Konu "mesleğimiz" olunca, söze SABAH'la başlamayı tercih ederim genelde.. Malum.. İğne, çuvaldız hikâyesi..
Ama bugün SABAH ile başlama sebebim, "alkış!."
Gazetecilik mesleği adına, yıllardır unuttuğum alkış, foto muhabirimiz Mustafa Nacar'a..
BeIN adlı, "yayıncı" değil, soyguncu kuruluş 25 kamera ile stat içindeki tüm yayın haklarına sahipken ve maç özetlerine bile "Kimse alamasın da yayınlanmasın" diye, soyguncu fiyatlar koyarken, Şeref Tribünü görüntülerini geldiği günden beri sansürlüyor.
Sansürlediği için de, BeIN'e kutu, lig maçları için de ayrı abone ücreti ödeyip, çifte soyulanlar, pazar gecesi, dünya spor basınında gündem oluşturan olaydan ve görüntülerden haberdar olamadı.
L'Equipe'den, Corriere della Sport'a, Marca'ya dek dünyanın en ünlü spor gazeteleri, olayı birinci sayfalarından, SABAH Foto Muhabiri Mustafa Nacar'ın, bir foto roman gibi dizdiği karelerle verdiler..
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un bir sokak holiganı gibi, Şeref Tribünü'nden, alttaki seyirci bölümüne, kendini Malkoçoğlu Cüneyt Arkın sanıp saldırmasını şaşmaz, tevil edilmez şekilde gösteriyordu Nacar'ın resimleri ve Fenerbahçe'yi, o tarihe geçmiş, o müstesna, o büyük Türk kulübünü bugün kimlerin yönettiğini, tek kelime ilavesine gerek duymadan anlatıyordu.
Bir defa daha alkış, Mustafa Nacar!.
Seninle gurur duyuyorum..
Öyle sanıyorum ki, "gerçek Fenerbahçeliler" de dahil, tüm ülke de gurur duyuyordur.
*
Eleştirime gelince..
Burada isim yok.. Çünkü hemen hepsi bulaşık sanki..
Galatasaray'da Başkan Mustafa Cengiz ve Teknik Direktör Fatih Terim'in hemen her gazetede anlaşmalı muhabirleri olduğunu içerden ve fevkalade inanılır kaynaklardan öğrendim. Zaten benim gibi, belli başlı tüm gazeteleri her gün takım olarak alıyor ve okuyorsanız, imzaları dışında tıpkısının aynisi haberleri okuyor ve merak da ediyorsunuzdur, "Nasıl oluyor" diye..
Efendim şöyle oluyormuş.. Fatih Terim haberlerini, onun teknik takımı içinde yer alanlar, Mustafa Cengiz haberlerini de gene yakınları, anlaşmalı muhabirlere sızdırıyor(!)larmış..
Böylece istenen haberler, ayni günlerde "özel istihbarat" gibi yayınlatılıyormuş.
Diyelim Fatih Terim böylece, kafasındaki bazı ters gelecek düşünceleri yayıp, hem zemin yokluyor, hem de zemin hazırlıyormuş.
Gene bu muhabirler, işaret alınca, Cengiz'i ve Terim'i göklere çıkaran yazı ve haberlerin de kaynağı oluyorlarmış..
Mesela.. Salı günü hemen bütün büyük gazetelerde ayrı imzalarla manşetlerden verilen, "Terim'in beş dilden(!) yazıp futbolculara dağıttığı kağıtlar" efsanesi nasıl yaratıldı, anladınız mı?.
Kaynaklarım daha neler neler söylediler ama, şimdilik onları yazmamayı tercih ediyorum.
Ama bilsinler ki, gözüm bazılarının üzerinde olacak..
***
RTÜK ve de zina!..
"RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin dostum, bana bir 'manevi değer' tarifi yapsın ve hangi sahnenin bu tarife aykırı olduğunu yazı ile bildirsin de, aynen bu köşede yayınlayayım" diye yazmıştım ya, geçen hafta..
Yazılı cevap gelmedi hâlâ..
