpool gibi, şimdiden şampiyonluğu ilan etmiş olurdu.
Onun Sevgili Belhandası ve yabancılar lejyonu için oynadığı kumar uğruna kaybedilen, ucuz, basit, bedava puanları şöyle bir düşünün, hesaplayın.
Ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz, hala ve hala "Fatih" diyenler..
Tabii bu haftaki "Belhanda" takke düşmesi ve kel görünmesinden sonra, hala "Fatih" diyecekler kaldıysa..

***

Nerde Sergen!..

Tabelacı medyam, ikinci yarı başındaki 7 kolay maçı kolayca kazandığına bakmadan Fatih destanları yaratırken, ilk iki ciddi maçta 4 puan kaybedilmesiyle ne yazacağını şaşırdı ya..
Beşiktaş'ta da Sergen o..
"Abdullah Avcı'dan sonra Sergen dokunuşu" imiş.. Beşiktaş fırtına olmuşmuş.. Cart kabakağıt..
"Sergen aynen Avcı takımı ile Avcı futbolu oynuyor" dedim.. Dedim, ama anlamadılar.. Onlar maça değil, tabelaya baktılar çünkü..
İşte Galatasaray'a karşı da Sergen yoktu, ne takımı hazırlarken, ne de saha kenarında yönetirken.. Ne takımını planlamış, ne rakibini analiz etmiş..
Bin defa yazdım..
"Elinde Burak varsa, bu takım Burak'a göre oynar.."
Karşıda hatta biri senin casusun 11 piyade var. Sende 10 piyade "1 tank.." Savaşı nasıl planlarsın?.
Sergen, Burak'a göre bir oyun plan kurmadı geldiğinden beri.
Burak'a Galatasaray maçında bir, tek bir "Burak pası" atıldı mı?. Yani savunmanın arkasına..
Peki, Galatasaray'ın iki stoperi hatta ön liberosunu da meşgul eden, kademeye mecbur eden, sahanın her yerine koşarak, onları peşinde sürükleyen, dağıtan Burak'ın açtığı koridorlar ve boşluktan yararlanacak bir ikinci golcü var mıydı takımda?. Bir hafta boyu bu ikili hazırlık yapılmış, Güven veya Umut Nayır hazır edilmiş miydi?.
Hadi yapmadın..
Peki Gökhan sakatlanıp çıkarken, Lens'i oyuna alacağına, Boyd'u beke çekip, forvete Güven/ Umut ikilisinden birini koyacak cesaretin nerdeydi?.
Hiç oynamayan Boateng'e 70 dakika tahammül etmek, egoizmi yüzünden her topu ezen, öldüren N'Koudou'yu 90+1'e dek oyunda tutmak ne oluyordu peki?.
"İlk şutunu 55'inci dakikada atan, tüm maçı 3 şutla bitiren Sergen Beşiktaşı"dır, gerçeğin adı..
"Sergen dokunuşu" olsaydı, Beşiktaş bugün "şampiyon adayı" idi.
Şimdi Fenerbahçe kadar bile Avrupa'da oynama şansı yok!. (Fener'in kupa umudu var ya..)

***

Ali Koç'un iflası!..

Ali Koç fanatizmi iflas etmiştir.. Sadece futbolda değil, tüm Fenerbahçe'de..
İki istatistik..
Ali Koç'tan önce, her branş ve kategoride Fenerbahçe- Galatasaray 33 defa karşılaşmış ve 32'sini Fener kazanmıştı.
Son istatistik.. 9 Fener- Galatasaray maçından 8'ini Galatasaray kazandı.
Ali Koç'un futboldan anlamaz, öbür sporları hiç bilmez yönetiminden bir an önce kurtulmalıdır. Ama nasıl?.
Ali Koç, istifa etmez. Kongre'ye de gitmez..
O çünkü bir Fenerbahçe holiganı ve Ali Koç fanatiğidir..
Yani çılgın Fenerli ama, kendisini daha çok seviyor. Fener'i daha çok sevse kulübü düşürdüğü uçurumu görür ve bırakırdı çünkü.
Ancak..
"Ezeli rekabet, ebedi dost" gibi bir güzelliği "Ezeli, ebedi düşman" gibi bir nefret söylemine dönüştürdüğü için Koç Holding'e de zararı dokunmaya başladı..
Ali Koç'un ipini Koç Holding kesebilir. Keserse hem Fener kurtulur, hem Holding..
Ve hatta Ali Koç'un kendisi de kurtulur, her gün daha çok gömüldüğü bataklıktan..

***

TEBESSÜM

Kahveci Temel, karantina altındaki İtalya'da çalışan kardeşi Cemal'den ne zamandır haber alamıyordu. Sonunda bir mektup geldi. Meraklanan kahve halkı sordu,
-Hâlâ hayatta mıymış?
-Öyle bir şey yazmıyor!.

***

SEVDİĞİM LAFLAR

Ahlaken zayıf olanların her zaman bir mazereti vardır zaten...!
Stefan Zweig

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA