Bu hafta Pazar Neşemiz, "Yeni Dünya"dan. Amerikalı komedyen Kevin Hart'ın stand-up şovundan bir bölüm.. Cep telefonları üzerine hem de.. Hem gülün, hem ibret alın diye naklediyorum Sevgili okurlar.. Kardeşim Kemal gibi bu satırlarımı da cep telefonunuzdan okuyorsanız hele, bitirince başınızı kaldırın ve çevrenizde kim varsa ona bakın ve gülümseyin, hiç değilse..
***
Şimdi asıl bağımlılığım telefonum.
Kardeşim
"Telefon bağımlılığı alkolden daha iyi" diyor.
Bilemiyorum. Yan etkileri aynı çünkü..
Araba kullanırken ikisi de tehlikeli.
Bir partide tedirginsem onlara sarılırım.
Ve ikisi de pişman olduğum insanlarla yatmama sebep oldu.
Öyle değil mi?
Telefon yeni alkol!.
İkisi de eğlenceli ama uzun süre kullanırsam ikisi de bunalıma sokuyor. Çok içince
"Kendimden nefret ediyorum" diyorsun. Telefonunu uzun süre karıştırırken "Yahu Jeff bile aşkı bulmuş" diye aşağılık kompleksine giriyorsun.
Evet.
Bu çok fazla.. Çok çok fazla. Evet.
Eskiden en büyük korkum çöktüğüm barın kapanmasıydı.
Şimdi en büyük korkum telefonumun şarjının bitmesi.. Ki aslında bu çok iyi bir şey.
100 yıl önce gerçek sorunlarımız vardı. "Bebeğimde ağır akciğer hastalığı var, geceyi çıkaramayabilir. Ne yapsam?"
Şimdi
"Şarjım yüzde 2'de.. Yandık!. Ne yapsam?."
Evet. Bağımlıyım.
Tanrım. Evet, eskiden şarjım biterse diye pil çantası taşırdım. Bu delilik. Boş mataranı doldurmak için yanında matara taşımak gibi bu. O noktadayım.
Bilemiyorum ki, insan telefonu bırakabiliyor mu? Biri "İçkiyi bıraktım" dese, "Aferin" derim. Biri "Telefonu bıraktım" dese, "Yolu nasıl buldun da buraya nasıl geldin" derim.
Telefon hayatımızı mahvediyor. Çok kötü. 3. Cadde'de yürüyordum. Yanımda evsiz bir dilenci gidiyordu.. O sarhoştu, ben telefondaydım. Aynı şeyleri yapıyorduk.
Evet.
O hükümete sövüyordu, ben Trump'a Tweet yazıyordum. Anlarsınız
ya.. O ürkütücü bir şekilde güzel kadınlara
bakıyordu, ben instagramda aşağı kayıyordum.
O bir yerlerini gösteriyor, ben fotoğrafımı yolluyordum.
Evet, bilemiyorum.. Artık bağlantı kurmayı bilmiyoruz.
Arkadaşım terk edildi. Dışarı çıkardım, destek olayım dedim. Birlikte kadınlarla tanıştık. Pek iyi gitmedi.
Kızdı. "Boş ver.. Striptiz kulübüne gidelim" dedi. Bu mantığı anlamıyorum. Bu bana balığa çıkıp hiçbir şey yakalayamayınca "Boş ver, akvaryuma gidelim" demek gibi geliyor. Aynı şey. Evet. Evet, tek fark kimse akvaryumdan çıkınca şöyle demez..
"Galiba o dil balığı beni beğendi." Ya da "Ne seksi levrekmiş."
Evet. Evet. Bilemiyorum. Bir yolunu bulacağız.
Bir şey bulmalıyım. 35 yaşındayım. Bütün arkadaşlarımın boşandığı yaştayım. Evet, bu zor. İnsanların hâlâ evlenmek istemesine şaşıyorum. Bu beni şoke ediyor. Özellikle gençlerin evlenmek istemesi... Geleneksel şeylere çok karşılar, oysa. Ama yine de tanıdığım her kadın evlenmek istiyor, bunu aklım almıyor.
Hanımlar, çok ilerlediniz çok geliştiniz ama iş evliliğe gelince çok eski kafalı oluyorsunuz. "Yüzük, gelinlik, düğün istiyorum."
Ne? Büyüyün biraz. Hanımlar süpersiniz. Eğlenin özgür olun.
Ama bu özel günüm. Tamam, benimkini neden mahvetmen gerekiyor? Bilmiyorum ama siz kadınlar bu yüzden muhteşemsiniz. Kadınlar siz dâhisiniz. Çünkü evlenmek isteyen siz olduğunuz halde, bir şekilde erkeğin evlenme teklif etmesini sağlıyorsunuz..
Harika bir akıl oyunu bu. Evet, çok iyi hamle. Değil mi? Dahice hanımlar, dahice.
"Evlenmek istiyorum ama sen teklif edeceksin."
- Olur. Peki.
Dizinin üstüne çökeceksin.
- Olur. Peki..
Pahalı bir yüzük de alacaksın.
- Olur. Peki."
Güzel hamle hanımlar. Ne güzel hamle.