Yargıtay karar gerekçesi gibi aylar süreceğe benziyor.. Oysa sorum basitti.
"Halkın manevi değerleri'ni tarif edin.. Çukur dizisindeki hangi sahnenin, bu tarife aykırı olduğunu yazın.." Sevgili Şahin dostuma yeni bir soru.
Ece Erken, Beyaz TV kanalındaki kendi sunduğu programda "Evli ve iki çocuklu bir zengin adamla" birlikte yaşadığını açıklamış. Oysa, yaptığının adı hem yasalarımızda, hem inançlarımızda (İslam, Müslüman, Yahudi olun fark etmez, hepsinde) zina ve suç..
Suçu teşvik etmek ise Türk Ceza Kanunu'nda bile suç..
O zaman Sayın Şahin, Ece Erken'in yaptığı iş, bana tarifini hâlâ yollamadığınız sizin manevi değerlerinize uygun mu düşüyor?.
Ya da, siz programa değil, yayınlayan kanala göre mi ceza kesiyorsunuz?.
Bakın, tekrar ediyorum.
Konu fevkalade hassas olduğu için aynen yayınlayacağım yazılı cevap istiyorum ki, sonra "Yanlış anlaşılmış..
Söylemedim.. Duymadım" gibi tartışmalar olmasın.
Yazılı yollayın siz. Cevabı alınca sizi ararım ben..
***
Milyoner mi?..
Efendim "Kim Milyoner Olmak İster" yarışmasına katılmak için çoğu üniversite öğrencisi binlerce kişi başvurmuş seçmelere, Antalya'da..
Önceki gün gazetemde resimli haber vardı..
Okudum da güldüm "Milyoner Kuyruğu" başlıklı haberi..
Kaç defa izledim..
Milyoner olmak falan isteyen yok.. Herkes kendi hesabındaki açığa göre birkaç bin lira koparmak için yarışmaya giriyor.
İlk sorular çok basit olduğu halde, işi garantiye almak için "2x2 kaç" sorusunda bile joker kullanıyor.. Aradığı paraya ulaşınca da, çekini alıp gidiyor..
Peki millet niye izliyor?.
Efendim "Hangi üniversite mezunu, hangi çocuk oyuncağı, soruda hangi aptal cevabı verecek" görmek, eğlenmek ve dalgasını geçmek, hatta ertesi gün okulda, iş yerinde "Yahu adam bir de üniversite okumuş, neyi bilemedi, biliyor musun" diye anlatmak için..
***
Edebiyat hocalarına çağrı!..
Evet, bu yazı özellikle İstanbul ortaokul ve liselerinin edebiyat hocaları için yazıldı. Onları denemek, ne derece bilinçli, öğrencilerine ne derece sahip öğretmenler olduklarını görmek için..
İş Sanat yıllardan beri, ayda bir Şiir ve Öykü dinletileri yapar. Devlet Tiyatro ve Operası'nın müthiş sanatçıları, en güzel şiirleri okurlar. En ünlü öykücülerimizin seçme yapıtlarını canlandırırlar.. Hem de bedava..
Ben de yazarım..
"Bakın gençler, öğrenciler gelsin izlesinler" diye pazar günlerine matineler koydular.
Her okulun servisi var. Hafta içinde sınıflarınızda duyursanız ve katılmak isteyenleri, bir, iki minibüse doldurup götürseniz.. İşte size bedava ve zahmetsiz "Edebiyat Laboratuvarı" derim.. Kös dinlerler..
Bir iki gittim pazar matinelerine nerdeyse boş..
İş Sanat, Atatürk'ün Bankası, gene de Atatürk'ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlerden ve onların öğretmenlerinden umudunu kesmedi ki, inatla, ısrarla devam ediyorlar.
İşte bu pazar, Cumhuriyet devri öykü yazarlığının en büyüklerinden Sait Faik var.
"Şehir Amber Kokacak" adlı dinletide yazarın "Müthiş Bir Tren", "Havuz Başı", "Balıkçısını Bulan Olta", "Yüksek Kaldırım", "Serseri Çocuk ve Köpek" adlı hikâyeleri eski bir radyo kayıt stüdyosu ortamında canlandırılıyor.
