Uniq'in rahat koltuklarına gömüldüğümüz konser salonunda harika, ama ne harika bir gece yaşadık..
Ömür Göksel, 77 yaşındaki Ömür Göksel unutulmaz saatler yaşattı, salonu dolduranlara..
Bitti.. Bitirtmedi salon... Bis.. Bir daha.. Bir daha..
Orkestrasıyla birlikte öne gelip, selamlayıp gittiler ama millet gene gitmedi..
Bir zamanlar Ömür'ün hit şarkısı "Sevemem artık"ı tribün sloganı yapmıştı, Ali Sami Yenciler..
"I love you Hagi" diye..
Şimdi ayakta tempo tutarak "I love you Ömür" diye bağırıyoruz.
Soyunma odasından geri geldiler..
Yani böyle şey olmaz..
Gerçekten olmaz..
77 yaşındaki adam seyirciyi böyle coşturur mu?.
92 yaşındaki Tony Bennet, Amerika'da Lady Gaga ile turne yapıyor, niye olmasın?.
Mesele, Klas.. Yetenek.. Deneyim.. Sahne sempatisi.. Seyirci ile iletişim kurma.. Ömür'de hepsi fazlasıyla var.
Daha ilk şarkıda, seyirciyi avucunun içine alıyor. Sonra özenle seçilmiş bir repertuar..
Araya sıkıştırdığı hoş anılar, şakalar.. En başta kendisi ile dalga geçerek yaptığı şakalar..
Eğleniyor seyirci.. Olmadığı kadar eğleniyor..
O zaman da gece bitmesin istiyor..
Bana da takıldı tabii.. 40 yıllık dostuz ya..
"Ankara'da Mor kulüp vardı. Orda söylerdim. Hıncal durmadan gelirdi o karanlık kulübe, dinler giderdi. Bakın bir şey ima etmiyorum, sadece dinler giderdi" dedi.
Aslında doğru söylüyordu.
Kendim için gidiyorduysam namerdim..
Nathalie diye bir şarkısı vardı Ömür'ün o zamanlar.. Bütün kolej kızları ezber bilir..
"İlle bizi Ömür'e götür de Nathalie dinleyelim" derlerdi, kızlar.. Arkadaşım olduğunu biliyorlar ya.. Ben de kırmaz götürürdüm.
Hepsi o.. Dinler dönerdim sahiden.. Kızlar Ömür'e bayılırken.
Ömür'ün arkasında harika, ama gerçekten harika bir de saz var.
Uraz Kıvaner (Piyano), Ozan Musluoğlu (Kontrbas), Engin Recepoğulları (Saksafon) ve Ferit Odman (Davul).
Yani nasıl ustaca, hiç öne geçmeden eşlik ediyorlar, nasıl harikulade ama kulakları okşayan sololar yapıyorlar..
"Ömür ders vermeli" dediğim o..
Üç gün evvel Aşkın Nur Yengi'ye gitmiştik ailecek. Öncesinde Mehmet Erdem vardı.
Bir başladı.. Davul, saks, bas ve klarnet, solistle yarışıyor. Birinci şarkısının ortasında, yanımdaki Kemal'a "Yahu Türkçe söylüyormuş" dedim. Şarkıyı geçin dilini anlayamadık, orkestra denen şeyin yarattığı gürültüden.
Mehmet Erdem'in yarım oktav sesi var mı, yok mu, onu da anlamadım. Dümdüz bağırıyor.. Bağırmayı şarkı söylemek sanıyor..
Tonmaister diye biri sahnede değil, tiyatroda bile yok.
O gürültü kafamızda tam 1 saat 45 dakika patlayınca, kimsenin Aşkın Nur'u dinleyecek hali kalmadı.
Nihayet bitince, "Ben kaçıyorum" dedim ki, herkes fırladı. Arkamıza bakmadan..
Yahu o tiyatronun yarısından fazlası Aşkın için gelmiş.. Mikrofon kıza gece yarısı mı bırakılır?.
Bu ne saygısızlık bir defa..
Solo yapan Ömür, bislerle 1 saat 15 dakika..
Bu üvertür, 1 saat 45 dakika..
Onun için Ömür orkestrasıyla ders vermeli, gençlere..
Orkestra nasıl eşlik eder, şarkı bağırmadan nasıl söylenir, seyirci ile nasıl iletişim kurulur?.
Yap bunu Ömür!.
Yap bunu lütfen!.
Mehmet Erdem ve orkestrası (!) keşke Uniq'te olsaydı o gece..