Hele o yıllarda, yani 60'larda.. 1960'larda nasıl ulusal gururumuzdu Gül Çiray!. O yıllarda televizyon da yoktu ama, gazeteler "Gazete" idi.. Spor sayfaları da "Gerçek Spor" yazarlardı, 3 büyüklerin futbol uşaklığı değil..
Gül Çiray'ın pistlerde ve kır koşularında elde ettiği Uluslararası Zaferler, en büyük gazetelerin manşetlerinde yer alır, "Yılın Sporcusu" seçilmesine yol açardı.
Resimli, haber ve röportajları o kadar bol yayınlanırdı ki, sokakta yürürken hemen herkes tanır, selamlardı.
Benim can arkadaşımdı.
O zaman akşamları giderdik gazeteye ve işi gece yarısı bitirirdik. Bu yüzden her gazete her haberi hakkıyla yazardı, zaten. Anadolu'ya maç sonucu yazmayan gazeteler gitmezdi, bugünkü gibi..
Rüzgarlı Sokak'taki işime akşam yedi gibi gidince, öğleden sonra ve akşam üzerlerini, 19 Mayıs Müstakil Atletizm sahasında, çok, en çok sevdiğim sporun içinde dostlarımla geçirirdim.
Fahirler, Ekremler, Cahitler, Muharremler, daha kimler kimler.. Ve kızlar tabii..
Aycan Önel, Canel Konvur, Ayten Salih ve Gül Çiray.. Zafere doymayan Gül Çiray çok ama çok iyi dostlarım, kardeşlerimdi.
O Gül Çiray işte, geçen hafta şairin "Bir garip ölmüş diyeler/ Üç günden sonra duyalar" dediği gibi öldü. Bir tek bir gazete, ya da TV'de doğru dürüst haber olmadı.
Bir gazetede hakkında bir yazı görmedim..
TRT, "Gül Çiray" programı yaptı mı acaba?.
Gazeteler gazete, Spor sporken ölseydi Gül, birinci sayfada sür manşet olurdu.
Şimdi "Kısa haberler" arasındaydı, o da bir kaçında..
Affet bizi Gül, affet bizi..
Sen Ayyıldızımızı defalarca göndere çektiren kutsal kadın, biz artık vefasız, ruhsuz, nankör insanlar olduk..
Affet bizi!.