Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Hafta sonu sıkıntısı... ve de “Derbi” öyle mi?

Hayır, pastırma yazı değil.. Yazdan kalma gün de değil.. Kazağımı bile giymeyip, sırtıma atarak sokağa çıktığım hem de şubat günleri, cennet vatanımda..
Ama bilir misiniz, en sıkıntılı hafta sonumu geçirdim..
İki sebepten..
Hafta sonlarımı genelde dolduran ve yıllardan beri bana hem de nasıl keyif veren iki sebep, bu defa beni yıktı, resmen..
Gazeteler ve maçlar..
Şöyle bir özetleyeyim isterseniz, klasik "Hıncal Hafta Sonları"nı.
Sabah kendi gazetemle kahve keyfi.
Cumartesi ailemle, pazar dostlarla brunch..
Ondan ötesi, evde dostlarla maç izleme, artık gecenin bir vaktine kadar..
Bu hafta sonu gazete keyfimin nerdeyse bittiğini fark ettim.. Öyle kutuplaşmışız ki siyasette ve gazeteler de bu kutuplaşma işine nasıl körükle gidiyorlarsa artık, tüm birinci sayfalar sövme dolu.. Yorumların çoğu da öyle.. Söv Allah söv.. Böl Allah böl.. Magazin haberleri bile siyasete göre yazılıyor, ayıptır yahu..
Hadi bunlara bakıp, bunları okumaya teşebbüs edip, hafta sonu keyfi yapın bakalım..
Attım hemen hepsini elimden..
Diyeceksiniz "İlaveler var!." Güya var.. Hepsi şişirme, doldurma.. Hep derim, okuduğunuz şey, size "Anlatma hevesi" vermeli.. Hemen hepsi birbirine benzeyen, on para etmez yazılar ve resimlerle dolu eklerle vakit geçer mi?.
Ümit maçlarda.. Maçlara gelecek dostlarla sohbette..
..ve asıl felaket orda..
Bu hafta hemen bütün maçları izledik..
Halimiz mi?. Şimdi bu yazının içinde duran resme bakın..
Belki de "Bu ne?. Bu yazının içinde ne işi var" dediğiniz resme..
Gördüğünüz benim evin içinde yaşayan iki kedimden biri..
(Bahçemde 15'e yakın var.) Bizim fena halde Beşiktaşlı muavin Caner, Alkent sokaklarında dolaşırken bulmuş, aldı getirdi.
Minnacık yavru.. Evde, süt, mama falan büyüttük. Caner'in onu bize getirmesinin ana sebebi, renkleri..
Adını da o koydu..
"Çarşı!." Herkesin sevgilisi oldu kısa zamanda..
Bu resmi çeken de Caner..
Ne yapıyor, Çarşı bu resimde..
Söyleyeyim.. Bizim yaptığımızı..
Maç seyrediyor..
Maç seyrederkenki halimizi bundan daha güzel, daha anlamlı ifade edemezdim, inanın..
Tarihin en berbat futbolu ve en berbat maçları oynanıyor ülkemizde.. Keçiboynuzu bile değil maçlar.. Saatler boyu sıkıntıda, şöyle "Vay be" dedirten bir iki hareket olsa razıyız..
Yok!..
Kötü, korkak, "Yenilmeyeyim de ne olursa olsun" futbolu oynatan hocalar..
Yetenekleri sınırlı, hırsız ve ruhsuz futbolcular..
Birbirinden berbat hakemler..
Büyüklere "VAR", küçüklere "Yok" sistem..
Efendim bilmem kaç takım şampiyonluğa yarışıyormuş..
Ortada futbol yoksa, cehenneme yarışsınlar..
"Puanı kim alacak" diye doksan dakika azap çekmeye değer mi?.
Okur İrfan Güner'in maili her şeyi özetliyor zaten..
"Nerde eski günlerdeki futbol" diye yazmıştım ya.. Onun üzerine yollamıştı.
"O günkü futbolcular ve teknik kadro ile bugün arasındaki fark nedir biliyor musunuz?
O zamanlar futbola gönül verenlerin amacı zengin olmak para kazanmak değildi. İnsan kazanmaktı. Çoğu ceplerinden para harcardı.
Bugün milyonlarla paralar, evler arabalar kazanmalarına karşın insan kazanmaya çalışan çok az var.
Sebep ise başkanlar. Sporu saha içi güç yerine saha dışı işlerindeki güç odağı haline getirdiler.
Sahada yalandan penaltı için kandırmaca var. Saha kenarındaki hocaların yalancısını, sahtekarını hatta savunması ve teşvik etmesi var.
Hakemler desen bu işin suyunu çıkartanların başta gelenlerinden.
Türkiye'deki puan silmeler dahi, yurt dışındaki otoritelerce alınmış kararların uygulanması.
İçerde karar mekanizması yok.
Her şey, hatır gönül işi.
Kural kitap yok.
Böyle bir ortamda ahlaki değerleri bulmak, dolayısı ile saha içinde futbol oyunu beklemek anlamsız." Bu hafta, ülke tarihinin gelmiş geçmiş en büyük derbisi var.. Güya..
Vallahi de, tallahi de umurumda değil!.
Futbol bu kadar düzeysiz, bu kadar ahlaksız oynandıkça, hakemler bu kadar "Üç Büyükler" uşağı kararlar verdikçe, "Şampiyon" umurumda değil ki, derbi, olsun!.

