"Yeter artık!. Ben artık 'Türk futbolunda barış olsun' demiyorum. Geçti o günler.
Siz o dilden anlamıyorsunuz!." Bunları söyleyen kim, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç..
Ne zaman söylüyor?
Türkiye Süper Ligi'nin başlamasına 1 hafta kala..
Ne zaman söylüyor..
"Cumhurbaşkanlığı adına" konuşan Başkanlık İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un "Sporda şiddetsiz iletişim projesi" ve "Rakibine jest yap" kampanyasının gazetelerde açıklandığı gün.
Altun'un "Spor rekabetten önce oyundur.
Rekabet ortamında bile dostluk dışlanamaz" dediği gün, Ali Koç, "Barış bitti" deyip, Federasyon'dan başlayarak tüm futbol kurumlarına ve tüm rakiplerine ayrı ayrı saydırıyor.
"Federasyon Fenerbahçe aleyhine çalışıyor" diyor. "Bu Federasyon'da Fenerbahçe aleyhine haber sızdıranlar var." O gizli kapaklı, o dünyadan saklanan Zorlu Toplantısı'ndan "Ali Koç'u ikna ettim" diye gururla (!) söz eden Merkez Hakem Komitesi Başkanı Zekeriya Alp'i aşağılıyor ve yalanlıyor.
"O toplantıda Zekeriya Alp madde madde sorduğum her şeye cevap verdi, ama beni ikna edemedi" diyor.
"Trabzonspor'un arkasında devlet var" diyor.
"Federasyon kararlarını Trabzon için alıyor. Devletin talimatı ile büyük ihale şirketleri Trabzon Stadı'ndan loca alıyorlar" diyor. "Devlet" diye kimleri itham ettiği açık!.
"Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz isim vermeden durmadan Fener'e saldırıp taraftarına yaranmaya çalışıyor" diyor..
Diyor Allah diyor..
Bu "Korkunç" konuşma, tüm haber bültenlerinde bomba gibi patladı ve ertesi sabah bütün gazetelerin spor sayfalarında manşet oldu.
Türkiye Futbol Federasyonu'nun, Cumhurbaşkanlığı'nın "Sporda şiddetsiz iletişim projesi"ni açıkladığı ve "Rakibine jest yap" kampanyasını başlattığı gün hem de "Umurumda değil. Bundan sonra bende barış yok" diye kafa tutan, Federasyon'u, Merkez Hakem Komitesi ve devleti ağır suçlayan Ali Koç'u Profesyonel Ceza Kurulu'na vermesi doğal..
Ama yetmez!.
Bu yıl, hem şampiyonluk, hem düşme hattında fevkalade çekişme gösteren bir puan cetveli ile bu cuma günü başlayacak ikinci yarı öncesi, hem de nasıl şiddet çağrısı yapan bu konuşmayı, İstanbul Cumhuriyet 6222 Futbolda Şiddet Yasası Özel Savcısı'nın da incelemeye alması ve soruşturması gerek..
Bunu yapmazsa, eğer Sayın Savcı, ikinci yarı kanayacak burunlardan bile sorumlu olacak..
.. ki Allah beterinden korusun..
Ali Koç'un bir işareti ile spor salonunda rakip koçu linç etmeye kalkışan, gece yarısı SABAH gazetesini basıp Erman Toroğlu'nu aşağı isteyen "Başkanın askerleri"nin varlığını hepimiz biliyoruz..
Öbür kulüplerin taraftar kitlesi içinde de her türlü tahrike açık, adeta işaret bekleyen holiganlar, fanatikler var.
Yaydan çıkan ok, bir daha geri gelmez.
Yasalar ve savcılar, "Okun yaydan çıkmasını" önlemek için vardır. Dökülen kana verilen ceza, o kanı geri getirmez.
Türk kamuoyu, bugüne dek 6222'nin doğru dürüst işlediğine şahit olmadı.
Şimdi, Cumhurbaşkanlığı'nın "Şiddetsiz iletişim" ve "Rakibe jest" çağrısına, hem de günü gününe kafa tutan, "Yeter!. Barış bitti" diyen Ali Koç önünde susup kalanları, spor tarihimiz de affetmeyecektir.
Vicdanlarımız da!.
6222 Savcısı'nı göreve davet ediyoruz!.
***
Teşekkürler Altun ama...
Türk futbolundaki fevkalade çirkin gidişe Cumhurbaşkanlığı el koydu.. İlk gençlik günlerinde profesyonel futbolculuk yapan, hatta Fenerbahçe'den teklif alan, futbolu seven ve fırsat buldukça izlemeye koşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, futbolumuzdaki çirkin gidişe seyirci kalması beklenmiyordu. Nitekim ikinci yarı başlarken, İletişim Başkanı Prof.
