Ne rezil, ne hayasız, ne iğrenç bir televizyon programıydı o.. Seda Sayan diye bir kadın ki, daha önce de, kalp hastası Mehmet Tuna hastanede yatarken, üç kuruş için yaptığı çirkinliklerle adamın kriz geçirip ölmesine sebep olmuştu, bu köşede yazmıştım. Bu defa eline geçirdiği bir televizyon kanalında üç paralık reyting için, bu defa cana değil, namusa kast etmiş, her gün ekran başına geçip, Türk sinemasının hanımefendilik timsali yıldızı iken, elini eteğini toplayıp köşesine çekilmiş Hale Soygazi'ye, akla hayale gelmez rezil bir tezgah kurmuştu.
Planladığı o rezil "Televizyonda Tiyatro" oyununda kazık kadar, suratı meymenetsiz bir herife "Ben Hale Soygazi'nin oğluyum" dedirtmişti.
Hale, öyle soysuz bir kadındı ki, gayri meşru doğurduğu çocuğu hatta "Ölsün" diye bir kenara kutusuna atmıştı.
Yalancı oğul için, her gün bir yalancı şahit geliyordu ekrana.. Efendim o mahallede oturuyormuş.. Mahallenin bakkalı, çakkalı imiş.. Kimler kimler..
Bu iğrençliğ, hiçbir işe yaramayan RTÜK de durduramadı.
Hale, namusu ve onuruna paha biçilmez Hale 1 liralık manevi tazminat davası açtı da yayını "mahkeme kararı" durdurdu.
O dava iki yıl sonra, geçen hafta bitti. Mahkeme kararı ile yapılan DNA testinde Hale ile o Seda Sayan kuklası müfterinin hiç ilgisinin olmadığı bilimsel olarak ortaya çıktı.
Şimdi bakıyorum, köşe yazarı arkadaşlar "Özür dile Seda" diyorlar. O tükürülesi yüz özür dilese ne olacak?.
Hale "Beni bilen bilir zaten. Ben davayı, aile, çocuk gibi kutsal kavramları bile lekeleyerek reyting peşinde koşan programlara seyircinin inanmamasını sağlamak için açtım" dedi..
İnsan olan anlar..
Ama insan olan o iğrenç, o rezil, o mide bulandıran programı yapar ve haftalarca sürdürür mü?.
Umurlarında mı "Onur" onların..
O yaratıklar şimdi, o iğrenç "İftira kumpanyası" ile kazandıkları milyonları keyifle yiyor ve "Özür dile" köşelerine kahkahalarla gülüyorlardır.