***


İşte demokrasi!..

Diyelim Recep Tayyip Erdoğan'dan nefret ediyorsunuz..
Diyelim en büyük emeliniz, AK Parti'yi iktidardan düşürmek..
Peki onlar gidince kim gelecek?.
CHP!.. Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu'nun CHP'si.
Hani Erdoğan'a "Diktatör" diyenler..
Peki CHP'nin kendisi ne?.
Şu son yaptıklarına bakar mısınız?.
Mehmet Sevigen gibi hiçbir siyasi ihtiras içinde olmayan bir eski, deneyimli, görmüş, geçirmiş CHP'liyi ihraç ediyorlar.. Partinin genç ve geleceği parlak liderlerinden Ümit Kocasakal'ı da..
Suçları mı?.
CNNTurk'te açık oturuma katılmak..
Efendim Tuncay Özkan adlı bir hırs, ihtiras küpü, şov meraklısı Tuncay Özkanları var ya.. CHP'lilerin CNN'e çıkmalarını yasaklamıştı. Yahu CNN eğer, AK Parti kalesi ise, o kalenin burcuna çıkıp konuşmak değil mi, asıl önemli olan..
Demokrasi anlayışına, fikir özgürlüğüne gel.. Yaygın bir kanalda fikir söylemek suç!.
Ankara İl Kongresi haberlerini okudunuz mu?. Kılıçdaroğlu kendi adamını tek aday olarak seçime sokmak için çırpındı ve başardı. Eski CHP Gençlik Kolları Başkanı'nın adaylığı engellendi.
İki adaya bile tahammülü olmayan "Demokrasi"ye bakar mısınız?.
CHP Kurultay delegelerini kim seçer?. Kılıçdaroğlu..
Milletvekili adaylarını kim seçer?. Kılıçdaroğlu..
Belediye Başkanı adaylarını kim seçer?. Kılıçdaroğlu..
Bu lider de "Demokrat" öyle mi?.
Güldürmeyin beni..
Ey, AK Parti ve Erdoğan'dan şikayet edenler..
Seçimi bu CHP ve bu Kılıçdaroğlu kazanırsa, ne değişecek sizce, bi anlatır mısınız, bugün ağız dolusu şikayet ettiğiniz rejimde?.

***


Hamilton herifi!..

Fenerbahçe- Darüşşafaka Türkiye Kupası final maçının bitmesine 50 saniye var. Fener 2 sayı öndeyken, Vesely, kasti faul yaptı.
Darüşşafaka çift faul atacak ve top da kendisinde kalarak oyuna başlayacak..
Yani intihar etmezse maçı da, kupayı da alacak.
Ne oldu?. İntihar etti.
Çünkü, pozisyondan nerdeyse 10 metre uzakta olan Hamilton adlı herif, koşarak geldi, Vesely'ye çaktı, yıktı.
O da kasti faul aldı tabii..
Fauller birbirini götürdü.
Eskiden hakem atışı yapılırdı böyle pozisyonlarda. Şimdi sıra ile oyuna sokuluyor. Sıra Fener'de olduğu için, top da Fener'e verildi.
Maç ve kupa da beraberinde tabii..
Dün Hürriyet'te okudum. Hem de bizim Ünal Özüak gibi, bu ülkenin en önde gelen basketbol otoritesi ve yazarının satırlarını..
Bu Hamilton herifinin hediyesinden tek ama tek kelime yok.
Ünal bir de üstelik bu son çok kritik periyodda 5 de faul kaçıran, yani maçı vermek için elinden geleni yapan Hamilton'u Darüşşafaka'nın kahramanı, hem de olumlu kahramanı göstermiş iyi mi?. Niye?. 20 sayı atmış da ondan.. Mesele sadece skor yazarlığı değil..
Spor sayfası Fener sözcüsü olunca, yorum da böyle yazılıyor zahir!.