Dr. Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı'nın "Sporda Şiddetsiz İletişim Projesi" ve "Rakibine jest yap" kampanyasını açıkladı.
Ne mi dedi?:
"Futbol artık insanlar için bir oyundan çok daha fazlası oldu. Aynı zamanda futbolcular da birer oyuncunun ötesinde geniş kitleler üzerinde etki gücü olan bireyler haline geldi. Taraftarlar sporun birleştirici gücüyle tuttukları takımlar etrafında bir araya gelerek bu takımlara atfettikleri değerleri benimsiyorlar. Ne var ki bu birleştirici gücün iyi yönetilmemesi, oyuncuların ve taraftarların karşı karşıya gelmesine ve kör bir düşmanlığın oluşmasına da neden olabilir." "Maalesef spor mücadelelerinin sportmenlik çerçevesinde gerçekleşmesi gerektiği kimi zaman unutulabiliyor. Stadyumların, insanların ortak bir heyecanı ve coşkulu bir atmosferi paylaşacakları ortam olması beklenirken, utanç verici olayların oyunlara gölge düşürdüğüne şahit olabiliyoruz.
Düşmanlık derecesinde karşımıza çıkan hoşgörüsüzlükle stadyumlar tüm bu olumsuz duyguların açığa çıktığı bir arena; futbol ise öfke kusulan bir araç haline gelebiliyor." "Bu nedenle futbolda ve diğer sporlarda doğru, etkin ve sürekli bir iletişimin gerekliliği inkâr edilemez. Sporda kullanılan şiddet dili ve şahit olduğumuz olumsuz olaylar bize hem oyuncu hem kulüpler hem de taraftarlarda adil oyun anlayışı ve oyunun gücü ile ilgili farkındalık yaratmanın önemini ortaya koydu." "Bu projede sporda şiddetsiz iletişimi hayata geçirmenin yanı sıra rakibin yeniden tanımlanması da amaçlandı. Karşı taraftaki rakibi nasıl tanımlıyoruz? Yenmemiz gereken bir düşman mı? Şunu unutmamalıyız ki spor rekabetten önce oyundur. Burada hileye asla yer yoktur, rekabet ortamında dahi dostluk dışlanamaz. İşte biz proje kapsamındaki 'Rakibine Jest Yap' kampanyamızla rakibin oyunun ayrılmaz bir parçası olduğunu hatırlatıyoruz. Bu kampanya ile futbolseverlere 'Futbola şiddetle değil, gönülden bağlan' diyoruz." Uzun süre SABAHgazetemizde köşe paylaştığımız Altun'un açıkladığı proje ve başlattığı kampanya, ne yazık ki, SABAH dahil, gazetelerde hak ettiği ilgi ve önemi kazanamadı. Özetin de özeti, bir kaç satırla geçiştirildi.
Buna karşılık, Altun'un proje ve kampanya açıklamasına kafa tutan Ali Koç'un konuşması, tam sayfalarla manşetlerden verildi.
Sayın Altun, Bu ülkede, kesin emirler vermez ve kesin önlemler almazsanız, Cumhurbaşkanlığı adına açıklanan proje de, başlatılan kampanya da konuştuğunuz noktada kalır, bir adım ileri gitmez..
"Rakibine jest yap" diyorsunuz.. Bizim futbolcumuz sadece "Aşağılık, haince jest yapma" uzmanı. Rakibini oyundan attırmak, onun ekmeği ile oynamak için yüzüne darbe ayağına ağır tekme almış numarasını yapmada dünya çapında sanatçı oldu hepsi. Suçlusu MHK Başkanı Zekeriya Alp'in hakemleri.. Her türlü sahtekarlık cezasız kalırsa, bu "Küçük" bu "Vicdansız" adamlar, niye sahtekarlık yapmasınlar?.
Durmadan kendini yere atanlar yüzünden, durmadan oyun duruyor ülkemizde ve ortada seyredecek futbol kalmıyor. Futbol zevki de..
O zaman "Rakibe jest yap" kampanyasını başlatmak için önce "Sahtekarlık Tezgahı"nı tüketmeniz gerek. Bu da MHK Başkanı Zekeriya Alp'i çağırıp, ona "Hakemlerin sahtekarlığı affetmesin" talimatı vermenizle mümkün olur. Ali Koç'un davetiyle Zorlu'ya koşan ve onun madde madde sorduğu her şeye cevap veren MHK Başkanı, sizin talimatınızı yerine getirmekte geç kalmaz sanırım.
İkincisi, iş başına geldiği günden beri "Göstermelik"ten öteye geçmeyen Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir'i çağırın.
Önce konuşun.. Sizin açıklamanızı okumuş mu?.
İki şey sorun, anlarsınız, aldırıp aldırmadığını..
Göreceksiniz aldırmamıştır..
