Önce, okur Mehmet Haskalaycı'dan aldığım ve dehşetle okuduğum şu maile göz atın sevgili okurlar ve de Maliye/ Hazine, İçişleri ve Adalet Bakanlarım.. Yollayan Mehmet Haskalaycı sıradan bir insan değil. Yargıç, İdari Yargı'da yargıç.. Buyrun..
***
"Sevgili Hıncal Uluç,***
Bu koşullarda nasıl sağlıklı olunur, Haskalaycı Yargıcım.. Nasıl sağlıklı kalınır?.***
Şimdi soruyorum, İçişleri, Adalet ve Hazine/ Maliye Bakanlarımıza..
Bu ülkede kumar yasaklanmışken, eğlence için tombala oynayan evler, keyif pokeri oynanan kulüpler polislerce basılırken, milyarlık kumar mafyasının ceplerimizde at oynatmasını engellemeye mi yetmiyor devletin gücü?
Wikipedia gibi yararlı bir ansiklopediyi engelleyen devletimin mafyayı nasıl cebimize salıyor?.
Çocuklarımıza kadar herkesin elinde olan telefonlarımızla bizi kumar mafyasına nasıl teslim ediyor?.
Gücünüz yetmiyorsa, serbest bırakın. Hiç değilse yasal olsun..
Ülkeme döviz girsin. Mafya kâr edeceğine, devlet vergi alsın!.
***
Okan Hocam, iş sende!..
"Büyük" dediklerimizin hepsi Avrupa'dan ayağını çekerken, yola devam eden tek takım Başakşehir!.
Seyircisi bile olmayan Başakşehir!.
Pazartesi gecesi ekran başındaydım.
Yahu Fatih Terim Stadı Başakşehir'in içinde.. Yürüyüp gelseler, üç otuz paralık bileti alsalar dolar o stat.. Oysa deplasmana gelen Konyalılar daha çok. Onların sesi çıkıyor. Çünkü ev sahibi fiilen yok. Başakşehirli 100 kişi yok..
O takım, şimdi Avrupa Ligi son 32'sinde..
Kurada da Sporting Lizbon'u çekti.
Deplasmanda Almanya Ligi lideri Moenchengladbach'ı yenen Başakşehir için Sporting Lizbon daha kolay rakip.
Yani son 16'ya kalabiliriz Okan Hocam..
Okurlarım bilir. Sen Elazığ, Göztepe ve Rize'de iken benim en gözde hocalarımın başındaydın.
Başakşehir'e gelmene de çok sevindim. Seyircin yoktu ama, günümüzde bu avantaj..
Kendi oyuncusunu, kendi takımını daha maç devam ederken yuhalayan o felaket Üç Büyükler taraftarı gibi seyircin olmasındansa olmaması daha iyi. Hiç olmazsa, takımı kurar ve kenardan yönetirken, o rezil baskı olmuyor üzerinde..
Ya gireni de, çıkanı da yuhalayan o Ultra bilmem neler senin seyircin olsaydı?.
Sevgili Okan Hocam!.
Bu ülkenin en yerleşmiş takımına geldin. Yedekleri bile, saat mekanizması gibi oynayan takıma..
Yapacağın o takıma, o futbolun en üst düzeyini oynatmaktı.
Ama anlamadığım bir şekilde, o futboldan vazgeçtin.
Başakşehir, bu ülkenin en iyi hücum eden takımıydı.
İki harika hücum beki ve önlerinde artık gözü kapalı paslaşıp hücuma çıktıkları iki kanat adamıyla harika kanat akınları..
Biri öne, diğeri hemen arkasına yerleşmiş iki santrfor.. Öndeki sağa sola deplase olur, dağıtırken, arkadaki hem oyun kuruyor, hem o boşluklara dalıp gol arıyor. Yani hem kanatlardan, hem ortadan durdurulmaz akınlar yapan bir "Hücum Takımı" idi Başakşehir. Geçen yıl açık ara şampiyon olacakken hakemler kesti yolunu ve şampiyonluğu Galatasaray'a o hakemler hediye ettiler.
Bu sene kadrodan gidenler oldu, ama gelenler de çok çok iyiydi.
O çok iyi işleyen, takıma yerleşmiş makine düzenini geliştirmen yeterdi Okan Hocam. Ama öyle yapmadın. Başka arayışlara girdin.
Beklerin çıkmayı, hele ikili çıkmayı unuttu. Sol açığın yerine içeri kayan bir santrfor daha koydun.
Sağ kanat forvetin de içerde oynamaya başladı. Kanat akınların gücünü kaybederken, ortada yığılanlar üst üste düştü.
Şimdi Başakşehir'in ne oynadığını anlamakta zorluk çekiyorum.
Buna rağmen, ne Başakşehir'den umudumu kestim, ne de senden.
Okan Hocam!.
Son 16'da buluşacağımıza inanıyorum..
***
Ne yaptın DigiTurk!..
DigiTurk'te 400'lü kanallar, aslında radyo.. Bu radyo kanallarında fon olarak, drone'larla çekilmiş harika Türkiye manzaraları kullanılıyordu.
İnanın müzikten çok, o manzaralar için açıyordum, TRT Nağme'nin 404 nolu kanalını..
Yıllarca yaşadığım Ankara'da bile, görmediğim, bilmediğim neler varmış, orda öğrendim.
Türkiye'min harikalarını izlemeye, tekrar tekrar izlemeye doyamıyordum.
Yüksel Aytuğ kardeşim yazdı da öğrendim. Turizm Bakanlığı, drone'larla çekiyor ve arşivliyormuş o harika görüntüleri..
Geçen hafta bir dokundum, 404'e..
Aaaa!. O geçmiş yılların kokuşmuş şömine görüntülerine dönülmüş tüm 400'lü kanallarda..
Yahu kim bakar, kim izler şömineyi.. Ateşperest biri mi var, DigiTurk'te?.
Türkiye manzaralarının nesi battı size?.
İş gene sana düştü, Yüksel..
Öğren bakalım bunu da?.
Ne olmuş da, o harika Türkiye görüntülerini ateşe atmış, DigiTurk?.
***
Rauf Tamer!..
Hele günümüzde, fikir değil, sövme satırları öne çıkınca, siyaset okumayı iyice azalttım.
Rauf Tamer gibi bir kaç istisnam kaldı. Onun, hâlâ fikir var yazılarında. Hâlâ mizah var ve hala "Bir tarafın her şeyi iyi, öbür tarafın her şeyi kötü" sabit fikri de yok!.
Rauf Ağbi (Ağbimle yaşıt meslek büyüğümdür) pazartesi günü "İsmet Paşa bile 5 seçim mağlubiyetinden fazlasına dayanamamış, 1972'de genel başkanlığa veda etmişti. Bugün CHP'de Ecevit çıkmıyorsa, kabahat Kılıçdaroğlu'nda mıdır? Ben hatta 9 seçim mağlubiyetine rağmen başta kalabilmesini takdir ediyorum" diyor, özetle..
Diyor da, yanılıyor, Rauf Ağbi..
Deniz Hocam'ı Kılıçdaroğlu mu devirdi, yoksa kaset mi?. O kaset çıkmasa, durmadan kaybeden Deniz Hocam bugün hâlâ başta olmayacak mıydı?.
Bu ülkede öyle bir Siyasal Partiler Yasası yapıldı ki, o lanetlenen 1981 Anayasası'ndan sonra, bir partiyi ele geçiren bir daha kendisi istemedikten sonra, başkanlıktan düşmez.. Çünkü yasa partiyi başkana teslim ediyor.
Yani.. Kılıçdaroğlu'nun istemediği, hiçbir şey olmaz..
O- la- maz!. Mümkünü yok!.
***
Okurlardan seçilmiş notlar...
Sosyal medyayla mail adresimden başka ilişkim yok. Adıma açılmış sahte Facebook, Instagram ve saire hesapları var ve sürdürüyorlar.
Hiç sıkılmadan resmimi bile koyuyorlar hesaplarına sahtekarlar..
Rastlarsanız aldırmayın sakın.
Mailime gelenlerden, yazdıklarımla ilgili olanlardan bir bölümünü sizlerle paylaşmak istedim..
***
Celal Gürsoy çok yakın gençlik dostumuzdu. Şimdi Bodrum'da yaşıyor.***
Alaettin Zırhlı yollamış..***
***
Prof. Dr. A.Kerim Kar yollamış..
"Yazınız önümde her sabah gibi. Yollardaki 'Dur/Stop' işaretinin anlamı o levhanın olduğu yerde taşıtın tamamen durması (full stop) yapması, sürücünün etrafa bakması ve aracın yeniden hareket etmesidir. Bunu Amerika'da Michigan Ann Arbor da ceza yediğim polisten öğrenmiştim."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Aydınlanmaya giden yol affetmekten geçiyordu." Dan Brown
(Teşekkürler Venüs)
TEBESSÜM
Dört yaşındaki oğluma, kazara pantolonuna yapmanın normal bir şey olduğunu kaç defa anlattım..Ama hala benimle alay ediyor!.