Atilla Birkiye hazırladı. Usta yönetmen Mehmet Birkiye sahneye koydu.
Dev sanatçılar Metin Belgin, Bülent Emin Yarar ve Hakan Gerçek yaşayarak anlatıyorlar..
1 Mart pazar günü 16.00'da ve 2 Mart pazartesi akşamı 20.30'da iki ayrı gösteri var, İş Kuleleri Salonu'nda.. Ve ücretsiz.
Tekrar edeyim. Ben bir İstanbul lisesinde edebiyat hocası olsam, öğrencilerimi hem götürür, hem de ödev verirdim..
Var mı bu kentte "Bilinçli Öğretmen", göreceğiz!.
***
Bir harika salı yemeği yaşadık ki..
Yirmi seneyi geçti bizim geleneksel salı yemekleri.. Bir salı gurubu oluşturmuştuk, Ertekin'de.. Dostlar bir araya gelsin, herkes de gelsin diye, hafta arası bir öğlen seçmiştik. Hemen herkes boş oluyordu çünkü o zaman..
Günü yaşatan, Ertekin'le başlayan, sonra Özcan Karamahmutoğlu ile devam eden ve bugün Borsa'dan yemek (Rasim Özkanca), Karaköy Güllüoğlu'ndan Antep Tatlıları (Nadir Güllüoğlu) ve son ev sahibimiz Kolaylar/Çiftlik'ten (İsmet Kolaylar), söğüş sebzeler ve meyveler kadar "telefonsuzluk" oldu.
Salı yemeklerinde cep telefonu kullanmak değil, göstermek, sesini duyurmak dahi yasak. İhlal para cezasına tabii. Sessize almayı unutan, ya da zorunlu sebeplerle kullanmak, çıkarıp mesaja bakmak zorunda kalanlar ceza ödüyorlar..
Toplanan paralar garsonların.
Bu salı, iki doğum gününe rastladık.
Ali Kocatepe ve avukat/ gazeteci-yazar Turan Yücel..
Bence hayatlarının en güzel doğum günü kutlamalarından biri oldu..
Bir defa Nadir onlara özel hediye birer kutu elleriyle yaptığı baklavadan getirmiş, Rasim, Antep işi zeytinyağlı kuru dolma ile açıp, harika içinde her türlü ızgara et olan bir Antep tepsisini de ana yemek olarak sofrayı donatmıştı.
Son zamanlarda "hasta" filan diye aptal dedikoduları çıkartılan Kadir İnanır'ı görmeliydiniz?.
Büyük Usta, tersine resmen gençleşmiş.
Bir canlı.. Bir keyifli.. Karadeniz fıkralarıyla koskoca masayı neşeye boğdu..
Sonra, Devlet Operamızın gerçekten dev bas baritonu Zafer Erdaş kalktı ayağa.. Ali ve Turan'a ithaf ederek, bir Hekimoğlu okudu ki?. O türküyü seçme sebebi, Kadir'di tabii. Türkü'yü derleyip, kayda geçirten kişi Kadir İnanır çünkü..
...Ve Zafer, Hekimoğlu'nu, bugüne dek sadece Tülay German'ın plağında okuyabildiği dizeleri sansür etmeden söyledi..
"Çiftlice muhtarı puşttur pezevenk Hekimoğlu geliyor da narinim, uçkur çözerek." ... Ve Zafer'in bir de vokalisti vardı, tekrarlarda, eşlik eden..
Attila Atasoy!.
Sizlere tavsiyem.. Aile ve dostlar arasında bazı buluşmaları "telefonsuz" yapın..
Farkı görecek, tadına doyamayacaksınız..
***
TEBESSÜM
- Yeni bir koca almakla, yeni bir köpek almak arasında ne fark vardır?.
- Bir sene sonra köpeğiniz hala sizi görünce heyecanlanır!.
SEVDİĞİM LAFLAR
"Galiba bu dünyada insanın tam anlamıyla mutlu olmasına imkan yok." Alexandre Dumas