FIFA'nın talimatlarına aldırmayan Özdemir, size mi bakacak sanırsınız?.
FIFA, aşağı yukarı sizin "Jest yap" kampanyanızı başlattı "Respect/ Saygı" diye, yıllar önce..
Ve de bütün resmi maçlar öncesinde sahaya çıkan takımların oyuncularının, birbirlerinin ve hakemlerin ellerini sıkmalarını istedi.
Bu "Saygı, sevgi ve dostluk" jesti olacaktı.
Peki Sayın Altun bu "El sıkma" sahnesini Türkiye'de ekranda izleyen oldu mu?.
Hayır.. Tam el sıkışmalar başlarken, yayıncı kuruluş "üç kuruş" para için yayını kesiyor ve reklama giriyor. Bu her maçta böyle ve Nihat Özdemir adlı, göstermelik başkanınız Yayıncı Kuruluşa "Ne halt ediyorsun" demiyor..
Emir verin, desin bakalım, diyebiliyorsa..
Sayın Altun, "Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir" der eskiler..
Açıklamanız fevkalade iyi niyetli.. Ama daha konuştuğunuz gün gördük ki, "Niyet" yetmiyor..
Azimli ve kararlı iseniz..
Bu ülkede "Düşman" lafını silip "Rakip sözcüğünü geri getirmeye, futbolumuzu bir "Sahtekarlar savaşı" olmaktan çıkarıp, keyifle izlenen bir "Oyun" döndürmeye kararlı iseniz eğer, "Söylem" değil, "Eylem" yapmanız gerekir..
Nasıl mı?.
Onu da eskiler söylemiş.. Ziya Paşa'nın lafı ünlüdür..
"Nush (Öğüt) ile uslanmayanı etmeli tekdir (azar), tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir"
***
Saf magazin!..
Yıllar ama yıllardan beri, sırf kendisinden söz edilsin diye her türlü rezilliği yapan bir haspa var.. Her defasında da bizim haber bulamayan (!) magazincileri ve konu sıkıntısı çeken(!) yorumcuları tuzağa düşürür..
Baktı ki, gene adı anılmıyor, gene iş teklifi almıyor, bu defa kalkmış Atatürk'e sövmüş..
Bizimkilerin hepsi de, yorumcusu, habercisiyle balıklama tuzağa düştü.
Elin on para etmezini gene gündem yaptılar.
O tuzağa ortak olmamak için adını yazmıyorum. Yazmam da..
Ama meslektaşlar, öğrenin artık, öğrenin de haspaya dersini verin..
Yani "Gülün, geçin.." Yüzünüzle gülemiyorsanız, benim gibi yapın.. Daha aşağılarda bir yer var hani.. Oranızla gülün!.
Ben, hele durmadan Atatürk'e aklınca laf sokarak gündem olmaya çabalayanlara oldum olası oramla gülerim de..
***
Eski tas!..
Galatasaray'da "Eski tas eski hamam" manzarası var..
İkinci yarıda da Fatih Hocam'ın sevgili evladı manevileri Belhanda ve Feghouli'yi seyretmeye, yani futbol seyretmemeye hazır olsun taraftar..
Ben aylardan beri "Satılacak lafına kanmayın.
Palavra" diyordum. Lanet olsun.. Nefret ediyorum ama, haklı çıkıyorum.. O satış laflarının hepsi göstermelik.. Danışıklı dövwüş anlayacağınız.
"Satışa çıkardık. Talip çıkmadı.." Yersen?.
Kulüpte tek fark, Mustafa Cengiz de, Fatih Terim'den kurtulma peşinde gibi geliyor bana şimdi.. Durmadan hocaya laf sokuşturuyor, hem de medya üzerinden..
Florya ona puan kazandırdı ya.. Kendini güçlü hissetti ya.. Şimdi Hoca'ya hava atıyor..
Florya'yı gerçekten Mustafa'nın kazandırdığını sananlar da ona cesaret veriyorlar..
Efendim, Florya'nın yeniden Galatasaray'a tapulanması TOKİ'nin eseri, Mustafa'nın değil.
TOKİ, kendisine devredilen Florya'yı ihaleye çıkarmıştı. Ama İstanbul'da binlerce satılmamış pahalı rezidans dairesi olunca, talip olan büyük müteahhitler caydılar.. TOKİ de elinde patlayan araziyi çok uygun koşullarda Galatasaray'a geri vermek istedi, mesele bu.
Mustafa Başkan, boşuna Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür etmedi.
***
Tebessüm
"Bugün gene bir avuç saçım döküldü" diye üzülmeyin. "Geri kalan hayatımın en saçlı günündeyim" diye mutlu olun!.
Sevdiğim Laflar
"Geçmişi değiştiremezsin, ondan sadece ders alabilirsin." Lewis Carroll