Mustafa Akıncı'yı tartışıyoruz günlerdir..
Gereksiz mi konuşmuş, amacını aşan laflar mı etmiş, çok mu ileri gitmiş, vesaire vesaire..
Akıncı'yı tanırım. Çok buluştuk. Evinde yemek de yedik.. Hoş sohbet, iyi niyetli bir lider izlenimi yarattı bende.. Solcuydu.
Zamanın başbakanı, Mülkiyeli kardeşim Hüseyin Özgürgün ile de tanışmış onunla da yemek yemiştim. O da ayni izlenimi bırakmıştı bende. Ancak o sağcıydı.
Solcu Başkan, sağcı başbakan, hoş bir demokrasi örneği veriyorlardı Kuzey Kıbrıs'ta..
Adı tatsız bir olaya karışan Özgürgün istifa etti.
Şimdi de Akıncı'nın istifası isteniyor..
Ben de "Kuzey Kıbrıs demokrasisine nazar mı değdi" diyorum..
Bu işin biraz da şaka tarafı.
Ciddi tarafı, asıl ciddi tarafı, Akıncı'nın lafları değil, o lafların altı.. Sakladıkları..
Şimdi bakın..
Akıncı'nın beni de rahatsız eden konuşmasında şimşekleri "İkinci Tayfur Sökmen olmayacağım" bölümü çekti.
Tayfur Sökmen, bağımsız Hatay Devleti'nin Türkiye'ye bağlanmasında başrolü oynayan Devlet Başkanı.
Hatay önce, Fransız Mandasındaki Suriye'den bağımsızlığını kazanmış, sonra da Milletler Cemiyeti, "Referandum" kararı alınca, Hatay Meclisi'nin oylarıyla Türkiye'ye bağlanmayı seçmişti, hep biliyoruz.
Akıncı'nın "Kuzey Kıbrıs, Hatay gibi Türkiye'ye bağlanamaz" deyişine gerekçe olarak, yaklaşan seçimler gösterildi ama, bu lafın altı deşilmedi.
"KKTC Türkiye'ye bağlanamaz" sözü, nasıl ve hangi ortamda "Seçim" kozu oluyor, kimse düşünmedi, tartışmadı.
Oysa?.
Bugün, Birleşmiş Milletler "Kuzey Kıbrıs halkı kendi kaderini belirlesin. İster Kıbrıs devletine, isterlerse Türkiye'ye bağlanmayı seçsin" diye referandum kararı alsa, sonuç ne çıkar düşündünüz mü? Biliyor musunuz?.
Emin misiniz?.
KKTC'de büyükelçiliğimiz var.
İstihbarat elemanlarımız da var. KKTC vatandaşlarının yüzde kaçının cebinde "Rum Kesimi" dediğimiz, Kıbrıs Devleti'nin pasaportu var, araştırıldı mı?
Söyleyeyim, hemen hepsinin..
Anavatandan, yani Türkiye'den giden, hatta gitmeden, işini ayarlayarak "Kıbrıs pasaportu" alanlar da cabası.. Ki, Rum Kıbrıs devleti, Kıbrıslı Türkler'e nerdeyse otomatik pasaport verirken, Türkiye asıllı olanları araştırıyor ve seçiyor.
Peki Rum tarafı pasaportuna bu ilgi neden?.
Çünkü Kıbrıs, Avrupa Birliği üyesi..
KKTC pasaportu Türkiye dışında hiçbir ülkede tanınmazken, Kıbrıs Pasaportu üstelik Avrupa Birliği pasaportu olduğu için, başta Avrupa, dünyanın pek ülkesinde vize bile gerektirmiyor.
Vize almada da büyük kolaylık sağlıyor.
Avrupa Birliği'nin parası euro.. Rum Kıbrıs'ın da öyle.. Bu parayla her Avrupa Bankası'nda hesap açtırabiliyorsunuz. Öyle para kaçırmak falan yok..
Şimdi, cebinde Avrupa Birliği pasaportu olan, kumar serbest olduğu için her zaman dolu otel ve gazinoları ile hem bol paralı iş bulan, hem de milyarla döviz kazanan ve euro kullanan, istediği ülke bankasına yatıran KKTC'li, bugünkü yaşamından memnun mu değil mi?.
Bu yaşamı değiştirmek ister mi?.
Mesele bu!.
Soru bu!.
Araştırılması gereken bu!.
