Biri Alaçatı, öteki Çeşme Ilıca'da iki harika gecenin ardından, pazar öğlen yola çıktık İstanbul'a.. Ama önce pazar ve veda kahvaltısı, aile ve dostlarla, İzmir Efsanesi Reyhan'da bu defa.. Çoktandır gitmiyorduk..
Muzo iyi ki yer ayırtmış.. Yer yok Reyhan'da.. İzmir'in en sevdiğim yanı bu.
Yaşayan şehir.. Kimse evinde oturmuyor.. Her yerde, her masa dolu..
Harika bir kahvaltı yaptık, neşe içinde..
Sonra vedalaşma ve o yoğun çalışmalar, açılan tüneller, köprüler, yapılan viyadükler, genişletilen otobanla, hızlı ve keyifli hale gelen İstanbul yoluna düştük.
İlk durak Akhisar, Köfteci Ramiz.. İkincisi M. Kemal Paşa Tatlıcı Güvenal..
Ramiz'de köfte piyaz.. Güvenal'da Kemal Paşa tatlısı..
Gelirken ters oluyor, Araplar gibi önce tatlıyı yiyoruz..
Uçağa binmeyen Holly yüzünden Ankara, İstanbul yolu da böyle olurdu.
Giderken önce Çizmecioğlu'da dünyanın en iyi ekmek kadayıfı. Sonra Koru'da, Çelik Gülersoy'un yarattığı motelde, şişli pilav. Bolu dağlarının otlarını yemişlerden dana şiş ve halis yayık tereyağından pilav.. En son da Varan'da, o tadı hâlâ damağımdaki domates çorbası..
Bakar mısınız, tersliğe?.
Dönüş cuk otururdu, ama..
Çorba (Varan), ana yemek (Koru) ve tatlı (Çizmecioğlu)..
Yahya Kemal'in yanıldığı yer.. Ankara'nın en güzel tarafı olurdu bize, İstanbul'un sıralı dönüşü..
Ramiz'de bu defa kardeşlerden Birkan Ramiz karşıladı ve ağırladı bizi.. Reyhan'dan tıka basa kalkmıştık ama, hava, dostluk ve sohbet acıktırıyor insanı..
Yola düşme zamanı gelince Ercan'a "Unutma yol kenarından Kırkağaç kavunu alacağız" dedim.. Birkan "Sakın ha" dedi.. "Bu mevsimde Kırkağaç kavunu olmaz.
Bu yol kenarı tezgahlarda yatanların hepsi Adana'dan geliyor.." Kırkağaç kavun tarlalarının yanında Adana'dan gelen kamyonlar yıkılmış yani..
Giderken Ercan'a gösterdim. Kırkağaç'ı 40 metreden tanırım ben.. "Bak bunlar Kırkağaç" dedim..
"Onlar taş Hıncal bey" dedi..
Durduk birinde.. Bir yanda düz sarı kavunlar, Adana..
Öte yanda, Kırkağaç'ın o sembol yeşil sarı çizgili kavunları.. Ama Ercan'ın dediği gibi.. Alçıdan şekil vermişler ve fırçayla boyamışlar..
Durunca, artık bir iki tane alıp arabaya atıyorsun..
Yani bizim milletin bire bir "Kavun Heykeli" yapan zekasıyla baş edilmez!.
Dönüşte gene M. Kemal Paşa'nın içine girdik. Kemal Paşa tatlılarımızı yedik. İstanbul için, kalburabastı tatlılarımızı aldık bu defa..
Nevzat usta da, soğuk sudan bol köpüklü kahvelerimizi yaptı.
Tadımız damağımızda, aklımız İzmir'de İstanbul'a vardık..
Yoldaşımız Erdoğan (Kanlıca/ İkinci Bahar) vedalaşırken "Hıncal Ağbi" dedi, "Bu kadar güzel İzmir seyaha- tim olmamıştı hayatta.." Yol güzel, yoldaş güzel, İzmirim hepsinden güzel!.
Öyle olacak tabii, dostlar!.
Valla bu yaz, bol İzmir yapma niyetim var, kısmetse!.