Dün yazdıklarım gerçekten içimden geçenlerin tam ifadesiydi..
"Bu rezil futbol, bu rezil futbol yönetimi, bu rezil hakem kurumu (VAR dahil) ile derbi de umurumda değil, kimin şampiyon olacağı da.." Bir yanda, her şeyi etkileyen ve değiştiren Zorlu toplantısı.. Bir yanda, taraftarı sokağa dökmek için ellerinden gelen her şeyi yapan kulüp başkan ve yöneticileri..
Bir yanda, olup bitenleri seyreden Federasyon..
Ve de bir yanda gözlerini kulaklarını ve ağızlarını kapamış "Görmem.. Duymam..
Söylemem" diyen 6222 Özel Savcıları..
Tek temennim "Olay çıkmasın.. Kan dökülmeden bu lig bitsin!." Gerisi gerçekten umurumda değil..
Ama ne kadar "Değil" desem de, evde, işte, yolda, dışarda bir mekanda kimi görsem maçı soruyor bana..
Yani..
Millet derbiyi konuşuyor..
O zaman, içimden gelmese de, umurumda olmasa da, yazmam gerek..
*
Efendim, biz, biraz da medyamız sayesinde efsaneye meraklıyız.. Bu derbinin iki efsanesi var..
Birisi genel.. Ben doğduğumda da öyleydi.
Gene öyle..
"Fener- Galatasaray derbilerini, favoriler kaybeder." İkincisi son zamanlara özel..
"Galatasaray Fener'i Kadıköy'de 20 yıldır yenemedi.. Gene yenemez." Şimdi takımların kadro ve eksik durumlarına bakarsak Galatasaray favori..
Yani kaybedecek.
Zaten Kadıköy'de de 20 yıldır galibiyeti yok.
O zaman kesin Fener kazanır. Yani asıl favori Fener.. O zaman birinci kural geçerli.. Favori, yani, Fener kaybeder, Galatasaray kazanır. O zaman favori Galatasaray.. O zaman Galatasaray kaybeder..
Al sana bir "Kısır Döngü.." Sonsuza dek git artık..
"Kurtuluş" lafını ben çocukken ezberledim..
"Fener- Galatasaray maçları tahmine sığmaz.." Doğru. Hep yaşadık..
Yıllar evvel, gazeteler gazete, spor sayfaları, spor sayfası iken "Maç tahmin yazıları yazılırdı, en usta kalemlerden. O en usta kalemler bile, tahminlerini söylemekten kaçınır "Top yuvarlaktır" lafına sığınırlardı.
"Ben topun yuvarlak olduğuna inanmıyorum.. Bu maçı kesin Fener kazanır" demişti, bir yürekli spor yazarı ve spikeri, unutulmaz Pertev Tunaseli de, Galatasaray kazanınca linç edilmişti. Ondan sonra bütün ön yazılar iyice sütlaç olmaya başladı. Giderek okunmaya değmez hale geldi. Sonunda da kalktı.
Oysa ne güzel olurdu o derbi haftalarında, Milliyet, Yeni Sabah, Tercüman ve Hürriyet spor sayfaları..
Gün gün, harika haberler, röportajlar..
Fener de Galatasaray da kampa girerlerdi.. Hatta hiç unutmam, bir defasında ikisi de ayni pansiyonda, Mono Palas mıydı, neydi, Moda'da, kampa girmişlerdi.
O zaman, Ali Şen, Aziz Yıldırım, Ali Koç gibiler, başkan olmayı geçin, kulübün kapısından geçemedikleri için, sporumuzda "Düşman" lafı geçmezdi.
Slogan "Ezeli rekabet, ebedi dostluk"tu..
Yazları Kadıköy'de Fener- Galatasaray bayramı yapılırdı. Her dalda yarışırlardı, Olimpiyat gibi..
Oyuncuların, İnönü Stadı'nda gündüz oynanan maçtan sonra, Beyoğlu'na çıkıp birlikte Çiçek Pasajı'nda bira içtiklerini çok görmüş, hatta birlikte çapkınlık hikayelerini bizzat kendilerinden dinlemiştim.
O kamplara en canavar muhabirler gider ve atlatma haber, röportaj çıkarırlardı.
Bedri Koraman, Semih Balcıoğlu, Altan Erbulak, Cafer Zorlu gibi muhteşem çizerler, rakip kamplara gider, oradaki halleri çizgiye dökerlerdi.. Tam sayfa karikatürlerle, vurur, güldürür ve düşündürürlerdi.
Her gazeteyi kapışırdık.. Derbi haftası demek, tiraj demekti. Öylesi..
Bir de bugüne bakın.. Derbi havası falan diye bir şey var mı?. Bir gazetede "Özel..
Farklı" bir şey var mı?. Ayni ajanstan gelen ayni palavra haberlerle ayni sayfalar yapılması devri var artık. Utanmasalar, başlıklar bile ayni olacak.
Haftanın en önemli olayı, Ali Koç'un bugüne ertelediği basın toplantısı..
Geçen haftaydı.. Niye bugüne bıraktı?.
Bir gizli Zorlu toplantısı daha yapacak hali yok ya..
Bu defa açıktan yapacak, MHK Başkanı ve onun hakem tayinlerini, tayin edeceği VAR ve saha hakemlerini etkileme, pazar günü stadı, maçın önünde ve arkasında Bağdat Caddesi'ni dolduracak taraftara da "Düşmanla Savaş" çağrısını..
İnşallah, yürekten inşallah yanıltır, Ali Koç beni bugün..
Yarın Galatasaray'ı, öbür gün Fener'i ele alacağım, Derbi haftasını kendi köşemde sürdürerek...
***
RTÜK ne işe yarar?.
RTÜK, Fox TV'yi, Yasak Elma dizisi yüzünden, "Manevi değerlere uymuyor" diye cezalandırmış.
Yahu "Yasak Elma" dediğimiz şey, kutsal kitaplarda, Havva anamızın, Adem babamıza yedirdiği, bu yüzden ikisinin de cennetten kovulmalarına ve yeryüzünde insan neslinin oluşmasına, yani bugün, var olmamıza sebep olan meyve, değil mi?. Yani Havva anamıza şükürler olsun ki, o elmayı yedirdi de, ben bugün bu yazıyı yazıyorum, siz de okuyorsunuz. RTÜK denen kurum da, ona buna cezalar yağdırıyor. "Manevi değerlere aykırı" diye, hukuksal tarifi ve sınırı, herkesin kafasına göre değişen bir suç olur mu?. Anayasamız "Kanunsuz suç ve ceza olmaz" der..
Hadi RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin dostum, bana bir "Manevi değer" tarifi yapsın ve hangi sahnenin bu tarife aykırı olduğunu yazı ile bildirsin de, aynen bu köşede yayınlayayım.
Show TV'de yayınlanan Çukur dizisine ikinci kez ceza vermiş, ayni RTÜK.
Şiddeti özendiriyormuş..
Bu RTÜK üyelerinin "Dizilerde şiddet" lafı etmeleri haram..
Yahu ayni Show TV'nin, her gece "Aile izleme" ikonu ile yayınladığı ana haberlerini seyreden yok mu aranızda Ebubekir Bey?.
Hayali mayali değil, gerçek şiddet ve dehşet görüntüleriyle dolu "Reyting" bülteni bu.. Haber maber değil..
Kanal D farklı mı?. Onun da başında Sıcak Gelişme var.. Canlı, sahici, gerçek şiddet ve dehşet.. Korkunç kazalar.. Tabanca, bıçakla adam vurmalar, doğramalar, tekme sille linç etmeler gırla.. Hem yer ve zaman da belli değil.. Geçen sene Çin'de olmuş olay, bizde mesela bu gece hem de "Sıcak Gelişme" diye yutturuluyor ve RTÜK seyirci..
Sonra polisiye dizide şiddet varmış.. Yapmayın.. Etmeyin, eylemeyin RTÜK'çüler.. Komik olmayın!.
***
Beşiktaş vuruldu!..
Efendim, burçları geçtik, şimdi gezegenlerle konumumuz, halimiz, falımız oluyor..
Geçen gece bir kanalda dinledim.. Merkür'le bilmem ne açısındaymışız..
Bu kötü habermiş.. Hastalık, yıkım, kavga, aklınıza ne gelirse..
Valla bilmem ama, bu Merkür durumları Beşiktaş'ı ve Beşiktaşlılar'ı çarptı galiba geçen hafta..
Beşiktaş yenildi.. Ligin başından beri gıpta edilen üç Beşiktaşlı Hoca vardı.
Sergen Yalçın.. Rıza Çalımbay.. Mehmet Özdilek..
Abdullah Avcı'dan mutlu olmayan Beşiktaş camiası bu üçünün peşindeydi de, sonunda Sergen maçtan kalabalık taraftar önünde imza atmıştı.
Geçen hafta üç Beşiktaşlı hoca da kaybettiler..