"Ben Tayfun Sökmen olmam" lafı Kuzey Kıbrıs halkından oy almak için söylenmişse, "Bu lafa oy verecek halk ne istiyor acaba" sorusunun yanıtını aramak, Akıncı'nın laflarını tartışmaktan daha önemli değil mi, sizce de?.
***
Al Belhanda'nı da git Hocam!.
Fatih Terim'in Belhandası'ndan asla vazgeçmeyeceğini, kendi kariyerini riske etme pahasına Belhandası için her şeyi yapacağını defalarca yazmış ve kaç defa "Bırakın, 'Satışa çıkarıldı.. Menajerine kulüp bulması söylendi' laflarını bunların hepsi palavra.. Hepsi Terimci muhabirlerin eline sıkıştırılan ısmarlama haberler" demiştim..
Amaç.. 'İşte satamadık' diye camiayı uyutmak" diye de açıklamıştım.
Ama anlatamadım.
İşte şimdi kanıtlandı.
Cezalı olduğu için ilk on bire koyamadığı, kulübeye de oturtamadığı maçta, Galatasaray'ın nasıl oynadığını göre göre, bile bile, çok kritik, çok önemli Alanya kupa maçında Belhandası'nı gene yanına oturttu ve 82'inci dakikada hem de "Kurtarıcı" olarak sahaya soktu..
Allah, Galatasaray'ı seviyor olmalı ki, Belhandası, onu da, Galatasaray'ı da kurtaramadı.
Ya Maazallah kurtarsaydı?.
O zaman bu Terimci (Aslında içten Fenerli) medya nasıl bir kahraman yaratır, Belhanda inatlı, Belhanda'yı hala adam sanan Fatih Terim'i ve Belhandası'nı öyle bir musallat ederlerdi ki, takımın başına, gelecek sezon da giderdi.
Fatih Terim çok sevdiğim bir aile dostumdur. O Terim'in o Alaçatı olayını nasıl yarattığını hala anlamış değilim..
Ama özel yaşamda hepimizin kusurları var. Aile, kardeşler arasında neler oluyor, dostlar arasında da olur.
Fatih Terim bu ülkede en saydığım, inandığım hocaların başında gelir.. di..
Evet, artık gelmiyor..
Euro 2016 hezimetinde tüm kusur kendisindeyken, suçluyu Milli Futbolcular olarak ilan ve bunun sonucu Türk Futbolculardan nefret eden Terim, Galatasaray'da Milli Marşı okumayı bilen tek futbolcu bırakmamak için elinden geleni yaptı. Sahaya hepsi yabancı onbirlerle çıkmaya başladı.
Hele ikisini, Belhanda ve Feghouli'yi adeta manevi evladı yaptı.
Belhanda'yı oynatmak için kadroda ona rakip kim varsa, harcadı. Başta, takımın kaptanı, saha içindeki Lideri Selçuk'u yok etti.
Galatasaray perişan oldu. Bakmayın Fenerli medyanın, bilerek verdiği gaza..
Beş palavra maçı kazandı diye göklere çıkardılar Fatih'i ki, başta kalsın, seneye de yıkım devam etsin.
İşte Alanya maçında takke düştü.. Kel göründü..
Galatasaray'ın bu yıl lig şampiyonluğu artık kendi dışındaki mucizelere kalmışken, takım artık Kupa'ya ağırlık vermeliydi değil mi?. Hayır.. Terim inadı, Alanya'da yedek takımı çıkardı. 2-0 yenildiler..
Şimdi İstanbul'da tur atlamak için 3 farka ihtiyaçları vardı.
O maçta Galatasaray gole oynamak için hızlı oynamak zorundaydı. Ama Terim en hızlı adam Onyekuru'yu ille de kenarda bıraktı. Gene yana geriye, hatta santradan Muslera'ya paslarla vakit öldüren ve Alanya savunmasının ekmeğine yağ sürdüren "Fatih Terim Futbolu"nda ısrar etti. Alanya hücum pres yaparken bile hızlı çıkma yerine yan paslar sırasında kaptırdığı toplar yüzünden Alanya tonla kontratak ve gol pozisyonu yakaladığı halde, maçı okuyamadı. Yanında ona itiraz edecek, fikir verecek tek kişi de barındırmadığı için, uyaran da olmadı.
Dakika 82.. Fatih Terim, fena halde gole muhtaç Galatasaray'ın haftalardır en iyilerinden, gol atan, attıran Emre çıkardı ve kurtarıcı diye "Belhanda"yı soktu.
İnada, keçi inadına bakar mısınız?.