***


Perşembeyi ayırın!..

İstanbullulara değil sadece lafım.. Öyle bir güzellik var ki, perşembe gecesi, İstanbul'a gelmeye değer..
Yani koşun ve eğer kaldı ise, perşembe akşamı yerinizi ayırtın, biletinizi alın..
Flamenko'nun efsanelerinden Gades'in adını unutulmaz başyapıtlarıyla yaşatan Antonio Gades Topluluğu, "Carmen" gösterisi ile Cemal Reşit Rey'de bu perşembe..
Prosper Mérimée'nin Carmen eserinin dans uyarlamasından, Federico García Lorca'nın meşhur Kanlı Düğün eserine uzanan çalışmalarıyla tüm dünyada efsane haline gelen Antonio Gades, 2004 yılında aramızdan ayrılmadan kısa bir süre önce kurduğu vakıf ile mirasını bugünlere ulaştırıyor.
Herkesin hikâyesini bildiği Carmen gösterisi, bu perşembe İspanya'dan gelen Antonio Gades Topluluğu ile coşkulu ve aşk dolu bir Flamenko dans ve müzik şölenine dönüşecek.
Gades Carmen'i şöyle anlatır..
"Carmen, ne uçarı bir kadın ne de bir erkek avcısı. O sadece sevdiği zaman sevgisini, sevmediğinde ise sevmediğini dürüstçe ifade edebilen bir karakter. Diğer bir deyişle özgür bir kadın...
Carmen'in bu duruşu onun asaletinden ileri geliyor, uçarı bir kadın olmasından veya bir erkek avcısı olmasından değil." Hikâye, koreografi..
Antonio Gades ve Carlos Saura Senaryo.. Antonio Gades, Solera Freire Müzik.. Georges Bizet/ Carmen.

***


Ahmet Hakan!..

Hürriyet, yeniden çocukluğum, gençliğimin gazetesi, Erol Simavi'nin, Nezih (Demirkent) ve Necati (Zincirkıran) ağabeylerin Hürriyet'i olma yolunda..
O dediğim Hürriyet, ülkenin en çok satan gazetesiydi.
Rakipsiz en çok satan.. Çünkü her eve girerdi. En siyasi evler bile, kendi fikirlerine göre bir gazete seçer, yanında da Hürriyet alırlardı..
Çünkü Hürriyet haberin her türlüsüne ulaştığınız "Gazete"ydi. Özel haberleri, röportajları, magazini ile de keyifli gazete!.
Sevgili dostum, kardeşim Ahmet Hakan, Hürriyet'in Genel Yayın Müdürlüğü'nü kabul edince üzülmüş, "Yazık..
Zaten okumaktan keyif aldığım yazar sayısı, on parmağımın da altına düştü, Ahmet Hakan'ı da kaybediyoruz" demiştim.
Hürriyet'in Genel Yayın Müdürlüğü öyle ağır bir iştir..
Ama Ahmet Hakan beni yanılttı. Hem de nasıl yanılttı.. Hürriyet'i, günlük gazetesi ve hafta sonu ekleriyle hızla eski günlerine koşturmaya başladı.
Fevkalade düşen satışlar, durmadan kadroda tasfiyeler, onlarca meslektaşın işsiz kalmasına sebep oluyordu son günlerde, her kurumda..
Ahmet Hakan Hürriyet'i bu hızla yukarı çekmeye devam ederse, bakarsınız rekabet, piyasayı yeniden canlandırır.. İşini kaybedenler, yeniden iş bulur.
Hem kendim, hem meslektaşlarım, hem de mesleğim adına Ahmet Hakan'ı kutluyorum.

***


Tebessüm
Bugün Tebessüm Utku Gürtunca'dan..
"Kuzguna yavrusu şahin gözükür..
Ne içtiyse artık!"

Sevdiğim Laflar
"Evrensel bir nimet olan sessizlikten zevk alabilenler, dünyanın en mutlu kişileridir."
Charlie Chaplin

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA