Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Günümü değiştiren Hüdeyda Mucizesi!.

Bu sabah keyifsiz kalktım nedense.. İlaçlarımı alacağım ya, zorla bir kaç lokma atıştırdım.. Sonra kapıdan gazetemi alıp, salona geçtim..
Yani okuyacak keyfim bile yok.. Gayri ihtiyari televizyonun kumandasına dokundum..
Bir gün evvel öğleden sonraki okuma saatimden kalmış, TRT Müzik açıldı ekranda ve havam değişti.
Dünyam değişti..
Karşımda Sümer Ezgü var.. Ankara türküsü Hüdeyda'yı söylüyor..
Ama nasıl söylüyor?.
Bir harika klip.. Eski bir Ankara mahallesi.. O eski Anadolu evleri..
Sümer meydanda sazını almış, Hüdeyda oyun havasını söylüyor..

"Aman bulguru kaynatırlar
Haydi bulguru kaynatırlar
Serinde yayladırlar
Aman serinde yayladırlar

Aman bizde adet böyledir
Haydi bizde adet böyledir
Güzeli oynadırlar
Aman çirkini söyledirler."

..Ve o söylerken, mahalleli, esnaf birer ikişer evlerini, işlerini bırakıp meydanda koşuyorlar, sesi duyup..
Bu arada giyimlerini tamamlayan, kuşaklarını bağlayan seymenler geliyorlar meydana, çevre oluyorlar Sümer'in etrafında..
Bir mahalle eğlencesi başlıyor.. Herkesin herkesi tanıdığı, herkesin herkesle kucaklaştığı, birlikte söyleyip oynadığı o unutulmaz çocukluk günlerimin aile, mahalle günlerine alıp götürüyorlar beni..
Nasıl güzellik.. Nasıl özlem.. Nasıl keyif!.
Gazeteyi elimden attım, bahçeye koştum neşeyle koltuğuma attım kendimi..
Kedilerim kucağıma atladılar.. Dört bir yanım rengarenk çiçeklerle dolu.. Bir cennet bahçem..
Ne mutlu adamım ben.. Ne harika bir hayat verdi Tanrım bana.. 80 yaşında hala nasıl sağlıklı, keyifli yaşıyorum..
Nasıl şükrettim..
Bir türkü.. O türküye çekilen harika klip, o sebepsiz kasvetli havamı nasıl aldı götürdü?. Nasıl değiştirdi dünyamı?.
Müziğin mucizesi bu işte.. O harikulade klibin sihirli dokunuşu..
Dün TRT yayıncılığının önemini anlatmıştım. Hakkıyla yapılırsa, ne mucizeler yaratacağını..
Dün yazdığımı, bugün kendim yaşadım.
Sonra Ipad'imi karıştırdım..
Youtube'da var.
"Hüdeyda- Sümer Ezgü" diye yazın, izleyin siz de.. 4 sene evvel girmiş Youtube'a.. Kim bilir, beş sene evvel de çekilmiştir.. Bugün nerde öyle TRT çekimleri..
Sümer şimdi TRT Müzik'te "Nazar Değmesin" diye bir haftalık program yapıyor. Bir veya iki konuk çağırıyor.
Birlikte çalıp söylüyorlar..
Aradım Sümer'i..
"Sen eskiden programlarında halk oyunları ekipleri de kullanırdın.
Yahu okullarda ne ekipler var, çağırsan koşarak gelirler, program nasıl renklenir, unutulan halk oyunları canlanır" dedim..
"Yapamıyoruz ağbi" dedi..
"İmkanlarımız.." Bir defa biliyorum bütçe yok. TRT Müzik üç otuz para bütçeyle sadece klip yayınlıyor nerdeyse.. Bir de bu sıfır maliyetli birkaç canlı stüdyo programı..
İkincisi.. "Stüdyo işi öyle zor ki..
Nerdeyse iki üç aylık programı arka arkaya çekip depoluyoruz. O zaman da bu kadar oluyor işte.." Yani TRT Müzik'in bütçesi, TRT'nin her gece saat bire kadar beş saat ekran başında oturacak işsiz güçsüzler için çektiği dizilerin tam sayfa reklamlarına verdiği paradan az..
Yani bendeki mucizeyi yaratan TRT Müzik değil, tesadüf.. Şükrettiğim Tanrı'nın keyifsiz sabahıma dokunarak yarattığı tesadüf!.
Onun için bahçemde keyifle otururken, Tanrıma şükrettim zaten, TRT Müzik'e teşekkür yerine..

***


İşte Ömür Törpüsü İmamoğlu!.