Uzatmalar dahil kalan on, onbeş dakikada Belhanda bir mucize yaratırsa onu omuzlara aldıracak "Gördünüz mü Belhanda"yı diyecek.. Hala o hayallerde..
En iyi dışarı..
Çünkü Türk.. En kötü içeri.. Çünkü yabancı..
Bilinçaltı nefret de sürüyor, yani..
Galatasaray camiası herhalde anlamıştır.. Camia derken, Mustafa Cengiz takımının beslediği tribün bölümünden söz etmiyorum.. Onlar parayı alır, isteneni bağırırlar.
Muhatabım tüm ülkeye yayılan Galatasaraylılar!.
Onlar anladılar artık sanırım, Belhanda inadının Terim'i de, takımı da nasıl çürüttüğünü..
Al Belhanda'nı da git Hocam..
Git de Galatasaray gelecek sezonu kurtarsın hiç değilse..
Ama gitmen için önce Mustafa'nın gitmesi lazım..
Mahkeme, hukuk oyunları ile kulübün başında kalmayı sürdüren "Yasa dışı Başkan" da bu yakında gider inşallah..
Çok önemli iki dava daha ve bir de İstinaf başvurusu var, bu yakınlarda..
***
Ya yayıncı kuruluş!.
Maçın ikinci yarısı oynanırken, yayıncı kuruluş aSpor'un müdürü, Serkan kardeşime bir mesaj attım..
"Galatasaray TV bile sizden tarafsız anlatırdı.." Spikeri, yorumcusu ikisi de Galatasaray'ı anlatıyor maçın başından beri.. Öbür takım yok, adeta..
Bu ne ayıptır.. Bir büyükle, bir küçüğün oynadığı maçta yorumcu ille de büyük takım taraftarı.. Küçük adına konuşmak hatta yasak sanki..
Alanya turu almış gidiyor, hâlâ Galatasaray anlatıyor, Galatasaray övgüsü yapıyorlar..
Hala "O öyle, bu şöyle olsaymış (Eskiler, "Halamın sakalları" der buna) "Galatasaray turu geçerdi, hak etti" edebiyatı..
Ne takıma ne Terim'e tek eleştiri yok, ekranda..
Şimdi Fener- Trabzon maçı olursa, yarı finalde kim yorumcu olacak acaba?.
İkisi de Sabah yazarı Fenerli Gürcan Bilgiç mi, yoksa Trabzonlu İskender Günen mi?.
İkisi birden olursa, daha da ayıp?. O zaman Alanya'nın günahı neydi, diye sormazlar mı Müdürüm?.
***
Ah o güzel TRT günleri..
1969'da başladı yayına TRT televizyonu.
Yıllarca tek kanal sürdü. O devirde ben de bir spor programı sunarak başladım.
Beni bu işe bulaştıran Yılmaz Tekin Onay'ı bu yakınlarda kaybettik.
Sonra yarışmalara başladık.
Ben hastaneye girerken "Sil Baştan"daki yerimi Cenk Koray'a bıraktım. Onu da genç yaşta yitirdik. Cenk'le Tele Spor adlı muhteşem programı sunan Güneş Tecelli de geçen gün gitti.
Dün baktım, o tek kanal TRT'nin en ünlü spor spikerlerinden Abidin Aydoğdu da gitmiş..
TRT kaynaklı spikerlerin en iyilerinden ve halk arasında en çok konuşulanlarındandı, Abidin.. Ben ayni zamanda Cumhuriyet'te ve Tele Magazin dergisinde TV haber ve eleştirileri yaptığım için Abidin'le ara ara takışırdık ama, iyi arkadaştık..
Herkesle iyi arkadaştı, Abidin..
Neşeli adamdı. Maçları bile neşeli anlatılırdı.
Canlı maç yayınında "Vay anasını sayın seyirciler" lafı şehir efsanesi olmuştu.
Kimin söylediğini geçin, gerçekten söylendi mi, söylenmedi mi, onu bile bulamamıştım, ama Abidin'e yapışıp kaldı, efsane..
Baba Yılmaz'a, Cengo'ya ve Güneş'ime selam götür, Abidin!.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Hiçbir iyilik sahtelikle bir arada gitmez. Aristoteles
TEBESSÜM
Kadın "El Falı" yazan çadıra girdi. İçerdeki falcıya sordu..
- Evlenebilecek miyim?.
- Hayır!.
- Ama daha elime bile bakmadınız!.
- Yüzünüze baktım.