Hatta Şifo Mehmet işini de kaybetti..
Allah'tan bu kahrolası Merkür günleri fazla devam etmeyecekmiş!.
***
Denetime gel!..
Geçen hafta ana haberlerde izlemiştik, fast food'cuların döner başta bize ne iğrenç şeyler yedirdiklerini..
Pazartesi akşamı ana haberlerde Gıda, Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli'yi gördüm. Bu hafta, 81 ilde eş zamanlı gıda denetimi yaptıracağını ilan etti..
Acı acı gülüp askerlik günlerimi hatırladım.
Acımasızlığı ile ünlü Cemal Tural Genelkurmay Başkanımızdı.. Ani denetimleri efsaneydi. Bir erde minnacık bir hata bulsun, o kıtanın en büyük komutanını çağırır, hep yanında taşıdığı cep haritasının batıda kalan dörtte üçünü eliyle kapatıp, kalan en doğuyu gösterir ve "Seç" dermiş..
Bizim komutanımız İbrahim Ethem Baykara Paşa (Çok severdim. Işıklar içinde yatsın), bu ani denetimleri bir şekilde haber alırdı hep..
Tural Paşa geleceği zaman, her gece yattığımız tüm çarşaflar, yastıklar, nevresimler toplanır, depodan sadece bu denetimleri bekleyen pırıl pırıl çarşaflar çıkarılır ve serilirdi.
Pantolonlarımızı geceleri ütü çizgilerinden katlar, yatağın altına koyardık ki, ertesi sabah giydiğimizde gıcır olsun..
Denetim tüfeklerimiz bile, pırıl pırıl, temizlenmiş olarak o güne özel dağıtılırdı bize..
Yani..
Şimdi 81 ilde, her gıda üreten ve satan kişi ve kurum bu hafta denetim yapılacağını biliyor..
Ne olur sizce?.
Bence artık işe yaramaz hale gelen atlar ve eşeklerin ömrü, bir hafta daha uzadı, kesin!.
***
Yaşa benim İş Bankam!..
Gene Atatürk'e, Atatürküm'e bin şükürler ettiğim bir gece yaşattı bana İş Sanat.. Atatürk'ün kurduğu ve Türk Milleti'ne miras bıraktığı bankanın Kültür galerisi ve sanat salonu..
New York Lincoln Center'dan, Sydney'in ikonik operasına dek, dünyanın en ünlü salonlarında çalmış, paylaşılmaz olmuş Europa Galante oda orkestrasını ülkemize getirdi.
Konukları o da fevkalade ünlü mezzo soprano Vivica Genaux ile..
Program, baştan sona Vivaldi..
Tıklım tıklım salon nasıl coştu, nasıl alkıştan yıkıldı, görmeliydiniz.
Sevgili Evin İlyasoğlu Hocam, Boğaziçi Müzik Günleri'ni yaratan ve 22 yıl sürdüren efsane hocam da yanıma düşmez mi?.
Onunla izlemek ayrı bir keyif. Evin Hocam anlattı..
Orkestranın Şefi ve kemancısı Fabio Biondi, yıllar önce Leyla Gencer'e eşlik etmek için gelmiş ülkemize iyi mi?.
Europa Galante, ilk bölümde Vivaldi operalarından aryaları seslendirdi Vivica ile.. Ve de ünlü dini metin, Stabat Mater'i..
İkinci yarı ise, Vivaldi ile özdeşleşen, "En sevdiğim klasik" desem inanın, Dört Mevsim..
Nasıl romantik bir yorumla çaldırdı, Biondi, olmaz böyle şey..
Yaşa benim İş Bankam!.. İş Sanatım!.
***
Tebessüm
Anne akşam üzeri uğradığı kızını evde çıplak görünce "Bu ne hal" dedi şaşkın, şaşkın..
"Kocamı bekliyorum" dedi kızı.. "Bu aşk kıyafetim.."
Kadın eve döndü, soyundu ve kocasını beklemeye başladı. Eve gelen adam şaşırdı bu defa..
"Hayrola" dedi, "Kafayı mı üşüttün?."
"Bu aşk kıyafetim" dedi, kadın..
Adam televizyonun kumandasına uzanırken mırıldandı..
"O zaman ütüleseydin bari!."
Sevdiğim Laflar
"Kim meyvesini yemeyeceğini bildiği halde bir ağaç dikerse, hayatın sırrını çözmüş demektir. Ve insanlığa karşı görevini yerine getirmiş olur..."
Mervin Gorgie