Seçim kampanyası sırasında İstanbul trafiği için ne sözler vermişti İmamoğlu!.
Geldiğinden bu yana bir şey yaptığını ne gördük, ne duyduk ki, geçen hafta konuştu ve ne dedi bilir misiniz?.
"İstanbul trafiği ömür törpüsü.." Vay anasını sayın seyirciler!.
Biz İstanbullular hiç bilmiyorduk da iyi ki söyledi Başkan da öğrendik!.
Yahu Başkan, trafik ne kadar ömür törpüsüyse, senin bu kadar umursamaz tavrın daha da beter, çelik zımparası biliyor musun?.
Sana ithaf resimler yayınladım, Ihlamur Caddesi'nden.
Senin belediyenin Deprem Acil Kaçış Yolu ilan ettiği, senin belediyenin "Park Yasağı" koyduğu, senin belediyenin "Elektronik Denetleme Sistemi" ile gözetlediği yola, senin belediyenin ruhsat verdiği servis arabalarının nasıl dizi dizi saatlerce ve de beleş park ettiğini gösteren resimler.
Sen aldırmadın. Vali zaten yok bu kentte..
Emniyet ve Trafik Müdürü de.. Ankara'dan Trafik Daire Başkanlığı el koydu da yol temizlendi.. mi acaba?.
Üç dört hafta iyi gittik. Geçen hafta baktım 34 LYL 592 plakalı okul servisi gene park etmişti, senin yasak levhalarınla alay etmek için, biz salı günü atv binasında çekime girerken.
Beşte çıkarken gene ordaydı. Not aldım sadece..
Bu salı baktım, LYL 592 gene orda.. Bu defa resmini de çektik ki, önüne koyalım. Yani, servisçiler devlet yasağının üç gün sürdüğünü biliyor, ufak ufak deniyorlar. Haftaya 3 olurlar, sonra 5.. Sonra gene 35!..
Kendi koyduğun kuralları denetleyemiyor işi Ankara'ya bırakıyorsan, Ankara'nın düzelttiği durumu korumayı bile beceremiyorsan, Belediye Başkanı olarak ne yapıyorsun, eski dostum İmamoğlu?.
Bu "ömür törpüsü" için ne bekliyorsun..
Törpülene törpülene nüfus 15 milyondan 1.5 milyona inecek de o zaman mı Başkanlık nasıl yapılır göstereceksin?.
Valla hani, koyunlarının geçtiği yola çalı eken Nasrettin Hoca hikâyesi var ya..
Gelecek seçimde oyumu sana değil, Hoca'ya vereceğim, bilesin!.

***


Jumanji bu defa sarmadı!.

Üçüncü, (Yoksa dördüncü mü?. Bilgiler tartışmalı) Jumanji filmi bu defa sarmadı.
Oysa iki tanesini nasıl keyifle izlemiştim. Bu defa "Bitemedi yahu" dedim kaç defa..
Jumanji, gençlerin bilgisayar oyunu bağımlılığı üzerine kurulu.. Kahramanlarımız oyunun içine giriyorlar.. Ya da oyunun yaratıkları bizim dünyamıza geçiyor.. Teknoloji o kadar ilerlemiş yani..
Başrolünde dünyanın en çok para kazanan oyuncusu Dwayne Johnson var. Gençlik yıllarımın çok sevdiğim Dany de Vito'su gibi sürprizler de var. Milyonlar harcanmış.. Bilgisayar tekniğinin sonsuz kullanımı ile yaratılmış müthiş sahneler yaratılmış ama gene sarmadı..
Neden?.
Aklımda, ayni fikirden, yani oyunların sanal dünyası ile biz oynayanların gerçek dünyasının karışmasından hareketle yazılmış, nerdeyse sıfır masrafla sahneye konmuş iki Devlet Tiyatrosu oyunu Cehennem ve Kıyamete Çağrı var da ondan.
Metin Belgin'in fevkalade kısıtlı imkanlarla harikalar yarattığı, genç yazar Jennifer Haley'nin iki oyunu.. İkisi de öyle sarmış ki beni, hala onları düşünüyorum.. Hâlâ Sanal/ Gerçek Dünya'nın hangisi olduğunu düşünüyorum..
Hâlâ "Biz gerçek miyiz acaba?. Yoksa birilerinin oynadığı dijital oyunun yaratıkları mı?" sorusunu tartıyorum kafamda.. Hele kuantum fiziğini de biraz okuyunca..
Bilim kurgu diyoruz.. Nerde bilim bitiyor, kurgu nerde başlıyor, artık bilemiyorum, Cehennem'den, Kıyamete Çağrı'dan sonra..
O zaman da bu çok ama çok yüzeysel, sadece aksiyon sahnesi göstermek için çekilmiş gibi duran Jumanji de sarmıyor, tabii..
Aklımda kalan tek şey, kahramanlarımızla deve kuşu ordusu arasındaki çölde kovalama sahnesi..

***


Atilla Dorsay!..

İFSAK (İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği) "Yılın Sinema Adamı" ödülünü Atilla Dorsay'a vermiş..
Dünyada ödülü bu kadar hak eden adam azdır. Onunla SABAH'ta birlikte çalışırken ne keyifle okurdum, hem sinema, hem de metropol yazılarını.. Ne yazık kaçırdık..
Ben hayatımda bu kadar faal adam görmedim. Durmadan yazar..
Kitap yazar.. Sinema kitabı, gezi kitabı yazar.. Gezerken harika fotoğraflar da çeker, sergiler açar..
Bravo Atilla.. Son zamanlarda görüşemez olduk ama, seni tanıdığım, arkadaşlarım arasına kattığım için çok mutluyum!.

***


Tebessüm
Biraz evvel 2000 kaloriyi yaktım. Uzanıp gazete okurken dalmışım. Yeğenimin yapıp gittiği browni fırında yanmış..

Sevdiğim Laflar
"Fazla tevazunun sonu vasat insandan nasihat dinlemektir." Ibn-ı Haldun (Teşekkürler Venüs)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA